Sezonu Konya’da düzenlenen final organizasyonu ile sonlandırdık. Bu bizim için sıradan bir son olmadı, beişinci sezonunu yaşayan Yaşar Admirals üçüncü kez Üniversiteler Süper Ligi’nde mücadele etmeye şampiyon olarak hak kazandı. Gelelim bu zaferin hikayesine…

Kuralar çekildiği zaman en zorlu gruba düştüğümüzü değerlendirmiştik ve sona ulaşınca da ne kadar haklı olduğumuzu gördük. Bu finali Başkent Knights ve DAÜ Crows oynasaydı da finale yakışır bir mücadele olurdu diye düşünüyorum. Bu iki takımın da seneye tekrar birinci ligde mücadele etmeye devam edecek olması tamamen şanssızlık. İşte bu zorlu gruptan Knights 12 – 15 Admirals, Admirals 42 – 0 İstanbulls ve Admirals 20 – 14 Crows sonuçlarıyla lider olarak çıkmayı başardık. Güçlü defansımızın yanında bu sezon koç Anıl Bayır önderliğinde çok organize bir şekilde çalışan hücum takımımızın performansı final hedefi koyduğumuz sezonda hedefin yakın olduğunu müjdeliyordu.Yarı finalde nispeten daha zayıf bir gruptan lider olarak gelen Koç Rams ile oynadık, maç 37-0 üstünlüğümüzle sonuçlandı. Zorlu grubumuzda ecel terleri döktüğümüz maçlardan sonra bu sonuç bizim için şaşırtıcı oldu. Bunun yanında artık koşu ve pas oyunlarında kurabildiğimiz denge bizi birinci lig seviyesinde durdurulması zor bir takım havasına soktu bunu kabul etmek lazım.

Final organizasyonunun Konya’da yapılacağını öğrendiğimizde biraz garipsedik açıkçası. DEÜ Efeler’i ile İzmir’de bir final maçı çok daha değişik havada olabilirdi. İki İzmir takımının İzmir’de final oynayacak olması iki okulun da öğrencilerini çok heyecanlandırmıştı. Fakat maçın Konya’da olacağı gerçeğini de kabullenmek zor olmadı. Federasyonun tüm branşlar için seçtiği Konya, bizi ilk sezonumuzda gördüğünden çok farklı görecekti.

Aynı otelde kaldığımız İTÜ Hornets ile olan bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. 14 Nisan 2011’de yazdığım bir yazıda Hacettepe Reddeers’ın İTÜ’yü 34 – 0 yendiği bir maçı anlatmıştım. O gün koç Emrah Asilyazıcı ile yaptığım kısa görüşmede takımın durumunu ve planlarını anlatmıştı bana, Konya’da tekrar görüşmek ve geçen üç sene sonunda İTÜ’nün final oynadığını görmek Emrah koçun planlarının ne kadar gerçeğe uygun olduğunu ve planlı çalışılınca nelerin yapılabileceğini tekrar gösterdi bana. O gün takımın çaylak QB’sini çok beğenmiştim yazımda da ondan bahsetmiştim. Şimdi gördüm ki şampiyon takımın QB’si olmuş. Buradan kendilerini tekrar tebrik ederim.

Dönelim bizim final maceramıza, koçlar arasında çok ciddi bir güven vardı şampiyonluğa yakın olduğumuza dair. Bunu oyuncularımıza yansıtmadan konsantrasyonu düşürmeden maça hazırlanmaya çalışıyorduk. Bu sebeple maçın İzmir’den başka bir şehirde olmasının bizim adımıza avantajlı olduğunu ve bu konuda başarılı olmamıza katkı sağladığını düşünüyorum. Otelde maçtan önceki son teknik toplantımızı yaptıktan sonra artık hazırdık.

Geldik maç sabahına, o kadar emek, o kadar kavga, o kadar sakatlık, o kadar zaman bunun içindi ve biz burdaydık. Bu bazılarının küçümsediği kadar basit bir olay değil yalnızca 4,500 öğrencisi olan bir üniversitede 39 Amiral ile finale gelmek. Burada göremediğimiz köklü takımların arasından sıyrılıp geldik buraya. Koç Üniversitesi’ni saymazsak nispeten yeni üç takım dörtlü finaldeydi. Bu ciddi anlamda bir organizasyon başarısıdır. DEÜ koçu Eren Galioğlu ve Afyon koçu Emre Görgülü ile aynı otelde konaklıyor olmamız dolayısıyla konuşabildik, hepimizde burada olmanın verdiği haklı gurur ve son maçların heyecanı vardı.

Sabahleyin federasyon yetkilisinden gelen “sizde chain var mı?” sorusuyla dünyaya döndük. Evet korumalı futbol denen oyunumuzda hala eksikler çok ve yapılacak çok şey var. Sahaya vardığımızda ise bundan fazlası vardı. Korner direklerinden yapılan chain, elle top tutup vurulan kickoff’lar, end zone sonundaki teller, maçtan önce hakemler tarafından yeniden çizilen saha daha gidilecek yolun çok olduğunu tekrar gösterdi bize. Bunun yanında ben bu sporla tanıştığımdan beri geçen 15-16 senede yapılanların da az olmadığını kabul etmeliyim. O zamanlar biz bunu hayal ediyorduk ve artık ordaydık.
Üçüncülük maçını Afyon Victory Walkers 6-0 kazandı ve artık şampiyonu belirleyecek finale geldi.Efeler beklediğimizden daha sert başladı maça ve bizi top kayıplarına zorladı. Bu sırada sahada güçlü duran defansımız daha etkili görünen Efeler’e sayı izni vermedi. Hücumumuz bocalıyordu ve Efeler ikinci periyotta beklediği TD’ı buldu, ekstrayı da alınca 8-0 öne geçmişti. Ama biz de haklı bir şekilde kendimize çok güveniyorduk ve ilk yarının bitimine saniyeler kala kendi beşinci yardımızdan başalayan drive dört ya da beş first down’la TD olarak skoru 8-6’ya getirdi ilk yarı sonunda. Hala gerideydik ama artık momentum bizdeydi, hücum takımı kendine gelmiş, ilk senesini oynayan oyuncularımız işin ciddiyetini daha net kavramıştı. İkinci yarı beklediğimiz gibi geçti ayakta duran ve ilerlemeye izin vermeyen defansımız hücum takımımıza güç vermiş ve skor 22-8’e gelmişti. Artık şampiyonduk. İsimlerden bahsetmeyeceğim, tüm takım buna inandı ve azami gayret gösterdi. Artık hak ettiğimiz bizimdi ve yapılacak daha çok şeyin olduğunun farkındaydık. Süper Lig’in başka bir dünya olduğunun farkındaydık.

Belki de ülkemizde bu sporun kısa tarihinde şampiyonluk kupasını başka bir şehirde kendi rektörünün elinden alan ilk takım olduk bu da bizim için ayrı bir sevinç kaynağı oldu. Sayın rektörümüz Prof.Dr.Murat Barkan’a bizi orada da yalnız bırakmadığı için ne kadar teşekkür etsek azdır.

Kutlamalar başlasın, “Cesaret Bulaşıcıdır” sloganıyla çıktığımız bu yolu zaferle tamamladık. Daha yapılacak çok işimiz var, Süper Lig’de kalıcı olmak ilk hedefimiz ve bu sebeple çok çalışmalıyız.

Mezun olacak oyuncularımızın yerini doldurmalıyız kalıcı olabilmek için. Onların mezun olmalarına onlar adına sevinirken, altyapı çalışmalarımız sonucu üç senedir çalıştırdığımız ilk oyuncumuzun bu sene aramızda olacak olması da bizi mutlu ediyor.

Bu sene mücadele eden tüm takımları tekrar kutlarım ve önümüzdeki sezon için başarılar dilerim.

Kalın sağlıcakla…