“Açıkçası Brady’yi sevmem, Belichick bir titan olabilir, Revis Island hala Bermuda etkisi yaratmaya çabalıyor da olabilir, Edelman Ve Gronkowski önemli birer hava hücumu silahı olabilirler, fakat bugüne kadar Patriots’u sevmem için kimse bana bir neden veremedi. Giants karşısında favori olmalarına rağmen sonuna kadar New York’u desteklemiş, tüm güvenli ellerini takımdan gönderdikçe gülmüş, Brady’nin sporculuğunu dahi sorgulamıştım. Bugüne kadar. Durum birdenbire ancak bu kadar değişebilirdi.”

New England sezona son kez bu kadar kötü başladığında ne olmuştu açıkçası hatırlamıyorum çünkü genelde sezona kötü başlamazlar. Brady’nin şimşekleri üzerine çektiği sürenin hiçbir zaman dört haftadan fazla olduğunu da hatırlamıyorum. Belichick’in kötü gidişat yorumlarından etkilendiği bir zamanın tek örneğini dahi veremem size. Patriots’ın Patriots olmasının mental dinamiklerinden en önemlisini teşkil ediyordu aslında bu durum: “Dört kere düşersek, beşincide ayağa kalkarız.”

Brady bu dinamiğin her zaman en önemli aktörü oldu, her yönden. Saha içinde yaptıklarını anlatmama gerek yok, özel hayatı ekseninde değerlendirme yapmaya da. Ben muhasebe odasında yaptığı fedakârlıklardan ve çözüm üretme kapasitesinde bahsediyorum. Kontratının yaklaşık 10 milyon dolarlık kısmını feda ederek kendisine yeni pas hedefleri kazandırılmasını beklerken üstüne elit pas hedefleri Wes Welker’ı da kaybederek, bir sezon sonra Aqib Talib’in yerine gelen Darelle Revis pek de Tom Brady’nin beklediği tarzda bir ekleme değildi. Buna rağmen Brandon LaFell gibi vasat isimlere inanılmaz işler yaptırmaya devam etmeyi ihmal etmedi, Edelman’ı ve Amendola’yı yüzde ikiyüz verimle kullandı ve Ridley’i nerede denkleme dahil edeceğini çok iyi bildi. Bunda elbette Belichick dehasının payı yadsınamaz olsa da ne kadar iyi bir senaryo yazarsanız yazın başrol oyuncunuzda iş yoksa çuvallarsınız. Doğaçlama yapmayı öğrenmek istisnai bir durumdur, dilbilimsel olarak bile çatışmalar yaratırsınız.

Patriots ve Packers, sezon boyu izlemekten zevk aldığım iki takım olurlarken aslında ligin en elit iki QB’sinin kadrolarında olmasından başka bir paydada daha buluştular, zamanları tükeniyordu. Aaron Rodgers, Brady’e göre nispi olarak genç olsa da onun yokluğunda Packers’ın darmaduman olduğunu defalarca esefle izledik. Clay Matthews ve Julius Peppers sonsuza kadar yaşamayacaklar. Cobb, Lacy ve Nelson’u tutan pek de fazla şey yok. Packers her draft’ta Wisconsin kaymağı yiyerek elit potansiyeller kazansa da sizi bir sezon içerisinde playoff potasına sokabilecek bir yeteneği 10 senede bir kez bulabiliyorsunuz. İşte tam da bu noktada Packers ile Patriots’un farklılaşmasını izliyoruz; Pats, Belichick’e sahip, Packers ise McCarthy’e. Belichick gibi planlama üstadı ve makyavelist düşüncenin zirve ismi olan bir koça sahipseniz tüm değişkenleri kendi lehinize bükebiliyorsunuz. Evet, bazen topları bile…

Brady’nin içinde iki sezonluk daha elit seviyede futbol var. Belichick de bunun farkında ve bunu sonuna kadar kullanacak. Elindeki savunma takımından ve oturmuş mentalitesinden memnun, arada yapılan bariz hatalar hakkında. Patriots defansı Cardinals kadar cüretli pass rusher’lara sahip değil ve olmayı da hedeflemiyor. Oyun kitaplarında “Dogs All Go” veya “Zorro Will Jack” tarzı bodoslama setup’lara asla yer vermediler. Pass coverage konusunda çok elit olmasalar da koşu oyunu savunma konusunda takdir edilmeleri gereken çok yanları var. Çok çabuk strateji değiştirebiliyorlar, bu az önce de bahsettiğim gibi arada çok bariz açıklar yaratsa da oyunun geneli için çok büyük fark yaratabiliyor. Patriots’u Packers’dan ayıran bir faktör daha.

Yer hücumu konusunda Veeren ve Blount önemli çok etkili iki isim olarak öne çıkıyorlar, Lynch ile karşılaştırılamayacak olsalar bile. Özellikle Blount temas sonrası en fazla yard koşan running back olarak Brady’nin hava hücumunu oldukça rahatlatacak gibi duruyor. Seahawks savunmasının Packers hava hücumu konusunda ne kadar sıkıntı yaşadığını düşünecek olursak tekrar oldukça sıkıntılı bir gün yaşayacaklarını söylemek yanlış olmaz. Thomas, Chancellor, Maxwell ve Sherman her ne kadar inanılmaz bir secondary oluştursalar da performanslarının yüksek düzeyde olduğunu bana açıklamak için oldukça çaba sarf etmeniz gerek.

Yıllar sonra bir eşleşmede Patriots’u benim gözümde “hak eden” koltuğuna oturtan en önemli sebep de tam da burada başlıyor. Hepimiz underdog hikayelerine, geri dönüşlere ve sıkı çalışılmış draft’lerle kurulan takımlara bayılırız ve geçen seneki Seahawks hikayesi de tam da bizim sevdiğimiz kalıba oturan cinsten bir başarıyı barındırıyordu. Üçüncü turdan seçilmiş bir QB, draft ile sabırla yapılanmış bir ekip ve ligin en overrated koçu. Enfes bir spor sayfası manşeti, değil mi?

Seattle her zaman savunmasıyla, Legion Of Boom markasıyla maçlarda etki yaratabiliyorken şampiyonlukları sonrası çok daha farklı etkenlerin ekmeğiyle ayakta kalmaya başladılar. Sherman’ın çizgisi aşağı indi, savunmanın coverage direnci düştü, takımlar Seahawks receiverlarına full-tight coverage uygularlarken Lynch çayırlardaki dağ keçileri gibi şendi. Kimsenin performansını küçümsemiyorum, Lynch yine inanılmaz bir sezon çıkarttı ancak bu ekstralardan faydalanmadığını söylemek çok da adil bir yorum olmaz.

Seahawks hava hücumundan bahsetmeye gelince ise, neden bahsetmem gerektiğini bilmiyorum. 2012 sezonu Redskins hücumuna çok benzer bir hücum sistemleri var; Wilson, read option’u bol keseden kullanıyor, Lynch OLB’ları traktör gibi eziyor, araya sıkıştırılan deep pass’lerle rakip savunma şaşırtılmaya çalışılıyor. John Fox geçen sene takımına çok güvenmiş olabilir, fakat Belichick aynı hatayı yapmayacaktır. Zaten coverage’ı aksatmamak için pass rush’ı ikinci plana atıp savunmasını esnetebildiği kadar esneten bir Patriots söz konusuyken Seahawks hücumunun buna ne kadar eşit bir reaksiyon verebileceği merak konusu. Üzgünüm çocuklar, Championship benefits Super Bowl’da geçmiyor.

Kağıt üzerindeki karşılaştırmalara geçecek olursak, Seahawks’ın bariz bir yetenek üstünlüğü olduğu aşikar. Oyunu değiştirebilecek daha fazla isme sahipler, fakat bu isimlerin bu sezonki performansları pek de iç açıcı değil. Bunun tersine Edelman, Amendola ve Blount çok etkili oldukları bir sezonun içindeler. Bu duymaya çok alışık olduğumuz bir durum değil.

Hikayelerin medyatik gücünü ve oyuncular üzerindeki etkisini küçümsemiyorum fakat bence bunlara yeterince doyduk. Lynch’in medyaya karşı tavırlarını “dürüst” fakat “hoş olmayan” şeklinde yorumlayan bir insan olarak Sherman’ın da mental olarak insanlıktan çıkışını hayra alamet görmüyorum. Bunlar takım içinde zamanla ayrılık yaratmış ve yaratacak şeyler, yakın zamanda Malcolm Smith’in de bahsettiği gibi.

Bu sezon Seahawks’ın sezonu değildi, olmasına da izin verilmemeli. Brady ve arkadaşları da izin vermeye pek de niyetli değiller zaten. Adet yerini bulsun diyorsanız evet, tahminimce 49. Lombardi kupasının Brady’nin ellerinde yükseleceğini düşünüyorum. Sırf doğru olanın bu olduğundan dolayı değil, sporun abartılmış figürlerin ekmeğini artık bu kadar yememesi için ve gerçekten kaliteli futbol yansıtan ekibin hak ettiğini alması gerektiğinden de dolayı.

Yanılma payı yüksek, kurulan her cümle riskli fakat biz Super Bowl’u tam da bu yüzden baş tacı ediyoruz. 1 Şubat günü görüşmek üzere!

P.S.: Tom, ilk snap’te hata yapmamaya çalış güzel kardeşim.