AFWB Kampı esnasında NFLTR olarak, ülkemize gelen 12 NFL yıldızının 11’i ile sohbet etme fırsatı bulduk. Çoğu oyuncu bizlere karşı oldukça arkadaş canlısıydı ve tüm sorularımızı içtenlik ile yanıtladılar. Şuana kadar DeAngelo Williams, Alex Mack, Jordan Cameron, Breno Giacomini, Johnson Bademosi, Erik Lorig ve Will Stivek ile yaptığımız röportajları sitemizde hem Türkçe hem İngilizce olarak yayınladık. Barkevious Mingo röportajımızı ise sona saklıyorduk.

For the English language version please click here.

NCAA kariyeri boyunca LSU forması giyen ve 2013 NFL Draftı’nda altıncı sırasından seçilen Mingo, Cleveland Browns’ta linebacker olarak oynuyor ve kendisinden geleceğin en iyi linebacker’larından biri olması bekleniyor. Bu röportajı AFWB kampının ikinci gününde İTÜ Stadı’nda oldukça soğuk bir havada gerçekleştirdik. Mingo buna ragmen bize yarım saatini ayırdı ve oldukça zevkli bir sohbet ortaya çıktı. Her ne kadar röportajın yayınlanması benim yurt dışı programım sebebiyle geçikse de tekrardan okurken oldukça zevk aldım. Umarım siz de beğenirsiniz, sonuna kadar gelirseniz ufak bir Alex Mack sürprizi sizleri bekliyor.

Kaan Özaydın: Merhaba Mingo, üç gündür Türkiye’desin. Bu Türkiye’ye ilk gelişin mi?

Barkevious Mingo: Evet, bu benim Türkiye’deki ilk seferim. Çok güzel bir ülke, İstanbul çok güzel bir şehir. Burada geçirdiğim zamandan çok zevk alıyorum.

K.Ö.: Tekrar gelmeyi düşünüyor musun?

Mingo: Kesinlikle. Kesinlikle buraya tekrar gelmeyi çok isterim.

K.Ö.: Seni burada düzenli olarak görmeyi isteriz…

Mingo: Düzenli olarak? Buraya gelip birkaç Amerikan futbolu maçı izleyebilirsem çok güzel olur…

K.Ö.: 2013 NFL Draftı’nın altıncı sırasından draft edilmiştin. Yılın en potansiyelli oyuncularından biri olarak gösteriliyordun ancak sanırım çaylak sezonun beklediğin gibi geçmedi. Bir sakatlık geçirdin…

Mingo: Evet, bu yıl olduğu gibi erken bir sakatlık geçirdim ve sezonun istediğim kadar iyi geçmediğini düşünüyorum… İlk yılınızda üzerinize gelen çok şey oluyor, çok fazla şey öğrenmeye çalışıyorsunuz, kendinizi size draft eden koçlara ve oyunculara kanıtlamaya çalışıyorsunuz, draft edildiğiniz yeri hak ettiğinizi kanıtlamaya çalışıyorsunuz, sonuçta üzerinizde bir baskı oluşuyor. Ancak, bunu unutup kolejde oynadığınız gibi oynamaya başlayınca işler kolaylaşıyor. Daha rahat oynamaya başlıyorsunuz, oyundan tekrar zevk alıyorsunuz, baskıyı üzerinizden atıp atıp çıkıp Amerikan futbolu oynadığınızda gerisi kendiliğinden geliyor.

K.Ö.: Bu sezon oldukça ilerleme kaybettin ve Colts’a karşı bir maçın vardı. Andrew Luck’a oldukça zor anlar yaşatmıştın, değil mi? (Gülüyor)

Mingo: (Gülüyor) Dediğim gibi, zamanla daha rahat oynamaya başlıyorsunuz ve her şeyi daha açık görüyorsunuz, daha hızlı tepkiler veriyorsunuz ve ne yapacağınızı düşünüyorsunuz ve çıkıp oyunları gerçekleştirip, takımınıza maç kazanmasında yardımcı oluyorsunuz.

K.Ö.: LSU’daki günlerinde defensive end olarak oynuyordun ancak şimdi outside linebacker olarak oynuyorsun. Pozisyon değiştirmek senin için zor oldu mu?

Mingo: Kolejde başlaladığımda linebacker olarak oynuyordum. Çok sevdim, koçlarım daha sonar defensive end olarak daha iyi oynayacağımı düşündüler ve beni o pozisyona kaydırdılar, ben de o pozisyonda iyi iş çıkardı. Ve kolejden gelirken, koçları çok seviyorum, benim outside linebacker olarak, fiziğim ve o zamanki, yani halen olan hızımdan dolayı, daha iyi olacağımı düşündüler. Bu pozisyonda draft edildim ve şuanda bu pozisyonda oynuyorum. Pozisyonlar benzer ancak linebacker olarak daha fazla alan korumanız gerekiyor, bilirsiniz, her yıl gelişiyorum, zaman geçtikçe bunu daha çok seviyorum, koçların beni kullandığı şekilde daha fazla özgürlüğe sahip oluyorum, mesela bir maç geride duruyorum, diğer maçta rakip takımlar benim geride duracağımı düşünüp bana blok yapmıyorlar yani çok fazla özgürlüğe sahip oluyorum bu açıdan da pozisyonu çok seviyorum. İstediğim tarz bir oyuncu olmamı sağlıyor. Sahaya çıkıp dilediğimi yapabiliyorum. (Gülüyor)

K.Ö.: LSU’daki takım arkadaşların hakkında neler söylemek istersin? 2013 NFL Draftı’nı adeta domine etmiştiniz. Demek istediğim, Eric Reid, Tyrann Mathieu gibi oyuncularla. Bu isimler şimdi neredeyse süper birer yıldız haline geliyorlar…

Mingo: Doğru. Bizden çok fazla oyuncu var. Bence LSU programının… Biz oyuncularımızı NFL’e hazır hale getiriyoruz. O isimler yüksek sıralarda draft edildiler ve şuanda da yüksek bir seviyede oynuyorlar. Geçtiğimiz yılın draft’ında iki receiver’ımız vardı, Jarvis Landry ve Odell Beckahm ve bu isimler şuanda muhteşem bir iş çıkarıyorlar. İlk 11’de çıkan iki running back’imiz var, LSU’da da forma rekabetindeydiler, Houston Texans’tan Alfred Blue ve Jeremy Hill (Cincinnati Bengals). Bu yılın draft’ında… Jaren Collins… Demek istediğim bu programa iyi bir oyuncu olarak geliyorsunuz ve onlar size muhteşem bir oyuncu haline getiriyor.

Berk Orkun: Geçirdikleri değişim inanılmaz…

Mingo: Aynen öyle! Oradaki (LSU) zamanımdan çok zevk aldım. Koçlar muhteşemdi…

K.Ö.: Peki neden LSU’yu seçtin? Liseden gelirken dört yıldızlı bir oyuncuydun…

B.O.: Louisiana yemekleri için mi? (Gülüyor)

Mingo: Evet! Büyük ihtimalle yemekler için! (Gülüyor)

B.O.: Louisiana mutfağı dostum! (Gülüyor)

K.Ö.: Dört yıldızlı bir lise oyuncusu olarak mı? Tek sebep yemekler değildi değil mi?

Mingo: Evet, yemeklerdi (Gülüyor). Hayatımın neredeyse tamamında Louisiana’da yaşadım, evden çok uzağa gitmek istemiyordum ve orası oldukça yakında ve en doğru adresti, memleketimin okuluydu. En iyi seçimdi…

Görkem Şahinoğlu: Alabama seni kadrosuna katmaya çalıştı mı?

Mingo: Aslında bana LSU’dan önce teklif yaptılar. Alabama’dan teklif aldım…

G.Ş.: Alabama ile LSU arasındaki rekabet hakkında ne düşünüyorsun?

Kaan Özaydın, Barkevious Mingo

Mingo: İnanılmaz bir şey! Öyle muhteşem ki, yani eğer bir kolej futbolu maçına gitmek istiyorsanız, gitmeniz gereken maç odur. Nerede olursa olsun. Fark etmiyor… Her zaman dev bir maç olacaktır. Size bir hikayemi anlatayım, lisedeyim, orada (LSU) bir maç izliyorum, yanımdaki adama şuan senin bana olduğun kadar yakın bir mesafede duruyorum ve bağırıyorum ancak kendi sesimi bile duyamıyorum, yanımdaki adam da kendi sesini duyamıyor, beni de duyamıyor. Çok gürültülüydü, bunu uydurmuyorum, yemin ederim. (Gülüyor)K.Ö.: Bunu özlüyor musun?Mingo: Bunu özlüyorum! Yani demek istediğim, sahada da bunu yaşıyorum ama lisedeyken, bu oyunla tanıştım, bir LSU maçında, LSU, Alabama… Karşılıklı oynuyorlardı, inanılmazdı…

G.Ş.: Bunu North Carolina ile Duke arasındaki rekabet ile kıyaslayabilir miyiz, B-Ball ile?

Mingo: Kesinlikle, o da bu tarz bir rekabet. Takımlar kolej futbolunun ve basketbolunun en yüksek seviyesinde, en yüksek düzeyde oynuyor. Ancak bizim rekabetimiz nefret üzerine değil saygı üzerine kurulu bir rekabetti, demek istediğim, onlar iyi, biz de iyiyiz, ne olursa onların onların kıçlarını tekmeleyeeğiz. Adil bir rekabet, her yıl, iki takımında mağlubiyet sayısı galibiyetlerinden az olsa da yine de karşı karşıya geldiklerinde en iyisini ortaya koyacaklardır. “Onları yeneceğiz! Onların kıçına tekmeyi basacağız!” gibi oluyorsun. (Gülüyor)

B.O.: Cleveland’da da güçlü bir taraftar grubunuz var. Yani bence özleyecek bir şey yok…

Mingo: Evet, Cleveland’daki taraftarlar da en az LSU’dakiler kadar iyi.

B.O.: Bir Amerikan futbolu şehri…

Mingo: Aynen öyle! Cleveland sporu çok seven bir şehir. Siz hiç Cleveland’a gittiniz mi bilmiyorum ama hava şehri berbat bir hale getiriyor. Taraftarlar, bizim taraftarlarımız, onları havaya sokacak herhangi bir şey arıyor…

K.Ö.: Oldukça da sadıklar sanırım…

Mingo: Çok sadık taraftarlar! Basketbol takımlarını seviyorlar, baseball takımlarını seviyorlar, Amerikan futbolu takımlarını seviyorlar, onlar çok sadık taraftarlar, spor takımlarını çok seviyorlar, oldukça kalın karlara ragmen stada gelip, üzerinde çok fazla kar olan koltuklarını silip, maça gelmeyi seviyorlar. Orada olup bizi destekleyecekler, her zaman orada olacaklar…

K.Ö.: Peki yeni logonuz hakkında ne düşünüyorsun? (Gülüyor)

B.O.: Renk körü insanlar için… (Gülüyor)

Mingo: (Gülüyor) Yeni logoyu çok sevdim! (Gülüyor) Bence muhteşem bir dizayn… (Gülüyor) Bu fikri bulan insanlar, yani, düşünmüştüm ki…

K.Ö.: Heyecanlanmış mıydın?

Mingo: Biraz değişiklik için heyecanlanmıştım, ancak bilirsin değişiklik her zaman en iyi şey değildir…

K.Ö.: Sanırım onlar da öyle düşünmüş olmalı…

Mingo: Çok fazla şeyi değiştiremezsiniz ancak, yani bazen de değişim iyidir… (Gülüyor)

B.O.: Yani ufak bir değişikliğe mi karar verdiler..? (Gülüyor)

Mingo: Evet, ufak bir değişiklik, ne yapalım. Yani, daha koyu, daha keskin, daha etkileyici bir turuncuya gittik… (Gülüyor)

B.O.: Peki, bugün Josh McCown’ın Browns ile anlaştığını bildirdiler…

Mingo: Dün gece gördüm bunu…

K.Ö.: Böyle bir hamle bekliyor muydun?

Mingo: Dürüst olmak gerekirse, hayır. Bir süredir oradaki şeylerden koptum ancak bize maç kazanmamızda yardım edebilecek herkese kapımız açık. Benim ve Gary’nin, Gary Barnidge’ın…

K.Ö.: Çünkü Brian (Hoyer) taraftarların gözünde adeta yerel bir kahramandı…

Mingo: O bir yerel kahraman. Şehir onu seviyorum. Aynı şehirden gelen biri, çalışkan biri. Yani, tüm şehrin adına konuşamam ama artık orada olmasa da onu sevmeye devam edeceklerdir, umarım orada olur. Çok iyi bir oyuncu, çok iyi bir insan, çok iyi bir takım arkadaşı…

K.Ö.: Bu oyun kurucu durumları sizi nasıl etkiliyor?

Mingo: Etkilemiyor. Yani, bu oyuncular için bir iş ve eğer kazanamıyorsak oyun kurucuyu değiştireceklerdir, yani kazanmamız lazım. Kazanmak herkesi soyunma odasında bir arada tutan şey, yani kazanırsınız ve soyunma odasını bir arada tutarsınız. Yok eğer kazanmazsanız, (yöneticiler) gidip kazanmanın yollarını arayacaklardır. Eğer onlar bunun kazanmamıza yardımcı olacağı dünüşünüyorsa… Yani, bir süredir yurt dışındayım, Brian’ın gideceğini söylemediler, umuyorum bir rekabet olacaktır ve OTA’lar ve kamplar geldiğinde üç isim arasındaki durumun ne olduğunu göreceğiz…
[Bu röportajdan birkaç gün sonar Brian Hoyer, Houston Texans ile anlaştı]

K.Ö.: Geçtiğimiz yıl playoff’lara çok yakındınız. Yani, bir süredir, aslında oldukça uzun bir süredir playoff’ların dışındasınız. Sezon başında birkaç yakın maç kaybettiniz. Alex (Mack)’in sakatlığından sonar neler oldu? Tüm takım olarak, çöküp, kaybolmuş gibiydiniz…

Berk Orkun, Kaan Özaydın, Barkevious Mingo

Mingo: Alex gittiğinde, adeta kimliğimizi kaybettik. Başka şeyler denedik, yani Alex muhteşem bir oyuncu, büyük ihtimalle NFL’deki en iyi center.

K.Ö.: Ben, (Nick) Mangold’ı da beğeniyorum… (Gülüyor)

Mingo: En iyisi Alex Mack… (Gülüyor) Onun kalibresinde birini kaybettiğiniz birçok şeyi değiştirmeniz gerekiyor, malesef uyum sağlayamadık, maçları kazanmaya devam etmek istiyorduk. Alex sakatlandığında sanırım 6-3 durumdaydık ya da onun gibi bir şey tam hatırlamıyorum ama grubumuzun lideriydik, diğer takımlarla aynı sayıda galibiyet ve mağlubiyete sahiptik, grupta her şey ortadaydı. Sonra bir şeyler oldu, sakatlık gibi, ancak bunun üstesinden gelip yeni isimleri sahaya sürmeniz gerekir ve as oyuncularınızın yedeklerinin onlar kadar iyi olduğundan emin olmalısınız, ancak Alex Mack’in yerini doldurmak zor… Ligin bir numaralı center’ı ile iki numaralı center’ını takımınızda tutamazsınız. (Gülüyor)

B.O.: Salary cap’te bunun için yeterli yer yok…

Mingo: (Gülüyor) Aynen. Yedekleriniz iyi olduğundan emin olmalısınız. Bence organizasyonun yapmak istediği de bu, daha fazla oyun kurucu getirmek ve maçları kazanmak, demek istediği bu işteki en önemli nokta bu ve biz de bunu başarmaya çalışıyoruz.

K.Ö.: Johnny Football (Manziel) hakkında neler düşünüyorsun çünkü kolejdeki günleri sebebiyle Türkiye’de oldukça popüler bir isim? Aslında o ve Tim Tebow, burada NCAA Football takip eden çok kişi var… Onun hakkında ne düşünüyorsun, NFL’de elit bir quarterback olabilecek mi yoksa sonu Tim Tebow gibi mi olacak?

B.O.: Draft edildiğinde onun etrafında büyük bir ilgi vardı. Sence bu onu etkiledi mi?

Mingo: Sanmıyorum. Yani, soyunma odasındaki herkes onu seviyordu ancak bize maç kazandıracak isime yönelmemiz gerekiyordu. Onu erkenden oynatmak konusunda çok baskı vardı ve biz maç kazanırken dahi onu oynatmak istediler…

K.Ö.: Bence bu (takımı) oldukça kötü etkiledi…

Mingo: Sadece bu değildi…

K.Ö.: Demek istediğim, QB değişikliğinden sonar maçları kaybettiniz…

Mingo: QB değişiklikleri her zaman olur, sezon başladıktan üç, dört maç sonra, sezonun bitimine bu kadar maç kalmışken… O noktaya kadar da maçlar kaybettik. Ancak, demek istediğim, bu tarz şeyler olur…

B.O.: Örneğin biz, Washington Redskins…

Mingo: O bir Redskins ceketi mi? (Gülüyor)

B.O.: “Ölene kadar bordo ve altın!” (Gülüyor) Yani biz üç QB değiştirdik ancak siz bir sürü QB değiştirdiniz, bizden daha fazla.

Mingo: Şimdi orada bir dur. (Gülüyor)

B.O.: Marcus Mariota’yı draft edeceğinize dair bir dedikodu dolaşıyor…

Mingo: McCown’ı almamızdan sonra bile mi?

K.Ö.: Onu bilmiyoruz, o haber daha çok taze…

B.O.: Diyelim ki Mariota sizing takıma geldi, ne hissedersin?

Mingo: Yani…

G.Ş.: Onu tanıyor muydun? (Gülüyor)

Mingo: Ona karşı hiç oynamadım ancak bence yapacakları türden bir hamle olmaz bu. Özellikle şimdi…

K.Ö.: Öyle umalım…

Mingo: Daha yeni bir quarterback’e para ödediniz ki başka bir tanesini draft etmeyin diye… Geçen sene bir tanesine ödediniz, bu sene bir tanesine ödedeniz, aynı yıl bir başkasına ödemezsiniz. Bunu yapmazlar. Bu, yani… NE BİLEYİM BEN, NE YAPACAKLARINI BİLMİYORUM. (GÜLÜYOR)… Benim fikrim, ben öyle bir hamle yapmazdım…

K.Ö.: Dürüstlüğün için teşekkürler… (Gülüyor) Son bir soru, kariyer hedeflerin neler? Kısa vadede, seni Super Bowl’da ya da Pro Bowl’da görebilecek miyiz?

Kaan Özaydın, Görkem Şahinoğlu, Barkevious Mingo

Mingo: Onlar kesinlikle benim hedeflerim arasında. Super Bowl şampiyonuyum demek istiyorum. Super Bowl maçında oynamak istiyorum. Pro Bowl olmak istiyorum. Sonunda da Hall of Fame olmak istiyorum. Bunlar tüm oyuncuların hedefidir. Bu hedefleri başarmak için fazla çalışmak gerekiyor, ama buna razıyım! Kesinlikle bunun için çok çalışıyorum. Bence ilk adım takımın gelişmesiyle başlıyor çünkü herkes yüksek bir seviyede oynarsa bu diğerlerinin de seviyesini yükseltir. Bu bir klişe ama doğru. Yüksek bir seviyede oynuyorsanız, Alex yüksek bir seviyede oynuyor, eğer Alex yüksek bir seviyede oynarsa nose tackle da yüksek seviyede çalışacaktır. Joe Thomas, eğer yüksek bir seviyede oynuyor ve bunu her idmana taşıyorsa beni daha iyi yapacaktır. Paul Kruger’ı daha iyi yapacaktır, hepimizi daha iyi yapacaktır. Joe, süper bir adam… Ben takıma geçen yıl geldim ve muhteşem adam, beni kenara çekti…K.Ö.: Joe, Joe Thomas?

Mingo: Joe Thomas, Pro Bow oyuncu, bilirsin Mack’ten daha iyi olan… (Gülüyor)

K.Ö.: Bu sertti dostum… (Gülüyor)

B.O.: Bunu ona söyleyeceğim. (Gülüyor)

Mingo: (Gülüyor) Yani, bu isimler bana sadece yardım ediyor, genç bir oyuncusunuz ve onun “bu yap ve bu oyuncular bunu savunmakta zorlanır” dediğini duymak, bana tavsiyeler veriyor, nerelerde bocaladığını söylüyor, yani o bocalıyorsa, O EN İYİSİ! diğer oyuncular kesinlike bocalayacaktır. Demek istediğim bu. O yüksek bir seviyede oynuyor, benim oyunumu geliştirip yüksek bir seviyede oynamamı sağlıyor ve bence maçları kazanmak buradan geçiyor.

K.Ö.: Tamamdır! Çok teşekkürler, NFLTR olarak önümüzdeki sezon seni destekleyeceğiz.

Mingo: Teşekkür ederim, çok sağolun…

K.Ö.: Yani, o bölümü yazabilir miyiz, Alex ile Joe Thomas arasında yaptığın karşılaştırmayı? (Gülüyor)

Mingo: (Gülüyor) Uhhhh…

K.Ö.: Ne diyorsun? Kayda söyle, ben bir avukatım… (Gülüyor)

Mingo: (Gülüyor) Avukat mısın…? (Gülüyor)

K.Ö.: Evet mi hayır mı? (Gülüyor)

Mingo: Tekrardan, ne yazmak istiyordun?

K.Ö.: Joe Thomas’ın Alex Mack’ten daha iyi olmasını…

Mingo: Bu bir gerçek! (Gülüyor) Git ona (Alex Mack’e) sor, benim söylediğimi söyleme… (Gülüyor) Git ve “Sana bir sorum var, sen mi daha iyi bir oyuncusun yoksa Joe Thomas mı?” Önce ben gideyim…

G.Ş. ve B.O.: Çok teşekkürler, muhteşem bir sezon geçir!

Sonrasında sahanın sahanın ortasına doğru koşmaya başladık, Alex Mack, Gary Barnidge ile birlikte oradaydı… Bu arada yolumuzun üzerinde Mingo sürpriz bir şekilde adeta bir Amerikan güreşcisi edasıyla Gary Barnidge’I yere indirdi… Mingo’nun Amerikan güreşi hamlelerininden sonra meşhur soruyu Alex Mack’e sordum ve cevap basitti…

K.Ö: Alex, Mingo ile bir bir röportaj yapıyorduk ve dedi ki Joe Thomas senden daha iyiymiş…

Alex Mack: Evet, öyle!

K.Ö.: Öyle mi?

Alex Mack: Soru neydi ki? (Gülüyor)

K.Ö.: Herhangi bir soru yoktu… (Gülüyor)

Alex Mack: O bu oyunu oynamış en iyi left tackle’lardan birisi ve left tackle’lar center’lardan daha iyidir, daha değerlidirler…

K.Ö.: Bunu yazmak için onun iznini istiyorduk ve o gidip Alex’e soralım dedi…

Alex Mack: Evet! Şüphesiz, Joe gerçekten ve gerçekten çok iyi bir oyuncu. Sekiz defa Pro Bowl’a seçildi. Benim çok iyi bir arkadaşım. Onu çok beğeniyorum. Lef tackle’lar daha değerli. Çok zor bir pozisyon, korumanız gereken daha büyük bir alan var… Ligin en iyi pass rusher’ları ve büyük defensive end’leri ile uğraşıyorsunuz. Center’ların da önemli olduğunu düşünüyorum ama left tackle bulmak zor…

K.Ö.: Çok teşekkürler…

Mingo: Beni ortaya attın! Ona bir soru sorman gerekiyordu! Gidip “MİNGO SOYLEDİ” dedin… (GÜLÜYOR)