Karamsarlık kokusu değil aslında bu yazıdan yükselen, daha ziyade realist bir teşebbüs. 90’ların sonundan beri o seneyi beklediğimizi inkar etmeye de çalışmıyorum inanın ki, her Pazar günü FedEx Field’da aynı ateşle tribünlerde var olacağız elbette, geçmişin hikayelerini es geçmeye de niyetimiz yok.

“O zaman neler diyecek ki bu adam bu satırlarda?” diyebilirsiniz, demelisiniz de, sizin gözünüzde sadece basit bir depth chart değerlendirmesinden ileri gitmeyebilirken, bir takımın aslında neler üzerinde yükselmesi gerektiğini anlatan ufak bir ders niteliğine de bürünebilir bana ayrılan bu 15 dakikalık bölüm. Ancak ana fikir o ki, playoff resminde olsun yahut olmasın Redskins için bu sene beklenen sene değil. Belki bir sene sonra, belki beş, ama altı ay içinde gelmeyecek zaferin yahut beklentilerin kendimizce kodladığımız kokusu. Fakat tam da bu durumun bizi alıkoymaması gereken tek şeyi daha iyi aktarabilmek adına Jean Cocteau’nun gözüme ilişen bir deyişini hafifçe modifiye ederek girizgâhı noktalamayı arzuluyorum.

“Smell of hope is the least stupid smell on earth.”

Kısım 1: Ofansif Mizah

Geçen sene çaylak Matt Jones ile aldığı darbe sonrası koşmaya devam edebilen, uzun-ama-kırılgan koşu oyunları listesine hızlı bir giriş yapan Redskins yer hücumu, Jones’un bu kategorideki diğer koşucularla aynı akıbeti yaşaması üzerine pek de düşünmemiş olacak ki Alfred Morris ile yeniden masaya oturmayıp, üzerine bir de aynı prototipteki Keith Marshall’ı kadroya altıncı turdan katarak gülünç sayabileceğimiz bir hamleye imza attı. İşin daha ironik yanı ise, preseason maçlarında Rob Kelley ve Mack Brown gibi daha klasik prototipteki pound-and-ground koşucularının yeniden yaratılmış Skins hücum hattının ardında ne kadar efektif olduklarının görülmesine rağmen Mack Brown’ın kesilmesi, Rob Kelley’nin ise düşük bir rütbeyle takımda kalması oldu. Normal sezonun bir yerinde Kelley’nin ağırlığının artacağını hatta veteran bir pound-and-ground koşucusunun takıma katılacağını kestirmek güç değil. Sorun o noktaya kadar hücum koordinatörlerinin Jones üzerinden nasıl bir beklenti yaratacakları, yahut yaratabilecekleri çünkü bu sezonun kilit noktalarından biri, yer hücumunun Cousins’i ne kadar rahatlatabileceği zira Captain Kirk’ün bir yerde o topun yedi yarddan daha öteye de atılabileceğini kavraması gerekiyor.

Scherff – Moses ikilisi, takımdaki katkısı en hafife alınan ikili belki de. Onların neredeyse power run şemalarına dahi uyum sağlayabilecek performansları, Jones gibi delikler arasında geriden kesip rotasını değiştirmeyi çok da hızlı yapamayan bir koşucu için ne yazık ki yeterli olmuyor. Gruden tarafından “go small, get mobile” mentalitesiyle yeniden inşaa edilen bu hücum hattı Jones’dan ziyade Morris için dizayn edilmişti, ancak çaylak oyuncu hem istikrarlı bir pas opsiyonu oluşu hem de temas sonrası koşularının efektifliği, biraz da Morris’in keyifsizliği sonucu ilk onbirde yerini garanti etmişti. Ancak bu sene işi hiç de kolay olmayacak çünkü arkasında savunmaları düşünmeye sevkedecek bir Morris tehdidi yok. Bu geçen senekinden çok daha alt düzeyde performans gösterecek bir yer hücumu demek, cümlenin sonunu yazması oldukça zor olsa da.

Garçon’un artık emeklilik vaktinin yaklaşması, D-Jax’in beklenmeyen anlarda gelen sakatlıkları ve Ryan Grant ile bu işin olmayacağının anlaşılması ile draft’ta Josh Doctson tercihinde bulunarak çok önemli bir yüksek top uzmanı ve red zone tehdidi ekleyen Redskins, çok iyi bir seneyi de geride bırakan Jordan Reed ve izlemesi zevk veren Crowder ile hiç de fena olmayan bir hava hücumuna sahip olmakla övünebilir. Ancak bu “katsayısı yüksek değişkenleri” denklemde değerli hale getirebilecek isim Kirk Cousins. Her şey onun elinde, franchise tag dahil. Diğer yandan ise hala umutla beklenen adımı atmayı başaramazsa, elinde hiçbir şeyi kalmamış bir adama dönüşebilir. İstatistiksel olarak yüzdeleri çok garanti gibi gözüken ve paçalarından neredeyse efektiflik akan bir QB gibi gözükmesine karşın Cousins, Skins hücumuna seviye atlatamadı. Hala büyük ölçüde birebir üstünlükler üzerinden hücumunu komuta ediyor ve bunun belki de en büyük örneği Reed’in geçen seneki muhteşem performansı, D-Jax’ten hiç bahsetmiyorum bile. Bu sene onun açısından en büyük değişim, derin paslarda artık tek tehdit unsurunun Jackson olmayışı. Doctson tam olarak sağlığına kavuşmadan sahaya sürülemeyecek kadar değerli bir varlık bu hücum için ve daha da iddialı konuşacak olursak, Cousins’ın toplam TD pası sayısını çok büyük oranda onun ve Jackson’ın performansı belirleyecek. Reed her ne kadar ligin en iyi beş TE’inden biri olsa da Gronkowski kadar baş edilemez bir sorun teşkil etmiyor. Onun savunmalar için kağıt üzerinde hala böylesine büyük bir sorun teşkil etmesi, Skins hücumunun diğer parçaları için büyük nimet. Ancak tekrar ediyorum, birilerinin yediden sonra sekiz geldiğini öğrenmesi gerek.

Kısım 2: La Grande Defiance

Geçen sezon Redskins’in göreceli başarısını borçlu olduğu en önemli topluluk Bashaud Breeland, Chris Baker, Preston Smith ve ilginç biçimde Ricky Jean-François idi. Yine aynı “ısıran” savunma şeması uğruna Josh Norman’ı ligin en çok kazanan CB’i yapan, Ziggy Hood’a fazlasıyla güvenen ve belki de preseason’ın en başarılı hamlesi olarak değerlendirilebilecek olan Su’a Cravens’dan new-prototype iç linebacker yapma görevine soyunan Redskins defans koordinatörlüğü cap sınırları dahilinde ilginç şeyler denemeye devam ediyor. İki sene önce potansiyeli ışıldayan ancak son sezon bocalamaktan öteye gidemeyen Kendall Reyes ve pek de başarılı bir Colts kariyeri yaşadığını söyleyemeyeceğimiz Greg Toler eklemeleri tartışmalı kararlar. Ancak McCloughan’ın iki senedir güttüğü “secondary’de herkes yer değişecek, herkes her yerde oynayacak, mesela şimdi bakın Cousins’ı strong-side savunmasına çekeceğim, hehehe.” Tadında yürüttüğü interchangeable secondary projesi dahilinde gelen Deshazor Everett ve şampiyon Broncos’un veteran ellerinden David Bruton Jr. Kolayca anlam kazanabiliyor, McCloughan’ın bu seneki draftın bağrından çıkarttığı Kendall Fuller’dan bahsetmeme zaten gerek yok, kendisi OTA’lerde de ışıldamayı ihmal etmedi. Duke Ihenacho da döndü, buraya kadar gayet keyifler yerinde değil mi? Güzel, biraz sonra ışıkları söndürüyorum.

Secondary hayli ivme kazanmış olabilir, ancak iç linebacker’da Will Compton geçen sene hiç de fena iş çıkarmasa da Su’a Cravens dönüşümünü tamamlayana kadar snap’lerin çoğunluğuna talip olacak olan Mason Foster pek de güven veren bir isim değil. Keza onun yedeği Martrell Spaight da lig için hala oldukça ham bir oyuncu. “3-4 Man-to-Man” şemaları kullanan bir takım için bundan daha fazlası gerekli. Ryan Kerrigan ve Trent Murphy harikulade işler yapsalar dahi Skins geçen sezon olduğu gibi koşu savunmasında ligin dibini boylarsa, ki Cravens ilk üç hafta o boşluğu kapamazsa gerçekleşecek olan senaryo yine bu, secondary’deki gelişimin hiçbir anlamı kalmayacak. Üstüne üstlük Kedric Golston’dan başka DT’ın olmadığı bir kadroda bu yükün ne kadar ağır olduğunu düşünmek hiç kimse için zor değil. Chris Baker’ın o pozisyonu devraldığı zaman sol DE’e Kendall Reyes’in geçeceğini düşünmek, açıkçası şu noktada sizi pek de rahatlatmamalı.

Kısım 3: Muhteşem Yedili

Jamison Crowder’a bir bölüm ayırmayacağım, merak etmeyin. Öte yandan kendisinin ne kadar usta bir returner’a dönüştüğünü anlatmaktan da geri duramam. Harika bir rota koşucusu olmakla beraber returner olarak da Redskins’in çok önemli bir boşluğunu kapatan Crowder neredeyse kimsenin dikkat etmediği bir farklılık getiriyor. Son üç sezondur fecahat bir special teams performansı sergileyen Redskins’e adeta soluk aldıran Crowder’ın yanında neredeyse bu işin kurt hocası haline gelmiş David Bruton’un da yer alacak olması Redskins hanesine bir artı daha ekliyor. Rashad Ross’un da hücumda nafile kovalamacalardan ziyade ait olduğu özel takımda çıkarttığı işler de takdire şayan, not düşmeden geçmeyelim.

Son: Başlangıç

Genel profilden şöyle bir seyre daldığımız zaman, aslında geçen senenin çok da ötesine geçebilecek bir Redskins olmadığı görüyoruz. Su’a Cravens, Kendall Fuller ve Josh Doctson bu takımın son 5 sezondur kadrosuna kattığı kumaşı en kaliteli 10 oyuncu arasında ve onların gelişimlerini izlemek tarifsiz bir keyif verecek fakat garp cephesinde bunun haricinde çok da fazla gelişen bir şey olmayacak. Dördüncü hafta Rob Kelley baş koşucu ilan edilirse eğlenebiliriz, Su’a Cravens inanılmaz bir defansif lider haline gelirse fantezi takımlarınız için Redskins’i tercih edebilirsiniz hatta Josh Norman, “Cover 2” dışında bir şemada başarılı olursa oturup şöbiyet niyetine bizimkileri izleyebilirsiniz bile.

Tüm bunlar bir yana koyulduğunda, asıl mental olarak ileri gitme yükümlülüğü taşıyan adam kılını kıpırdatmadıkça, sadece bir başka normal sezon hikayesi dinleyeceksiniz…