Belirsizlik. TDK’ya göre “belgisizlik”, “müphemiyet”, “vuzuhsuzluk”. Bana göre mide bulantısı, karın ağrısı, kafayı yemek. İnsanoğlu, zannediyorum yapısı gereği, her zaman belirsizlikten kaçmaya, uzaklaşmaya çalışır çünkü belirsizlik, korku demektir. Ancak, çoğunlukla gözden kaçan bir yanı daha var belirsizliğin. Umut. Her ne kadar karşınızdaki bilinmezlikten korksanız da, ihtimallerin sınırsız olduğunu bilirsiniz, içinizde her zaman bir umut vardır.

Colts için, geçtiğimiz sezon başını tanımlayacak tek bir kelime vardı: Belirsizlik. Korku ve umut bir arada. Yeni bir GM, yeni bir teknik ekip, neredeyse sıfırdan yapılmış bir kadro, ama en önemlisi, yeni bir oyun kurucu. Tarihin en iyi quarterback’lerinden birinin yerini almaya çalışan genç bir oyun kurucu. Çok büyük bir potansiyel olduğu kesin, ama ilk yıl, medyanın muhtemelen tüm takıma peşinen bir not vereceği ilk yıl ne yapacağı tamamen belirsiz.

Colts için, geçtiğimiz sezonu tanımlayacak tek bir kelime var: Drama. Şimdiye kadar birçok kez duyduğunuz bir hikaye, bir kez de benden olsun: Kötü başlayan bir sezon, bay haftasında head coach Chuck Pagano’nun kanser olduğu haberi, Bruce Arians’ın takımın başına geçmesi, hemen ardından gelen inanılmaz Packers galibiyeti, rüya gibi geçen bir sezon, dördüncü çeyrekte harika oynayan bir takım ve Pagano’nun 1-2 bıraktığı takımı 10-5 olarak normal sezonun son maçında devralması. Pagano’nun Dolphins maçındaki soyunma odası konuşması, tüm takımın ve hatta ponpon kızların saçlarını kazıtmaları, Chuck’ın odasının ışığının 7/24 açık kalması… Tarihte yerini aldı Colts’un 2012 sezonu.

Tabii ki kısa süren playoff macerasının ertesi günü yeni sezon hazırlıkları başladı. 2012 sezonu ne kadar dramatik olursa olsun artık geride kalmıştı. Bir önceki sezonun başında CFL’den Jerrell Freeman gibi bir oyuncuyu çekip çıkarmış olan Ryan Grigson’ın elindeki 40 milyon dolarlık salary cap boşluğu iyi haberdi tabii ki. Peki 2012’de yılın yöneticisi seçilmiş olan Ryan Grigson’ın ellerinde 2013 takımı nasıl şekillendi?

#DirenSophomore

Bazı takımlar en kısa zamanda başarıya ulaşmak için kurulur.  Bazı takımlar ise geleceğe yatırım yapar, önlerindeki beş yılın hesabını yaparlar. 2013 versiyonu Colts’a baktığımızda ise ne mutlu ki bunların ikisini birden görebiliyoruz.  Bu sezon başarılı olması hiç de sürpriz olmayacak bir Colts var karşımızda, ve bu takımın önümüzdeki beş yılda daha da iyiye gidecek olması akıllara tek bir kelimeyi getiriyor: umut. Bu kez belirsizlik yok, bu kez karın ağrıları yok, bu kez umut var. Yeni günün ne getireceğini bilmesek de, elimizde çayımız-kahvemiz, güneşin doğuşunu izler gibiyiz.

Elbette ki endişelenecek ciddi  noktalar var. Sophomore slump bunlardan ilk akla geleni, ancak ben günümüz futbolunda bunun bir mitten fazlası olduğunu düşünmüyorum. Yakın geçmişte ikinci yıllarında ciddi bir çöküş yaşan Matt Ryan ve Sam Bradford’dan başka çaylak QB yok (Hayır, Cam Newton’ınki sophomore slump değildi, takımının geri kalanı saçmaladı). Bu açıdan, Andrew Luck gibi henüz ilk yılından takımı sırtlamış ve Peyton-vari bir şekilde no huddle oynayabileceğini de göstermiş bir oyun kurucunun, hele ki üniversiteden alışık olduğu daha az risk alan “no coast” hücum sistemiyle istatistiklerinde bir düşüş yaşayacağını sanmıyorum. Aksine, yeni sistemle birlikte geçen yıl en çok eleştiri aldığı pas yüzdesi ve interception’larda iyiye gidecektir Luck.

İkinci yıl mitinden ziyade, geçen yıl Colts’u izlenmeye değer bir hale getiren, ancak her maçı yüreğimiz ağzımızda izlememize sebep olan bir zaman dilimi çok tehlikeli: Dördüncü çeyrek.  Yedi game winning drive ve dört kez son çeyrekte geriden gelip kazanan bir takım izledik geçen sene. Akıllara Lions maçı geliyor hemen, ancak Colts denince de akla gelen her zaman bu olmadı mı zaten? 2003’teki Bucs maçı? 2006 konferans finali?  Neredeyse tüm 2009 sezonu, konferans finali, Patriots’a karşı 4th & 2? RosenCopter*? Önümüzdeki yıl, Luck gerçekten bu kadar iyi bir clutch oyuncusu mu, yoksa şansı mı yanındaydı onu göreceğiz, ki birinci opsiyon öyle uzak bir ihtimal değil.

Reggie Wayne de endişelerin arasında. Kendisinin yaşlanmamaya devam etmesi güzel. Eskisi kadar hızlı olmasa da hala ellerinde japon yapıştırıcısı varmışcasına oynuyor Wayne. Ancak ya o yıl bu yıl olursa? Ya 12 sezondur aldığı darbeler bu yıl kendisini gösterirse? Göstermeyecek diye umuyoruz.

Ortası çamur kıyıdan gel: “No Coast” offense

Geçtiğimiz yıldan bugüne takımın en büyük kaybı tartışmasız Bruce Arians. Arians, head coach olmayı sonuna kadar hak ediyordu ve Cardinals’ın başına geçmeyi tercih etti Arians. Vizyonsuz Bruce Arians (Yazar burada hala hazmedememiş durumda). Dikine oynamayı seven bir koç Arians ve iyi bir quarterback’e ihtiyacı var, Carson Palmer’ı ne kadar adam edebilecek bakalım.

Arians’ın boşluğunu dolduracak olan isim ise Pep Hamilton. Nokta atışı bir “transfer” diyebiliriz Hamilton için. Stanford’daki “Andrew Luck Hücüm Direktörlüğü” görevinden, evet pozisyonun tam adı bu, Colts’un Ofansif Koordinatörlüğüne geldi kendisi. Chuck Pagano’nun defansif yönü ağır basan bir head coach olduğunu düşünürsek Colts hücumu tamamen Hamilton’ın ellerinde olacaktır. Luck dışında Coby Fleener ve Griff Whalen gibi iki önemli parçasını daha Colts’a gödneren Stanford’ı Rose Bowl galibiyetine taşıyan Hamilton’a güvenim tam.

Çaylak bir quarterback için ikinci yılda yeni bir sisteme geçmek en büyük kâbuslardan bir olsa gerek.  Neyse ki Pep Hamilton ile Andrew Luck arasında kolej yıllarından kalma bir tanışıklık var. Luck’ın önderliğindeki Stanford Cardinal, West Coast offense oynayan bir takımdı, bu yıl bu rüzgâr Colts’a da çarpacak.  Kısa ama isabetli paslar, sağlam bir koşu oyunu, yavaş ama istikrarlı ilerleyen bir drive. Ancak teknik ekip geçtiğimiz yılki dikine pasların da takımın oyununda yer alacağında ısrarcı, bu yüzden de Colts’un 2013 hücum sistemi “No Coast” olarak adlandırılmış durumda.

Sağlam bir koşu oyunu dedik, burada Ahmad Bradshaw’ın takıma katılması büyük bir önem kazanıyor. Sağlık sorunları olduğu ortada, ancak gerek bu sezon takımda bir fullback’in bulunacak olması, gerekse de ilk 11 kapasitesindeki Vick Ballard’ın hala takımda olması sonucu, daha az darbe alacak, sıklıkla pas oyunlarında kullanılacak ve sezonu sağlıklı bitirecek bir Bradshaw olacak karşımızda. Olası bir playoff yolculuğunda neler yapabileceğini zaten hepimiz biliyoruz.

Hücumda skill position’ların geri kalanı takımın en önemli parçalarını oluşturuyor. Quarterback’lerden bahsetmeye çok gerek bile yok aslında. Andrew Luck bu sene de takımın yükünü sırtlayacak olan isim, ancak (tahtaya vurun) olası bir sakatlık durumunda yedeğinin Matt Hasselback olması büyük bir güven kaynağı. Starter olarak iş bulabilecek olsa da Colts’a gelen Hasselback’in asıl görevi ise hem Luck’a tecrübelerini aktarmak, hem de Chandler Harnish’i sağlam bir backup haline getirmek olacak.

Tight end’ler takımın en önemli noktalarından biri olacak bu yıl.  Eğer Coby Fleener,  Pep Hamilton’ın no coast’uyla beraber Stanford’daki günlerine dönebilirse takımın en büyük kazançlarından biri olacaktır. Dwayne Allen’dan beklenen ise sadece geçtiğimiz yılki performansını sürdürmesi. Eğer bu beklentiler gerçekleşirse,  NFL’in en iyi tight end tandemlerinden bir olma yolunda bu ikili.

Wide receiver’lar konusunda ise, Reggie Wayne tartışmasız bir numara. T.Y. Hilton, takımın “cüsseli ve hızlı” kontenjanını dolduruyor. Takıma yeni eklenen isimlerden Darrius Heyward-Bey konusunda bir kısım hala pek şüpheli, ancak ben geçtiğimiz yıllarda beklenen istatistikleri ortaya koyamamasının nedeninin Oakland Raiders’ta oynaması olduğunu düşünüyorum (selam Görkem). Dört yılda yedi starter QB’yle oynadı DHB ve hiçbiriyle doğru kimyayı tutturamadı, bunu yapmak için ciddi bir şansı olacak Colts’ta.

Dördüncü WR (dört maçlık cezasının ardından) LaVon Brazill olacaktır, beşincilik ise yine bir Stanford’lı olan Griff Whalen’ın büyük bir şansı var.  Wide receiver pozisyonunda Donnie Avery ve Austin Collie takımdan ayrılan isimler ancak Collie’nin sakatlık problemi ve DHB’nin imzası düşünülünce eksiklikleri pek hissedilmeyecektir.

Gelelim geçtiğimiz yılın kanayan yarası hücum çizgisine. Colts maçlarını izlediğinizde Andrew Luck’ın içinden küfrettiğini duyabiliyordunuz. Özellikle dikine oynamaya çalışan bir takımda oyun kurucunuzun çok kısa bir zaman içinde topu elinden çıkarmak zorunda olması ciddi bir sıkıntıydı, koşu blokları zaten hak getire.

Bu yıl ise neredeyse tamamen farklı bir offensive line karşımıza çıkacak. Tackle’larda geçen yıl takımın tek doğru dürüst rush blocker’ı olan Anthony Castonzo’yla birlikte Lions’tan gelen pass protector Gosder Cherilus forma giyecek. Guard’lar, Patriots’ın eski yedeklerinden Donald Thomas ve Fighting Illini’den draft edilen Hugh Thornton olacak gibi. Center pozisyonunda ise durum ilginç, geçtiğimiz yıl gayet iyi oynayan AQ Shipley takas edilirken (ismi yüzünden mi acaba), geçtiğimiz yıl pek de iyi oynamayan Samson Satele takımda kaldı. Satele ile üçüncü turda USC Trojans’tan draft edilen Khaled Holmes başlangıç pozisyonu için mücadele edecekler.

Chuck Pagano ve 3-4 savunması

Savunmaya geldiğimizde ise Chuck Pagano’yu ilk kez, uğruna Dwight Freeney’i harcadığı 3-4 savunmanın başında göreceğiz. Ne yalan söyleyeyim, her ne kadar geçen yıl takım onun çevresinde kenetlenmiş olsa da Pagano’nun koçluk yetenekleri hakkında şüphelerim yok değil. Yine de kendisini tam bir sezon izlemek gerekiyor bir yargıya varmadan önce.

Freeney dedik, tarihin en iyi 4-3 pass rusher’larından biri olan Dwight Freeney, 10 yıllık ekürisi Robert Mathis’in aksine çizgide olmamaya pek uyum sağlayamadı ve biten sözleşmesi yenilenmedi. Hall of Fame’e girmesi neredeyse kesin bir oyuncunun yerini ise ilk tur draft seçimi alacak gibi. Senaryo tanıdık geldi mi? FSU Seminoles’tan draft edilen Björn Werner üzerindeki soru işaretleri ve doldurmaya çalıştığı yer çok büyük. Acayip gereksiz pahalı bir kontrat imzalayan Erik Walden ise Werner ile sezon öncesi ciddi bir rekabete girecek.

Takımın bu yılki en önemli imzası ise yine bir defans oyuncusu, safety LaRon Landry. Kontrat yılını harika geçiren Hidayet Türkoğlu misali geçtiğimiz yıl Pro Bowl’a seçilen Landry, Colts’tan yüklü bir kontrat almayı başardı. Pas savunmasındaki istikrarsızlığı ara ara göze çarpan Landry eğer Hidayet gibi o kontratın üstüne yatmazsa Antoine Bethea’yla birlikte sağlam bir ikili olacaklar demektir.

Secondary’nin  devamı da yine oldukça kalburüstü. Sakatlıklardan başını kaldıramayan Jerraud Powers’ın yerine bir diğer cam adam Greg Toler’la sözleşme imzalandı. Vontae Davis takımın en iyi cornerback’i ve yeri sağlam. Geçtiğimiz yılın önemli free agent imzalarından Darius Butler ve Cassius Vaughn da Colts defansında süre alacaklar bu yıl.

Ryan Grigson’ın CFL’den alıp getirdiği ve yılın yöneticisi ödülünde katkısı büyük olan Jerrell Freeman’ın inside linebacker’lar arasındaki yeri kesin gibi. Geçtiğimiz yıl sakatlık problemi yaşayan Pat Angerer ise Kavell Conner ile başlangıç pozisyonu için mücadele edecek. 4-3 savunmanın ortasında oldukça iyiydi Angerer, bunu 3-4’e taşıyabilirse defansta pek eksik gedik kalmayacak demektir.

3-4 savunmanın ikinci yılında gerçek bir nose tackle’ımız olacak. Alabama Crimson Tide kolej futbolunun en iyi savunmalarından birine sahipti bildiğiniz gibi ve 2011’de şampiyonluğa giden takımın defans çizgisinin ortasında Josh Chapman oynuyordu. Alabama’yla şampiyonluğa koşarken sakat sakat oynayan ve NFL’deki çaylak yılını feda eden Chapman, bu yıl takıma katılacak. Justin Smith sakatlandığında 49ers formasıyla fena bir iş çıkarmayan Ricky Jean-Francois ve defensive line’ın veteranı Cory Redding savunma çizgisini tamamlayacaklar.

Özel takımlarda da pek sıkıntımız yok. Adam Vinatieri, yaşlanıyor ve ayağı güçsüzleşiyor olsa da hala çok soğukkanlı ve Mr. Clutch lakabını hakkını veriyor. Franchise Tag ile oynayacak olan Pat McAfee ise ligin en iyi punter ve kickoff specialist’lerinden. Kick returner’ın çaylaklardan Kerwyn Williams olması bekleniyor, üst düzey liglerde de kolej seviyesindeki gibi oynayabilirse ne âlâ.

Yeni sezon: Orada bir playoff var uzakta

Yeni sezon, her ne kadar yine görece kolay olsa da, geçtiğimiz seneye göre daha zor bir fikstürü beraberinde getirecek.  Neyse ki Jaguars’la aynı grupta olmanın avantajı her zaman elimizde (bazen AFC South’un diğer takımlara haksızlık olduğunu düşünmüyor değilim).  Sezonun ilk yarısı ikinci yarısına göre çok daha zor olacak, ama son üç divisional maçı Lucas Oil’de oynamanın avantajıyla 9-10 galibiyetlik bir sezon ve wildcard playoff görmek bana gayet olası geliyor. Seahawks, Bengals, Chiefs, deplasmandaki Titans ve içerideki Texans maçları Colts için bu sezonun kaderini çizecek gibi. Texans’ın fikstürünü de düşünürsek division liderliği bile mümkün şansın biraz yardımıyla.

Tabii ki fikstürde geçtiğimiz yılın dramatikliğinin izleri yine var. Bunların en önemlisi tabii ki yedinci hafta, Peyton Manning’in Indianapolis’e dönüşü. 49ers maçı, her ne kadar sağlam kaybedecek olsak da, Jim Harbaugh ile Andrew Luck ve Pep Hamilton’ı karşı karşıya getirecek. Bruce Arians’lı Cardinals ve John Pagano’lu, Dwight Freeney’li Chargers karşılaşmaları da yine sağlam birer senaryoya sahip olacaklar.

Colts için, önümüzdeki sezonu hangi kelimenin tanımlayacağını henüz bilmiyoruz. Gelecek, her zaman olduğu gibi bu yıl da belirsiz. Ama sanki bu sene, benim (ve İstanbul’dan 9000 km uzaktaki bir şehrin)  içinde umut çok daha fazla yer kaplıyor gibi.

Herkesin aklındaki soru benzer: Indianapolis Colts’un peri masalı sürecek mi? Umarım ki bu sorunun cevabı hayır olacak. Umarım ki Colts, peri masalını sürdürmeyecek, aksine bunun bir rüya, bir masal, bir tesadüf olmadığını herkese ispatlayacak.

*RosenCopter’i bir kez daha yaşamak için: http://www.youtube.com/watch?v=j3_hi7gOjE0