NFL sezonu sona ereli uzun zaman oluyor ancak her sezon sonunda girilen ölü sezon, en az sezonun kendisi kadar önemlidir. Her ne kadar maçlar sahada kazanılsa da bu dönemde yapılan mantıklı hamleler bu başarıya ön ayak olur. Bu sezon son yılları baz aldığımız zaman bir hayli hareketli bir piyasa izledik ve izlemeye devam ediyoruz. Özellikle serbest oyuncularla anlaşmanın serbest hale geldiği günden itibaren dört-beş günlük bir fırtına izledik, çoğu zaman yapılan anlaşmalara bizler de yetişemedik. Şimdi ortalık büyük ölçüde durulmuşken kalemleri elimize aldık ve karne zamanı dedik. Kaan Özaydın ile birlikte ölü sezonun en mantıklı ve kağıt üzerinde en başarılı görünen 10 hamlesini geriden sayarak değerlendirdik. Aslında o kadar çok büyük transfer vardı ki Greg Jennings, Nnamdi Asomugha, Mike Wallace, Osi Umenyiora, Jake Long gibi yıldız isimlerin transferleri listemize giremedi. İşte en iyi 10, buyurun efendim;


10 – Dashon Goldson – Tampa Bay Buccaneers

Görkem Şahinoğlu: Dashon Goldson geride bıraktığımız iki NFL sezonunun en iyi safety’lerinden birisiydi, belki de en iyisiydi. 49ers’ın oturtmuş olduğu dinamik savunmanın en önemli yapı taşlarındandı ki bu kadar kolay gitmesine izin vermeleri herkesi şaşırttı. Tampa Bay’in ise secondary’de yaşadığı sıkıntı bir sır değildi ve biraz pahalıya gelmiş olsa da alabilecekleri en iyi oyuncuyu bu bölgeye aldılar. Son iki yıl Pro Bowl da olan Goldson’ın, Ronde Barber’ın yerini layığı ile dolduracağını düşünüyorum.

Kaan Özaydın: Dashon Goldson, iki sezondur konferans finali oynayan ve savunmasıyla ön plana çıkan San Francisco 49ers’ın önemli parçalarından biriydi. Tabii böyle önemli bir ismi kadroya katmanın bedeli de 41 küsur milyon dolar oluyor. Her ne kadar Goldson’a verilen kontrat fazla gözükse de bu transferle birlikte Bucs ligin en iyi safety ikililerinden birine sahip oldu. Mark Barron ve Goldson birbirini tamamlayan cinsten safety’ler.

Aslında bu transferin Buccaneers’ı bir anda iddialı bir takım haline getirdiği söylenemez, onun için cornerback mevkiine sıkı takviyeler yapılması ve Josh Freeman’ın çaylak sezonunda gösterdiği potansiyele ulaşması gerekiyor. Tampa’nın her yıl Drew Brees, Matt Ryan ve Cam Newton ile ikişer kez karşılaştığını düşünürsek Dashon Goldson transferi, pahalı da olsa oldukça yerinde bir transfer diyebilirim.


9. Carson Palmer – Arizona Cardinals

Kaan Özaydın: Arizona Cardinals’ın 2009 yılında Kurt Warner’ın ayrılmasıyla başlayan quarterback ve lider oyuncu sıkıntısını artık sağır sultan biliyor. Warner’dan sonra 2010 sezonunda herkes Matt Leinart’tan patlama yapmasını beklerken onlar sezona sürpriz bir şekilde sezona Derek Anderson ile başlamışlardı. O günden beri Anderson ile beraber tam altı QB denediler. Bu isimler arasında en umut vadeden isim Kevin Kolb idi. Bu günlerde “Buffalo Bills’e şampiyonluk kazanamaya geldim” diyen Kevin Kolb ile herkes alay etse de Kolb, Cardinals’a büyük ümitlerle ve büyük parayla gelmişti. Üstüne bir de ikinci tur draft hakkı ve o dönemde ligin en iyi cornerback’lerinden biri olan Dominique Rodgers-Cromartie’yi Eagles’a yollamıştı Cardinals.

Malumuzun Kolb daha sonra yerini John Skelton’a kaptırdı, hiçbir zaman bekleneni veremedi. Aynı sezonun başında Kolb, Cardinals’a giderken Carson Palmer, Cincinnati Bengals’dan takasını istemiş ve hatta takas olmazsa emekli olacağını açıklamıştı. Palmer sezonun ortasında Kolb misali yüksek draft hakları karşılığında Oakland Raiders’a takas olmuş ve orada bekleneni verememişti. Peki şimdi Palmer nasıl oldu da sezonun en iyi transferlerinden biri haline geldi?

Öncelikle Carson Palmer’ın zamanında bu ligin elit QB’lerinden biri olduğunu hatırlatalım. Eski bir ilk sıra seçimi olan Palmer 2005 ve 2006 sezonlarında gösterdiği performanslarla neler yapabileceğini herkese kanıtladı. En azından Arizona’nın son yıllarda Kevin Kolb ve John Skelton’dan gördüğü performanslardan kötü bir performans sergilemeyecektir. Artık 34 yaşında olan veteran oyuncu kariyerinin son demlerini yaşıyor ve Cardinals büyük ihtimalle bir başarı için onun son şansı olacak. Şimdi Palmer’ın elinde Larry Fitzgerald gibi ligin en iyi üç wide receiver’larından biri var. Yıllarca Larry Fitzgerald’ın vasat QB’lerle yaptıkları ortadayken büyük ihtimalle Palmer’ın gelmesine en çok sevinenlerden biri de o olsa gerek. Yıllarca ekmeğini taştan çıkartan Fitzgerald, bu sezon Palmer’ın deep pass’leri ile hiç olmadığı kadar ciddi bir big play tehditi olacaktır. Fitzgerald dışında Palmer’ın elinde çaylak sezonunda oldukça iyi sinyaller veren Michael Floyd gibi genç, ilk tur draftı olan bir yıldız adayı da olacak. Yani Palmer’ın bu sezon pas silahları Oakland’da olduğundan çok daha fazla. Hem bu unsurlar hem de geçtiğimiz yıl çaylak Andrew Luck ile büyük işler başaran Bruce Arians’ın Cardinals’ın başında olması Palmer için büyük bir şans. Kısacası Arizona Cardinals alabileceği en iyi ve en garanti QB’yi aldı diyebilirim. Palmer, Cardinals için yeni bir Kurt Warner olur mu bilinmez ama sezonun büyük sürprizlerinden birini yapabilecek isimlerin başında olduğu kesin.

Görkem Şahinoğlu: Palmer, eski Palmer olmasa bile hala bu ligin üst düzey pocket passer’larından birisi olabilecek yeteneğe sahip. Bunun ışıklarını Raiders’ta geçen bir buçuk sezonda gördük. Ancak kötü line ve kalitesiz reciever grubuyla oynadığından fazla başarılı olamadı. Sadece Brandon Myers’ın Palmer ile yaşadığı çıkışa ve kendini bir anda Giants’ta bulmasına bakarak bile Palmer’ın hala nasıl bir kola sahip olduğunu anlayabiliriz. Cardinals, geçen yıl ligin en kötü QB grubuna sahip takımıydı. Bu yüzden Palmer onlar için bulunmaz bir nimet. Raiders gibi onlarında line’ının iyi olduğunu söyleyemeyiz, ancak silah bakımından başta Fitzgerald olmak üzere kaliteli isimler var. Line’a yapılacak takviyelerle Palmer’ın Cardinals’ı playoff kovalayan bir takıma dönüştürmesini bekleyebiliriz. Üstelik takımın yeni koçu Bruce Arians da dikey hücumları ile tanınan bir koç. QB’sinde aradığı ilk özelliğin down field’a pas atabilmek olduğu söyleniyor. Bu özellik ise Palmer’da bolca var. Yani Palmer’ın Cardinals’ın yeni sistemine de rahatça ayak uydurabileceğini söyleyebiliriz. Tabi taraftarlar yeni bir Kurt Warner etkisi bekleyebilir ama böyle bir şeyden bahsetmek için henüz erken. Tabi imkansız bir olay da değil.


8. Elvis Dumervil – Baltimore Ravens

Görkem Şahinoğlu: Eşine az rastlanır bir şekilde serbest kalan Dumervil son şampiyon Baltimore’a iniş yaptı. Onun bu kararı tartışılabilir. Kariyerinin son dönemlerine doğru ilerleyen bir oyuncu ve bana göre şampiyonluk şansı Ravens’tan daha yüksek olan eski takımı Broncos ile yeniden anlaşmasını beklerdim. Ancak gittiği Ravens da her zaman savunma mentaliteli bir takım olmuştur. Ed Reed ve Ray Lewis’in ayrılışıyla yaşamaları muhtemel veteran sıkıntısını Dumervil ile kapatmaya çalışacaklar. Ravens savunması bir çok ismi kaybetmiş olabilir ama Ngata-Suggs-Dumervil üçlüsü kâğıt üzerinde hiç fena değil.

Kaan Özaydın:
 Dumervil hangi takıma gitseydi büyük ihtimalle off-season’ın en iyi transferlerinden biri olacaktı ama Baltimore Ravens’a gitmesi bu hamleyi çok daha önemli bir hala getirdi. Baltimore Ravens’ın Flacco’ya 120 milyon dolar vermesi –dikkat ederseniz takımda tutmak için demiyorum keza çok daha azına yeni kontratı imzalatabilirlerdi– sebebiyle şampiyon kadrosundan olduktan sonra Dumervil transferi Ravens’lıların yüreğine biraz da olsun su serpmiş oldu.

Ben de Dumervil’in Ed Reed ve Ray Lewis’in mental anlamdaki eksikliğini kapatabilecek az sayıda isimden biri olduğunu düşünüyorum çünkü tecrübeli oyuncu Denver savunmasının –ki taş gibi savunmadır Ravens misali– saha içi ve saha dışı lideri olan isimdi. Suggs-Dumervil ikilisi de şuan için NFL’deki en korkutucu defensive end ikililerinden biri olarak gözüküyor. Bu transfer en azından Ravens’ı playoff yarşında tutacak tarzda bir hamle benim için. Yine de geçen sezonki mucize bu sezon zor diye düşünüyorum. Bu arada Denver’ın Dumervil’i evrakların yedi dakika gecikmesi yüzünden takımda tutamadığını, doğal olarak da Dumervil’in bu olay sonrasında menajeri ile yollarını ayırdığını da dip not olarak verelim.

7. Percy Harvin – Seattle Seahawks

Kaan Özaydın: Seattle Seahawks geçtiğimiz sezon çaylak Russell Wilson’ın  muhteşem performansı ile sezonun en büyük sürprizlerinden birine imza atmış üstelik playoff’larda da konferans finalini Atlanta Falcons karşısında ucu ucuna kaçırmıştı. Zaten savunma anlamında ligin en iyilerinden olan Seahawks, off-season’da kadrosuna Percy Harvin’i katarak hücumunu da dört dörtlük bir hale getirmeye yakınlaştı. Harvin, sezon sonunda Calvin Johnson tarzı bir kontrat istiyorum diyerek Minnesota Vikings ile ipleri koparma noktasına gelmişti. Bu açıklama sonrası Seahawks, Vikings’in kapısını çalarak çok iyi bir iş başardı. Şimdi ise Percy Harvin, Seattle’da Vikings’deki eski partneri Sidney Rice ile buluşmuş oldu.

Rice ile Harvin’in ne kadar tehlikeli bir ikili olduklarını Favre’lı Vikings’den biliyoruz. İkili Vikings’de daha önce NFC Finali oynama başarısı göstermişlerdi. Her sezon daha da iyiye gitmesi beklenen Russell Wilson ile benzer işler başaracakları aşikâr. Üstelik Seahawks ofansif koordinatörü Darrell Bevell’in daha önce Vikings’de Rice-Harvin ikilisinin ofansif koordinatörü olduğunu da hatırlatalım. Sanırım Seahawks için bundan daha isabetli bir transfer olamazdı. Eğer Harvin sağlıklı kalabilirse kesinlik ilk tur draft hakkı (25.sıra) ettiğini gösterecektir.

Görkem Şahinoğlu: Takım ihtiyaçları doğrultusunda yapılan en mantıklı hamlelerden birisi de bu bana göre. İlk bakışta Seahawks’ın Harvin için çok şey verdiğini düşünebilirsiniz. 2013 Draft’ında ilk ve yedinci tur ile 2014 mid-round hakkı Harvin gibi kendini henüz tam olarak kanıtlamamış bir oyuncu için fazla gibi olabilir ancak veren takım Seahawks gibi ligin en komple takımıysa mantıklı oluyor. Her pozisyonda çok iyi oyunculara sahipler ve yapacakları seçimler ihtiyaçtan çok kadroya daha derinlik katmak için olacak. Seahawks’ın en büyük ihtiyacı Sidney Rice’ın yanına onu tamamlayabilecek ikinci bir pas tehdidi eklemekti.

Mevcut şartlarda Harvin gibi sahip olduğu yeteneği ve çok yönlülüğü göstermiş bir oyuncuyu draft’tan gelecek tecrübesiz bir oyuncuya tercih etmeleri çok normal. Harvin, Seahawks hücumuna farklı bir boyut getirecek. Kendisi her şeyden önce bir big play tehtidi. Bunun yanı sıra top taşıma kabiliyeti ve hızı ile değişik hücum sistemlerinde de kullanılabilir. Harvin’in Sidney Rice ve takımın hücum koordinatörü Darrell Bevell ile daha önceden Vikings’te birlikte çalışması da bir artı. Harvin’in de eklenmesiyle oluşan Wilson – Lynch – Rice – Harvin hücum hattı ligin en tahmin edilemez ve durdurması zor hücum hatlarından biri olacaktır.


6. Anquan Boldin – San Francisco 49ers

Görkem Şahinoğlu: Anlaması en zor hamlelerden birisi. Ravens’ın şampiyonluğundaki en büyük paya sahip oyuncuların başında gelen Boldin, sırf Flacco daha fazla kazansın diye ücretinde indirime gitmeyince kendisini San Francisco’da buldu. Hem de çok makul bir takas sonucunda. Burada kardeşin kardeşe yaptığı bir kıyaktan bahsedilebilir. Boldin artık yaşını almış olabilir ama hala üst düzey oynayacak yeteneğe sahip. Niners’ın önemli ihtiyaçlarından biri olan veteran reciever eksiğini kapatacaktır ve belki de önümüzdeki sezon bir Super Bowl daha kazanabilir.

Kaan Özaydın: 
Anquan Boldin kariyerinin en doğru kararını Super Bowl sonrası Arizona Cardinals’dan ayrılarak Baltimore Ravens ile anlaşarak vermişti. Boldin her ne kadar koşu odaklı Ravens’da üç sezon boyunca Cardinals’daki istatistiklerine ulaşamasa da geçtiğimiz sezonun sonunda parmağına Super Bowl yüzüğünü taktı. Şimdi de Baltimore’dan tam zamanında ayrıldı ve Super Bowl’da mağlup ettikleri San Francisco 49ers’a transfer oldu.

San Francisco 49ers açısından Boldin gibi bir wide receiver’ı 6.tur draft hakkı karşılığında almak akıl almaz bir başarı. Hele geçtiğimiz sezon takımın ikinci wide receiver’ının ununu elemiş, eleğini asmış Randy Moss olduğu düşünülürse. Bu transfer ile zaten ligin en komple takımlarından biri olan 49ers, kağıt üzerinde Michael Crabtree – Anquan Boldin – Vernon Davis üçlüsüyle ligin en korkutucu receiver ekiplerinden birini oluşturdu. Şimdi ise her şey Colin Kaepernick’in elinde bakıyor. Crabtree’nin Kaepernick ile kariyerinin en iyi sezonu geçirdiğini düşünürsek, Boldin’den de üç yıl aradan sonra 1,000 yardlık bir sezon izleyebiliriz.

5. Steven Jackson – Atlanta Falcons

Kaan Özaydın: Atlanta Falcons geçtiğimiz sezon Super Bowl’un kapısından dönerken takımdaki en zayıf halkalardan biri running back pozisyonu olarak görülüyordu. Michael Turner, Atlanta kariyerinde ligin en iyi running back’lerinden biri haline gelmiş olsa da artık yaşı 30 olmuştu ve sezon boyunca elinden geleni yapsa da bir yerden sonra benzini bitmesi normaldi. Öte yandan yıllarca St.Louis Rams’de ligin diplerinde sürünen bir takımda ayakta kalan tek isim Steven Jackson’dı. Her ne kadar Jackson da 30 yaşına gelse de sekiz sezondur 1,000 yardın altına düşmemiş bir isimden bahsediyoruz. Zaten kimse Jackson’dan Falcons’ı sırtlamasını beklemiyor.

Tony Gonzalez’in de geri döndüğü Atlanta Falcons pas odaklı bir takım ama ihtiyaç duyulduğunda Steven Jackson gibi bir yıldıza topu teslim edecek olmak büyük bir şans olacak. Artık Falcons öne geçtiği maçlarda da pası zorlaması da gerekmeyecek. Turner koşabilecek mi ya da Jacquizz Rodgers topu düşürecek mi korkusundan kurtulmak bile S-Jax transferini bu listeye sokmaya yeter. Her şeyden öte bu transfer sayesinde Steven Jackson’ı ilk defa iddialı bir takımda izleyebileceğiz ve büyük ihtimalle sonunda onu playoff’larda da göreceğiz. Steven Jackson ilk ve son kez playoff’larda oynadığında Marshal Faulk ile topları paylaşıyordu diyeyim, gerisini siz anlayın…

Görkem Şahinoğlu: 
Öncelikle Jackson 30 yaşına gelmiş olsa bile hala ligin en komple koşucularından birisi. Sezon sona erdiğinde artık şampiyonluk kovalayan bir takıma gitmek istediğini yoksa futbolu bırakmayı bile düşünebileceğini söylemişti. Bu isteği doğrultusunda Falcons, onun için en ideal noktalardan birisi oldu. Sistem, Jackson’ın uyabileceği en uygun sistemlerden birisi. Falcons, running back’lerini power back olarak kullanan bir ekip ve Steven Jackson NFL’de bu tanıma en iyi uyacak birkaç isimden birisi. Pasın risk edilmeyeceği short yard pozisyonlarında first down alması için güvenebileceğiniz bir oyuncu.

Jackson’ın çok yönlülüğünden bahsetmek gerekirse pas odaklı bir takımın koşucusundan isteyeceği şey olan bir çift yumuşak ele de sahip. Michael Turner bu özelliğe sahip değildi. Son 8 sezondur en az 1,000 yard koşup, 38 pas yakalayan bir oyuncudan bahsediyoruz. Arka alandan gelen RB’nin pas hücumunda kullanılması linebacker ve savunma beklerini çok çaresiz durumda bırakır. S-Jax’in Atlanta hücuma yeni bir boyut kazandırmasının da muhtemel olduğundan bahsedebiliriz.


4. Reggie Bush – Detroit Lions

Görkem Şahinoğlu:
 Benim en beğendiğim anlaşmalardan birisi bu oldu. Detroit, ligin en çok pasa dayalı hücumu ve Bush bu hücuma en iyi uyabilecek RB idi. Lions’ın iki sezon önce Bush’a çok benzeyen Javhid Best sağlıklıyken oynadığı oyuna bakın. Lige 4-0 girmişler ve wild-card maçı oynamışlardı. Bush, Best’in bir üst modeli ve Lions’ın tam aradığı isim. Saints döneminde Pierre Thomas ile topları paylaşmaktan memnun olmayan Bush’un artık daha olgunlaştığını ve bu tarz durumları fazla takmayacağını düşünüyorum. Artık 28 yaşında ve bu onun son uzun dönem kontratı olabilir. Bush’un pas oyunlarındaki yeteneği kadar koşu yeteneği de Lions’ın işine yarayacaktır. Her ne kadar tamamen pas odaklı oynasalar da bu ligde sadece pas atarak başarılı olunmadığını defalarca gördük.

Miami’de çok güzel iki sezon geçiren Bush, süratli olduğu kadar çabuk ve ani yön değiştirmeler yapabilen bir oyuncu. Takımın diğer koşucusu Leshoure ise daha çok power back olarak niteleyebileceğimiz bir isim. Yani birbirlerini tamamlayabilecek iki oyuncuya sahip oldu Lions. Bir top paylaşım durumu tabi olacaktır ama bunun fazla bir oranda olacağını sanmıyorum. Snap’lerin çoğunda sahada Bush olacaktır ve Leshoure’un daha çok 3rd down back ve short yard durumlarında kullanılacağını düşünüyorum. Bunun yanı sıra Bush hiçbir zaman vadetttiği oyuncuya dönüşemese bile ligin çekinilen koşucularından ve backfield’da onun varlığı Stafford’ın yükünü hafifletecektir.

Kaan Özaydın:
 Miami Dolphins ile geçirdiği son iki sezonda Reggie Bush adeta küllerinden doğdu. Bush 2006 yılında ikinci sıradan seçilirken kendisinden NFL’in tozunu attırması adeta yeni bir LaDainan Tomlinson olması bekleniyordu. Yıldız oyuncu, gerek sakatlıklar gerekse New Orleans Saints’in sistemi yüzünden hiçbir zaman NCAA’deki potansiyelini RB olarak gösteremedi taa ki Miami Dolphins’e transfer olana kadar. Reggie Bush, Miami’deki ilk sezonunda kariyerinde ilk defa 1,000 yard barajını aştı, geçtiğimiz yıl da zaman zaman Daniel Thomas ve Lamar Miller’ın dahil olduğu koşu hücumunda bin yard barajına oldukça yaklaştı. Miami’nin bu sezonlarda oldukça vasat oluşu ve çoğu maçta erken geriye düşüp koşu oyununu terk ettiğini de göz ardı etmemek lazım.

Bush şimdi geçtiğimiz sezon koşuyu tamamen terk edip, sadece Calvin Johnson üzerinden hücumu yürüten bir Detroit Lions’a geldi. Miami Dolphins’de herkese primary running back olabileceğini gösteren Bush, ayın zamanda etkili bir pas tehditi. Tabii bu özelliğini Miami’de pek göremedik ama her ne kadar geçen sezon bocalasa da Matthew Stafford ile Bush’un Saints’deki gibi pas hücumunun önde gelen silahlarından biri olması muhtemel. Bu bakımdan Reggie Bush, hem pas hücumunda Calvin Johnson’ın yükünü ciddi bir şekilde hafifletebilecek hem de Lions’ın koşu yükünü çekebilecek bir isim. Bush, Lions’da topları büyük ihtimalle genç RB Mikel Leshoure ile paylaşacaktır ancak öte yandan da Stafford’ın en önemli ikinci opsiyonu olacaktır. Sözün özü, New Orleans günlerindekine benzer bir Reggie Bush izleyeceğiz. Ancak büyük bir fark ile; Bush’un Miami’de yaptıkları bize sadece çift yönlü bir oyuncu olmaktan ziyade yeri geldiğinde takımını taşıyabilecek bir isim olduğunu gösterdi. Reggie Bush, bu bakımdan tam Lions’ın aradığı tarz bir oyuncuydu ve Detroit onu alarak hücumuna ciddi bir upgrade yapmış oldu.

3. Wes Welker – Denver Broncos

Kaan Özaydın:
 Geçtiğimiz yıl Peyton Manning, Denver Broncos ile ilk sezonunu geçirip, sezonun sonunda MVP ödülünün en büyük adaylarından biri olmuştu. Efsane oyuncunun sezon boyunca hücumda en önemli iki silahı ise Demaryius Thomas ile Eric Decker’dı. Manning bu iki oyuncudan adeta iki yıldız yarattı. Thomas, Manning ile istatistiklerini üçe, Decker ise neredeyse ikiye katladı. Gerçi bir önceki sezon Tim Tebow ile oynadıklarını düşünürsek kim gelirse gelsin istatistiksel olarak bir gelişme yaşayacakları aşikârdı. Welker transferi olmasa Denver Broncos’da değişen çok bir şey olur muydu, pek bir şey olmazdı açıkçası. Sonuçta Broncos, playoff’lardan secondary’de yaptıkları büyük hatalar ve görece Manning’in kötü bir maç çıkarması sonucunda elenmişti ancak bu hamle öyle bir hamle ki belki de Denver’ı Super Bowl yolundaki en büyük rakiplerinden biri olan Patriots’ın önüne geçirdi.

Denver, AFC’deki en büyük rakibi olan New England Patriots’a Welker’ı alarak büyük bir darbe vurdu. Welker, kâğıt üzerinde bir superstar olmasa bile yıllardır Tom Brady’nin Patriots’taki en önemli tercihlerinden biriydi, Randy Moss’lu sezonlardan Rob Gronkowski’li son iki sezonda dahi bu böyleydi. Şöyle söyleyeyim geçtiğimiz sezon, Calvin Johnson’dan sonra en çok pas yakalayan ikinci wide receiver Wes Welker’dı. Welker, Patriots’ın kendisine uzun süreli bir kontrat vermemesinin intikamını en önemli rakibe giderek aldı. Denver ise Patriots’ın hücumunun en önemli silahlarında birini transfer etti. Welker’ın Tom Brady ile olan uyumunu oldukça kısa sürede Peyton Manning ile de yakalayacağını düşünürsek, Denver bu transfer ile bir taşla iki kuş vurdu.

Görkem Şahinoğlu: 
Denver Broncos pas hücumu geçtiğimiz sezon ligin en iyi beşinci pas hücumuydu. Zaten tıkır tıkır işleyen bir alana bir takviye daha yapmak ne kadar mantıklı olur orası tartışılır ama yapılan bu takviye en büyük rakibinizin en önemli silahlarından biriyse kesinlikle müthiş bir hamle yapmışsınızdır. Welker, yıllardır formasını giydiği Patriots’ın simge isimlerinden birisiydi ve başka bir takıma gideceği şahsen aklımın ucundan geçmezdi. Ancak Patriots üçün beşin lafını yapınca en sevilen oyuncularından birini en büyük rakiplerinden birine kaybetmiş oldular. Bu hamle Broncos’u güçlendirdiğinden daha çok Patriots’ı zayıflattı bana kalırsa. Onun yerine apar topar alınan Amendola’nın yeni Welker olmasına ihtimal dahi vermiyorum.

Welker, Gronkowski’nin de önünde Pats hücumunun en önemli oyuncusuydu. Broncos cephesinden bakacak olursak durdurulamaz bir pas hücumuna sahip oldular. Thomas ve Decker çok kaliteli reciverlar ve hali hazırda Manning’in ellerinde durdurulamaz birer oyuncuya dönüşmüşken, rakipler bir de Welker’ı hesaba katmak zorunda olacak. Welker’ın benzer tarzındaki Brandon Stokley, geçtiğimiz sezon No3 WR olarak maç başına ortalama 12.1 yard pas tutarak hücumu x faktörlerinden biri olmuştu. Artık slotta Stokley’nin iki-üç katı daha iyi bir oyuncuya sahipler. Welker’ın takıma ve Manning’e adaptasyon sürecinde de sıkıntı yaşayacağını sanmıyorum, çünkü Brady ve Manning tarz olarak birbirlerine çok yakın oyun kurucular.

2. Alex Smith – Kansas City Chiefs

Görkem Şahinoğlu: 
Dönemin en çok ses getiren hamlelerinin başında geliyor Alex Smith takası. Smith’in takas olacağı kesindi ancak muhtemel alıcıların başında birinci sıra seçim hakkı olan Chiefs bulunmuyordu. Bu yılın QB sınıfını beğenmemiş olacaklar ki Alex Smith’te karar kıldılar. Smith, Joe Montana’nın yolunu takip ederek Niners’tan Chiefs’e geçen bir başka QB oldu. Peki Smith, Chiefs’in aradığı adam mı? Bana kalırsa hala kendini kanıtlamış değil ve bunu zaman gösterecek. Ancak Smith, hem Quinn hem de Matt Cassel’den daha iyi bir QB ve daha kötü olmalarını beklemiyorum.

Alex Smith son 1,5 sezonda sakatlanana kadar kariyerinin en iyi topunu oynuyordu. Tabi bunda Jim Harbough gibi motivasyoncu bir koçun da etkisi büyüktü. Ancak Alex Smith’in başarısının en büyük etkeni arkasında oynadığı sağlam offensive line’dı. Niners line’ı son yıllarda ligin en iyilerinden. Joe Staley’nin ligin önde gelen LT’lerinden birine dönüşmesi de Alex Smith’in bu çıkış yaptığı döneme tekabül ediyor. Yani Smith’in Chiefs’te de başarılı olabilmesi için iyi bir line’a ihtiyacı ancak şimdilik buna sahip olduklarını söyleyemeyiz. İyi haber şu ki Chiefs, tackle sınıfıyla göz kamaştıran 2013 Draft’inde ilk sıradan seçme hakkına sahip.

Kaan Özaydın: Sadece Joe Montana mı? Kansas City Chiefs quarterback koltuğunu San Francisco 49ers yedeklerini getirmeyi çok seviyor. Montana, Steve Bono, Elvis Grbac ve şimdi de Alex Smith ki bu isimler sadece direk olarak 49ers’dan gelen QB’ler. Transferi değerlendirecek olursak, Alex Smith, 49ers kariyerinin ilk altı sezonunda çok inişli çıkışlı performanslar sergilemişti. Hatta bir ara draft tarihinin en büyük hayal kırıklıklarından biri olarak bile anılıyordu. (Aaron Rodgers’ın 24.sıradan seçildiği 2005 NFL Draftı’nda birinci sıradan draft edilmişti, şimdi uğruna gönderdikleri Matt Cassel ise aynı yıl 230.sıradan seçilmişti) Tabii bu altı sezonun her birinde farklı ofansif koordinatörler çalışması onun için büyük bir şanssızlık denebilir. Ne zaman ki Jim Harbough geldi Alex Smith kendini buldu. Smith, 2011 sezonu ve takip eden playoff’larda takımının NFC Finali’ne çıkmasında önemli rol oynamıştı. Geçtiğimiz sezon ise hayatının performansını sergilerken sakatlandı, sonrası ise bilindik Colin Kaepernick fırtınası…

Her ne kadar Alex Smith’in bir takımı sırtlayıp götürebilecek bir oyun kurucu olup olmadığı şuan için bir muamma olsa da, Chiefs bu yıl alınabilecek en iyi QB’yi aldı. Diğer free agent’lara ve takımlarından ayrılması beklenen isimlere baktığımızda Alex Smith yerine tercih edilecek bir isim ya da ilk sıra seçim hakkına değecek bir QB olmadığını söyleyebiliriz. Kansas City’nin elinde hücumda Jamaal Charles ve Dwayne Bowe gibi iki yıldız isim bulunuyor. Dolphins’ten gelen ligin kaliteli tight end’lerinden biri olan Anthony Fasano ve geçtiğimiz sezon Indianapolis Colts’ta dikkatleri üzerine çekmeyi başaran WR Donnie Avery transfeleri her ne kadar büyük transferler olmasalar da geçtiğimiz aynı bölgede bulunan oyunculara göre upgrade denebilir. Alex Smith’in bir başka şansı ise takımın başına yeni gelen winner olduğunu defalarca kanıtlamış -en azından konferans finallerine kadar- Andy Reid ile çalışacak olması. Fikstürleri de görece kolayken Alex Smith, geçtiğimiz sezon bıraktığı yerden devam ederse her şey Chiefs adına çok güzel olacaktır. Ancak Joe Montana gibi Kansas’a gelir gelmez takımı AFC Finali’ne taşıması imkansız gibi.

1. Ed Reed – Houston Texans

Görkem Şahinoğlu:
 Geldik listemizin bir numarasına. Doğrusunu söylemek gerekirse bir numaraya kimi koyacağımız konusunda baya bir sıkıntı yaşadık. Evet, son yılların en hareketli piyasalarından birini yaşıyoruz ancak tüm hamlelerin değerleri birbirine çok yakın. Yani şu hamle bir numaradır, diğerlerine oranla açık ara fark yaratır diyebildiğimiz bir hamle olmadı. Ancak diğerlerine oranla ortak kararımız sonucu Ed Reed’in Houston Texan olmasını bir adım önde tuttuk. Neden mi?

Houston son iki sezondur çok başarılı sezon performansları sergileyip sezon sonunda tökezliyor. Özellikle geçen sezon büyük çoğunluğun Super Bowl adayı bile olmuşlardı. Tabi özellikle savunmada yaşadıkları sakatlıklar onları çok etkilemiş olsa da asıl eksik büyük maçlarda ve kritik anlarda takıma rehberlik edebilecek tecrübeli bir oyuncuydu. Bu oyuncunun savunmada olması ve safety gibi tüm olayları en geriden izleyip doğru analizleri yapabilecek bir pozisyonda oynayan oyuncu olması daha da işlerine gelirdi. Yani Ed Reed gibi bir oyuncu.

Ed Reed en efsane sezonlarını geride bıraksa da hala sahaya koyacağı bazı şeyler var. Her şeyden önce hala top tekniği yüksek olan bir oyuncu ve Texans’ın eksikliğini yaşadığı savunmadaki play maker açığını kapatabilir. Texans gibi ligin elit savunmaları arasında gösterilen bir ekip geçtiğimiz sezon sadece 15 interception yapabilmişti. Ed Reed, Texans’ın birinci tercihi değildi. Serbest kalan free safety’leri Glover Quin ile yeniden anlaşmak en büyük hedefti ancak geçtiğimiz yıl kariyerinin en iyi sezonunu geçiren Quin, Lions’a gidince Texans, onun yerini en iyi şekilde doldurdu. Reed ve Quin birbirlerine benzer oyuncular. Quin geçen sezonun en iyi cover safety’lerinden biriydi ve Wade Philips’in savunmasının joker isimlerindendi. Quin aynı zamanda çok başarılı bir koşu savunucusuydu. Reed ise yaşının getirisi olarak cover yetenekleri biraz erozyona uğramış olsa da bu alanda ligin en iyi safety’lerinden birisi. Ancak eskisi gibi koşuya karşı başarılı değil. Zaten Texans’ın en büyük rakiplerinin Brady’li Patriots ve Manning’li Broncos olduğunu düşünecek olursak Reed gibi top tekniği çok yüksek ve her an interception kovalayan bir safety’den daha iyi bir transfer olamazdı.

Kaan Özaydın: Aslında Ed Reed başka bir takıma gitse büyük ihtimalle bir numara olmazdı ancak gittiği takım Houston Texans olunca işler değişiyor. Geçtiğimiz sezon Houston normal sezonu domine ederken büyük maçları kazanamama konusunda sıkıntılar yaşamıştı. Aynı şekilde konferans yarı finalinde büyük bir maçta, pek bir varlık gösteremediler. Hücum konusunda hiçbir sıkıntı çekmeyen takımın savunması da bir o kadar iyi olsa da veteran oyuncu eksikliği baş gösteriyordu. İşte bu eksikliği kapatacak isim de Ed Reed olacaktır. Her ne kadar 34 yaşında olsa da NFL tarihinin playoff’larda en çok interception yapan oyuncusundan bahsediyoruz. Çok değil Ocak ayında emekli olabileceğini açıklayan Reed’in Texans ile üç yıllık sözleşme imzalayıp hemen ardından şampiyonluk istediğini belirtmesi halen ne kadar başarıya aç bir oyuncu olduğunu gösteriyor. Bu hamleyi de keza Wes Welker ve Elvis Dumervil transferlerinde olduğu gibi bir taşla iki kuş hamlesi. Reed, sahada yapacakları bir yana tecrübesi ve liderliği ile Houston Texans’ı şampiyonluğa bir adım daha yaklaştırdı. J.J. Watt’ın önderliğindeki savunma Brian Cushing’in de dönmesiyle bir anda iki hatta üç lidere kavuşmuş olacak.