Geçtiğimiz haftalarda NFL’de çok sayıda gelişme oldu. Al Davis’in kaybının yanı sıra QB değişiklikleri, önemli sakatlıklar ve beklenenden öte başarılı/başarısız takımlar… Sadece Green Bay yazarken neden NFL’in tamamına yayıldım? Çünkü bir kaç haftadır Amerika’dayım ve boş zamanımda ESPN seyrediyor, arabada NFL Radio dinliyorum. Maçların tamamına yakınını canlı/banttan izliyorum ve sağda solda taraftarın nabzını tutuyorum. Neyse, hemen girelim konulara:

Green Bay Packers: 6-0 Gibi bir puan durumu geçen senenin Super Bowl (Şahane Kase) şampiyonundan beklenmeyecek bir durum olmasa da, her maçını kazanan Packers’ın asıl başarısı bu maçları türlü eksikliklere rağmen kazanması. Pro Bowl’a seçilen safety Nick Collins’in kaybı kadar, hatta daha önemlisi QB Aaron Rodgers’ın kör tarafını koruyan sol tackle Chad Clifton’ın sakatlığı…

Sakatlıkları bırakalım (çünkü geçen sene takımın yarısı sakatken şampiyon oldular), bu takım hala doğru düzgün bir koşu oyunu oturtabilmiş değil. Savunma, özellikle pas savunması ve verilen sayılar ligde sonlarda yer almakta. Bu alanlarda biraz daha toparlanılırsa maçlar daha rahat kazanılabilir. Yeri gelmişken, üçüncü haftanın sonunda bu sene kaybedilmeye daha müsait üç maçı seçmiştim; Atlanta, Detroit ve San Diego deplasmanları. Atlanta’yı Atlattık (hehe), kaldı ikisi. Bunlarda kaza olmazsa perfect season’a kadar takımın önü açık gibi.

Al Davis: Çok eleştirdim ama her türlü idari kapasitede NFL’i bir yerlere getirmiş bir adamdı. Yaşadığı dönemde yazılan hemen her biografik kitapta adı bir yerde geçer. Hıza olan düşkünlüğü “You can’t teach speed” şu an kazanmaya inancıyla “Just win, baby”, ve ilginç karakteriyle gönüllerde veya dart tahtalarında yer edindi. Futbol takip ettiğim şu 14 senede yaptığı nadir hareketi beğendim ama ilk fırsatta Hall of Fame’e girmesi gerektiğini düşünüyorum.

Ah QB vah QB: 
Sporumuzun en önemli mevkisi QB. Bu hafta 4 takım geçen haftadan farklı bir QB ile maça başlayacak. Kimler dediğinizi duyuyorum, çünkü sadece dünyanın öbür tarafını değil, geleceği de duyabiliyorum demek ki:

Carson Palmer: Cincinnati’nin şımarık çocuğu Palmer, iki adet (bazı şartlara tabi) ilk sıra draft hakkına Bengals’dan Oakland Raiders’a gitti. 31 yaşında ve üretimi son 5 yıldır dümdüz aşağı giden bir oyuncunun bu kadar ettiğini düşünmek resmen Al Davis’in kalanlardan birinin vücudunu ele geçirdiğini gösterir. Hani takım dört dörtlük olur da bir QB eksik olsa (bkz: 2008 Vikings) anlarım da, çoğunlukla koşan bir takımı Trent Edwards, Jake Delhomme falan da idare edebilirdi hani. Neyse, “Just win, baby” deyip geçelim. Geçmeden de seneye Raiders’ın sadece 2 draft pick’i olduğunu belirtelim.

Tim Tebow: Başarısız koçlarının aldığı sonuçları Purdue’dan kankam Kyle Orton’a yükleyen Denver Broncos, taraftarın baskısına dayanamayarak Tim Tebow’u ilk 11’e aldığını açıkladı. Yersen… Bence bir yol olmayacak bu adamdan, ama zaten camiamızda Broncos hayranı falan yok.

John Beck: Rex Grossman’ın ne günahı vardı? Bakalım Redskins’in eksik parçası bu çocuk mu? Miami’de yapamadığını burada nasıl yapacak bilemiyorum. Yalnız Mike Shanahan bari geçen hafta Grossman’ı maçı bitirmesine izin verseydin.

Christian Ponder: Minnesota Vikings’de Donovan McNabb yerine artık bu arkadaş başlayacak. Koç Leslie Frazer maçı kazanmak için en iyi şansının Ponder ile olduğunu söyledi; gelecek maçın rakibi de Green Bay… Frazer’ın “Bu sezon gitti, bakalım bu Ponder’da iş var mı görmek istiyorum” diyeceğine bu saçmalığı söylemeyi tercih etmesi beni derin düşüncelere itti. Yani bu konuyu iyice “Ponder” etti mi bilmiyorum.

Chad Henne: Bir resim > Bin kelime. Resim de bizzat tarafımdan çekilmiştir. Sports Authority dükkanının Under Armour reyonunun resmini de koyardım ama kalpten gitmeyin şimdi…

Önümüzdeki Haftanın Bazı Maçları: Şimdi size Atilla gibi tailpad’imden maç skor tahmini yapmayacağım, ama birkaç önemli maç ve bu maçlarda dikkat edilmesi gereken hususlara değineceğim:

Atlanta Falcons @ Detroit Lions:
 Atlanta iyi bir takım, ama tutarsız. Division’ı NFC South’da Tampa Bay ve New Orleans’ın arasından sıyrılmak istiyorsa tek yenilgisi olan Detroit’i geçmek zorunda. Detroit ise geçen hafta San Francisco önünde tökezledi, ve Green Bay’i gözden kaçırmamak için evinde bu maçı kazanmalı. Atlanta’nın pas savunması çok iyi değil, Stafford parlayabilir. Michael Turner ise Suh ve saz arkadaşları önünde koşuda zorlanabilir. Maç kapalı sahada oynanacağı için bol pas bekleyin.

Denver Broncos @ Miami Dolphins:
 Aslında bu maç için stada gidebilirdim ama iki vasat takımın karşılaşmasındaki tek ilginç nokta yeni QB’ler Tim Tebow ve Matt Moore’un neler yapabileceklerini merak etmem. Topu bolca havada görmeye hazır olun: 3 incomplete + punt…

Chicago Bears @ Tampa Bay Buccaneers: Chicago eğer division trenini kaçırmak istemiyorsa bu maça iyi asılmalı. Tampa Bay ise New Orleans ile olan yarışı için tökezlememeli. Matt Forte’ye büyük iş düşecek Chicago’da. Tampa Bay ise Jay Cutler’ın zayıf yanı pas korumasına yüklenip hataya zorlayacak. Güzel maç olabilir, ama olmazsa sonra bana kızmayın. İlla güzel maç istiyorsanız Green Bay’in maçını seyredin. Rodgers şiir gibi oynuyor.

Dallas, Rams’i, Green Bay, Vikings’i ve Pittsburgh, Cardinals’i ezecek; bu konuları konuşmaya bile gerek yok.

Sadece biraz evvel Rodgers’ın şiir gibi oynamasından bahsetmiştim, o şiiri de size aktarayım istedim. Karşınızda Aşık Rodgers:

    Dağıldık biz huddle’dan, dizildik hep sahaya
    Aldım snap’i center’dan, diktim yine havaya

    Her türlü alet bende, benzerim MacGyver’a
    Attım yine bir touchdown, ben Donald Driver’a

    Yine pası atarım, sırtıma blitz konsa
    Kesin touchdown geliyor, top gitse James Jones’a

    Ne kadar zormuş dostlar, Jennings’e bulmak kafiye
    Ben de o zaman gider, atarım hep Finley’e

    Kaptan da benim artık, kim oluyormuş Brett
    Benden başka QB yok, gerisini ittiret

    Kendim endzone’a girsem, kemerimi takarım
    Şiir de bitti dostlar, kepenkleri kaparım

Bunu gören Rex Grossman’ın şiiriyle yazıyı kapayalım:

Benden bir yol olmazmış, yine yedim kesiği
En azından yazarım, güzel şiirleri ben

Şiiri beğendiyseniz ekime kadar, beğenmediyseniz bir sonraki yazımda görüşürüz. O zamana kadar John Beck’e tercih edilmeyin, ve futbol zevkiniz azalmasın.