Preseason’ın ilk haftasında Browns karşısında sallansa da yıkılmayan Washington Redskins, çoğumuzun beklemediği kadar “karakterli” bir oyun ortaya koydu. Elbette bu noktaya gelene kadar doğru yapılan bir draft, senkronizasyon çalışmasından kusulacak duruma gelinen bir OTA döneminin ve kendine bir head coach olarak daha çok güvenen bir Gruden’ın durumunun ayrı ayrı irdelenmesi gerekiyor. Uzun süredir kaleme dokunmamış olmamın avantajı; harcayacak çok satırım var. Anlayacağınız, bir süre buralardasınız…

Kilometretaşı 1: 2015 NFL Draftı – “Acele etme Scott’ım, daha buralardasın.”
McCloughan, yetenek değerlendirmesi bakımından ligde en keskin göze sahip olan isimlerden birisi. Redskins, 2012 NFL Draftı’ndan beri ilk defa komple bir draft sınıfı çıkartma şansına sahipken başımızda onun olmasına seviniyoruz. Üç senedir ilk defa bu kadar umutluyuz, atkılar boyunlarda, balkonlarda bayraklar, RGIII formamı ironik bir biçimde sırtıma geçirerek bilgisayarın başına kuruluyorum ve draft’ı birlikte izleyeceğimiz linki İzge’ye atıp Skype’ın başına kuruluyor, oyuncu tanıtımlarını izlemeye başlıyorum. Leonard Williams’ın adı duyurulduğunda gözlerim ışıldıyor, bir yandan da Vic Beasley’e göz kırpıyorum, Randy Gregory’i de kızımı istemeye gelmiş mahallenin serserisi tadında süzüyorum, ama delikanlıda potansiyel var, biliyorum.
Dakikalar geçiyor, bizi şaşırtan hiçbir şey olmuyor. Bucs ilk sıradan Winston’ı çekiyor, Titans sınıfın fotokopi parasını Arsenal’e yatıran çocuk misali Mariota’ya sarılıyor, ardından Fowler ve Cooper gidiyor. Artık nefesler tutulmuş, her türlü potansiyeli değerlendiriyoruz ama gözümüz Williams’ta. İzge bile gayet emin, Williams bordoları giyecek diyor. Ardından Goodell çıkıyor ve muhtemelen önümüzdeki iki sezon boyunca da konuşmaya devam edeceğim o sözleri sarfediyor.
“Washington Redskins, beşinci sıra hakkıyla Iowa’dan hücum hattı oyuncusu Brandon Scherff’ü seçiyor…”
İzge kahkahalara boğuluyor, ben donup kalıyorum (Fakat onun da yanına kalmıyor, Colts tutup receiver seçiyor, İzge de taksimi ateşe veriyor). Leonard Williams gibi savunmaya direk seviye atlatabilecek bir adam varken tackle uyumluluğu tartışılır Scherff’ü seçiyoruz. Yorumsuzca kapatıyorum yayını.
Draft benim için o geceki gibi bitseydi zaten muhtemelen bu satırları yazmıyor olacaktım. McCloughan kalan günlerde inanılmaz hamleler yaptı. Matt Jones, Preston Smith ve Jamison Crowder gibi isimleri eliyle koymuş gibi çıkartması ve bu isimlerin sonraki dönemde çaylaklar kampında veteran gibi durmaları Gruden’ın da elini inanılmaz güçlendirecekti. Smith gibi bir five-technique dış linebacker eklemesi, Trent Murphy’nin yakın potansiyelli biri tarafından yedeklenmesi, hatta yeni edindiği sandalyesinden edilmesi demekti. Jones gibi pass-catcher bir running back, play action oyunlarında Griffin’in elinde fark yaratacak bir isim haline gelebilirdi ve Crowder gibi route koşma kabiliyeti çok yüksek iyi bir return uzmanı Redskins’in kanayan yarası olan special teams departmanını ferahlatabilirdi.
Scherff’e gelince; videolarını draft’tan sonra çok daha dikkatli biçimde izlediğim zaman inanılmaz bir blocker olduğunu gördüm. Gruden’ın istediği power scheme hücum hattı için çok önemli bir parça teşkil edecek, guard oynadığı sürece elbette. Morris’e yer açma problemini Moses ile birlikte çözebilirlerse, RGIII’ de pocket içinde çok daha rahat hareket edecektir.  Yine de sanırım bir süre daha “trade down yapsaydık nasıl olur acaba ya?” demeye devam edeceğim. Jake Matthews’lar sağolsun.
Kilometretaşı 2: Çaylaklar Kampı ve OTA’ler – “İyi bir takım kurduk, fakat zamana ihtiyacımız var.”
Çaylaklar kampında Preston Smith ve Jamison Crowder’ın korkutucu güzellikteki performansları teknik ekibi çok memnun etse de, kimse hazırlık çalışmalarında böylesine komple bir performans beklemiyordu. Özellikle geçen sezon aralarının açık olduğunu söylenen D-Jax ve RGIII arasındaki mükemmele yakın senkronizasyon Garçon kadar hücum koordinatörlerini de mutlu etti. Savunma çalışmalarında Paea ve Knighton’ın ürettiği ön tarafta ürettiği tork kuvveti dış linebackerda Kerrigan ve Murphy tarafından edge rushlarla desteklenince ortaya Picasso tablosuymuşçasına karmaşık fakat bir o kadar da güzel bir görüntü çıkmasını beklemiyordum, Culliver’ın 10 yıldır bu takımda oynuyormuşçasına sisteme adapte olmasını beklemiyordum, Breeland ve Amerson’ın kendini bu kadar yukarı çekmesini hiç beklemiyordum.  Bendeniz Berk Orkun, Redskins’in savunma yapabileceğine inanmıyordum.
Tabii ki hazırlık çalışmaları sezon için yüzde yüz garantili bir rapor sunmuyor bizlere, fakat ben son beş senede bu kadar mekaniği oturmuş bir Redskins defansif incelemesi okuduğumu hatırlamıyorum. Orakpo-Kerrigan-Fletcher üçlüsünün tüm takımın pisliğini temizlediği zamanlara tanık olmuş biri olarak bu cümlelerimde haksız da sayılmam, son üç sezondur gerçekten çok kötü bir savunma takımıydık ve adeta bu gidişatı bozmamaya yemin etmiş gibiydik. Paea ve Knighton ile dinamiği daha ilk temasa dayalı bir savunma hattı kurmaya yönelen Gruden, cornerback ve safety pozisyonuna da aralarında çok rahat pozisyon değiştirebilecek oyuncular ekledi. Ihenacho, Goldson, Culliver eklemeleriyle pass covering konusunda daha güçlü konuma geldiğini düşünse de Goldson ve Ihenacho bana çok güven veren isimler değiller.
Öte yandan işin hücum yanında Andre Roberts’ın yanında mid-slant route’larını ezbere koşabilecek, yaratıcılığı yüksek ve hiç de fena ellere sahip olmayan Crowder eklemesiyle receiver rotasyonunu da güçlendiren Redskins, Jordan Reed’in de iyileşmesiyle Red Zone’da çok da efektif bir grafik çizecek.
Kilometretaşı 3: Ortak antrenmanlar ve ilk preseason maçı – “Kirk Cousins… Yine…”
Texans ortak antrenmanında çıkan kavgadan sonra işlerin sakinleşmesiyle beraber ağır topların geleneksel yetenek şovlarını izledik. Culliver ve Garçon iz bırakan isimler olarak aklımda kalırken Texans gibi ultra dinamik bir takımın bu kadar silik bir kamp geçirmesi Redskins’i de oldukça etkiledi. Sonunda yeni isimlerimizin gerçek uyumluluğunu test edeceğimiz Browns maçı gelip çattığında ise son iki sezondur yaşanan müzmin hadise yine yaşandı; Cousins iyi oynuyordu.
Cousins çok iyi oynuyordu.
Herkes maçın sonunda Silas Redd ve Niles Paul’ün sezonu kapatmalarını konuşsa da ben Kirk “Preseason” Cousins’ı düşünüyordum. Son üç preseason’u ortalama 102 QB rating ile bitirip de kafa karıştıran, normal sezon içinde de Interception rekorlarına çayır çimen koşan Cousins, zaten gıkı çıksa bombardımana kurban gidecek RGIII’yi yine ateşe attı. Neyse ki bu sezon ulu önder Theissman daha az konuşuyor ve Gruden-Snyder-McCloughan koalisyonu Griffin’e tam destek veriyor. Bu yüzden QB savaşı geçen sezon olduğu kadar gündemde değil.
Öte yandan umutlarımızın kök saldığı savunma takımı büyük ölçüde gerçek line-up’ından farklı biçimde sahada yer alsa da Gruden’ın ve defans koordinatörlüğünün istediği daha muhafazakar ve interchangeable bir secondary dizgesini sahaya yansıtmayı birkaç eksik haricinde başardı.
Win Or Go Home: RGIII Hadisesinde Son Durum
Griffin’in artık hata yapma lüksü yok, beşinci yıl opsiyonu kabul etse de maç kazanmaya başlamak zorunda. Scherff, belki de onun için yapılan son yatırımdı. Çok daha kuvvetli ve alan kaplamayı iyi bilen bir hücum hattının arkasında oynayacak, pocket passer olarak geçen sezonki gibi tedirgin olursa işler yine erkenden sarpa sarabilir. Bu noktada Gruden’a düşen hemen onu kenara atmak değil, sağlıklı olduğu sürece sahada tutmak, yeri geldiğinde oyunu değiştirme özgürlüğü tanımak ve koşu oyununa insiyatif tanımak.
X Factor: Alfred Morris
Redskins’in bu sezonki hücum performansı Morris’in rakamlarına oldukça bağımlı. Scherff eklemesi ve yeni hücum hattı anlayışı elbette geçen sezonki dişiyle tırnağıyla kazan Morris’ten çok daha rahat bir Morris izletecektir, fakat yine de Redskins’in dış handoff koşu oyunlarına daha çok süre vermesi ve Morris’in temas sonrası koşu yeteneklerini göstermesini sağlaması gerekiyor.
Divan-ı Hümayun: McCloughan-Gruden Uyumu
Gruden geçen sezon koordinatörlükte gösterdiği ışığı head coach’luk mertebesinde yansıtamadı. Takımı yönetmedeki dengesizliği, medya karşısındaki acemiliği ve soyunma odasında bir yüksek mahkeme teşkil edememesi Redskins’e pahalıya mal oldu. McCloughan bu noktada zamanında 49ers gibi kimyası arşa değmiş takımlar inşa etmiş bir isim olarak bu nitelikleri takım dinamikleri arasına sokma konusunda Gruden’ın eksiklerini kapatacaktır diye düşünüyorum. Ancak yine de bir GM takım içi dengeler konusunda -kendimi Hamza Hamzaoğlu gibi hissediyorum- head coach kadar etkili olamaz, olmamalıdır da. Bu noktada Gruden’ın hücum değil, ekip yönetmek konusunda ilerleme kaydetmesi gerekiyor…