Merhaba sevgili okurlar, NFL’de 12. haftayı geride bıraktık ve NFC North’ta oynanan maçlar ne kadar beklenmedik olsalar da, sürpriz sonuçlar doğurdu demek pek de doğru olmaz sanırım.

Bu hafta Green Bay Packers’a karşı avantajını sürdürmesi için kazanmasının zorunlu olduğu maçta, grupta pek de lider olmayı hak etmediğini gösteren Detroit Lions izledik. 11.haftaya kadar yedi galibiyet ve iki mağlubiyet ile gelen Lions son iki haftada gelen mağlubiyetlerle geçen seneki haline dönmeye başladı. Golden Tate’in kadroya katılmasıyla Megatron’da inanılmaz bir yük azalışı görmüştük; ancak buna rağmen son iki haftada hücum anlamında pasif bir takım izliyoruz. Koşu oyunlarında geçen seneki Lions’tan iz yok. Bir takımı sadece iki haftalık performanslarına göre değerlendirmek ne kadar akla yatkın bilmiyorum -ki hemen belirtmem lazım bu maçlar 9-1’lik Arizona’ya ve 8-2’lik New England’a karşıydı- ama bu performans ile devam ederse Lions’ın grup lideri olarak playoff’lara katılması oldukça zor.

Öte yandan benim açımdan bu sezon NFC North’un favorisi Detroit idi. Zaten kalite açısından kendini kanıtlamış oyuncular ve özellikle koç değişimi playoff’ların hatta ilk turu bay geçmenin habercisiydi. Şimdi ise karşımızda New England Patriots karşısında sadece üç alan golü bulabilen bir ekip var. Neden, çünkü maç boyunca pas oyunundan başka hiçbir şey yapamadılar ve iyi savunma yapabilen bir takım karşısında olunca afalladılar. Ayrıca her iki takım için de geçerli olsa da Detroit kaybettiği için yine onlara yükleneceğim: Bu kadar çok ve kritik penaltılarla bu iş olmaz.

Şimdi buradan beni sıklıkla takip eden Detroit Lions QB’si Matthew Stafford’a seslenmek istiyorum. Tamam daha 26 yaşındasın ama sen 2009’dan beri bu ligdesin, birinci sıradan draft edildin, kimse mi sana slide yapmayı hiç öğretmedi? Dördüncü çeyrekte, dördüncü hakkında, bir yard kala önün de çok dolu değilken kayacağına atla da kazan o ilk hakkı. Maçı zaten kazanamayacaktı ama azıcık çaba harcamadan da olmaz. Tom Brady ve Patriots’a gelince, nedir bu NFC North takımlarından istedikleri bilmiyorum, haftaya da Green Bay Packers’ı yenerlerse dörtte dört yapmış olacaklar.

Green Bay Packers – Minnesota Vikings maçını ise, son haftalara bakınca ben de herkes gibi Green Bay’in rahatça kazanacağını düşünüyordum. Kazandı mı, kazandı evet ama bu kadar yakın bir skor bence sayın Aaron Rodgers’ı biraz huzursuz etmiştir. Şimdi, isterseniz bütün reciever’lara şahane, Clay Matthews’a inanılmaz diyin, şunu kabul edelim ki Aaron Rodgers olmasa Green Bay her sene grubu sonuncu bitirirdi. Ayıp olmasın koç Mike McCarthy’nin de hakkını vermek lazım onun da emeği çok ama Packers’ın bu sezon 8-3 gitmesinin sebebi de Vikings maçını kazanmasının sebebi de Rodgers’tır. Evet bu ligde Brady’ler, Manning’ler, Drew Brees’ler var ama bana kalırsa bu ligin en iyi QB’si Aaron Rodgers’tır. Şunu da söylemem lazım, bu maçta Vikings’e fark atılamamasının sebebi de Rodgers’tır. Nedense maçta bir konsantrasyon eksikliği var gibiydi. Açıkça hataları, çok tutturamadığı pasları oldu ama Richard Rodgers’a attığı touchdown pası kesinlikle saygı duyulması gereken bir adam olduğunu kanıtlıyor. Baskı altında orayı görebilmek ve düzgün bir pas atabilmek her yiğidin harcı değil. QB demişken, Vikings oyun kurucusu Teddy Bridgewater da birkaç yüksek pası dışında fena oynamadı. Daha düzeltmesi gereken şeyler var ama yaşla ve tecrübeyle halledilemeyecek şeyler değil bana kalırsa. Maça dönmek gerekirse, açıkçası çok seyir keyfi aldığımı söyleyemem. Vikings skoru yakın tutunca grupta çekişme olacak diye bir umut oldu ancak sonuç yine üzdü.

Chicago Bears’ın Tampa Bay Buccaneers maçı açık ara ile en çok beklediğim maç Chicago maçıydı. Defans uzmanı Bears’ın eski koçu Lovie Smith’e karşı hücum uzmanı Marc Trestman ve üstüne geçen sene playoff umudu veren yedek QB Josh McCown’a karşı Jay Cutler’ın çekişmeleri. Her ne kadar bekleneni verememiş, zorlu haftalardan anca çıkabilmiş olsa da favori Bears idi. Maç ile ilgili ilk olarak istatistiklerden bahsetmek zorundayım. Bucs, 301 pas yardı ve 66 koşu yardı, Bears ise 112 pas yardı ve 92 koşu yardı ile maçı bitirdi. Şöyle bir bakınca Bears nasıl kazandı diye sorgulamak lazım. Cevap tamamen top kayıplarında saklı (Bucs 4 – Bears 1). Adeta Lovie Smith’e sensiz de defans yapabiliyoruz cevabı verildi. Ama eklemek gerek, buna rağmen Bears, 21 – 13’lük skor ile farklı kazanamadı bu yüzden ilerisi için umut ışığı yaktı demenin pek doğru olacağını sanmıyorum.

Biraz Matt Forte’den bahsedesim var. Her fırsatta söylüyorum, bariz biçimde Bears’ın en iyisi. Bu maçta da şahane oynadı. Blok yapıyor, koşuyor, bir de bunlar yetmezmiş gibi o kadar dev takım arkadaşı arasından pas atılan adam oluyor. Tabii burada Trestman’ın da onu doğru kullanma yeteneğini de övmek lazım. Başka takımda bu kadar parlar mıydı bilmiyorum ama o Chicago için, Chicago da onun için oldukça iyi. QB’lere pek girmek istemiyorum. Sanırım Cutler’ın 130 yardla oynadığını, McCown’ın da 300 küsür yardla oynamasına rağmen pek verimli olamadığı söylemem yeterli olacaktır.

Önümüzdeki haftalardan söz edecek olursak:

1) Şahane olmasını umduğum Detroit Lions – Chicago Bears maçı bizi bekliyor. Grubun kaderi açısından çok önemli üstelik Şükran Günü maçı olacak…

2) Green Bay Packers gruptaki liderliğini korumak için, gruptaki diğer üç takımı rahatça geçmiş Patriots ile oynayacak ve zorlu bir maç olacağı kesin. Ayrıca Brady vs. Rodgers.

3) Minnesota Vikings, geçen seneyle uzaktan yakından alakası olmayan Carolina Panthers’a karşı savaşacak. Her ne kadar pek playoff iddiası olmasa da Vikings’in sonuna kadar mücadele ettiğini hepimiz biliyoruz.

Yazan: Burak Bingöl