Uzun bir aranın ardından herkese selamlar. İki haftalık Amerika seyahatimin son durağı Kaan Özaydın’ın Los Angeles’taki evinden yazı yazmak da varmış… Amerika gezimin ilk durağı New York oldu ki, bu şehirde çok güzel anılarım olmasına rağmen, hiçbir NCAA ya da NFL aktivitesine katılma fırsatı yakalayamamıştım. O yüzden bu seyahatimi planlamaya başladığımda ilk yaptığım şey bulunacağım eyaletlerdeki NFL ve kayda değer NCAA maçlarının programını çıkartmak oldu. Bulunduğum tarihlerde San Francisco ve Los Angeles’ta maç olmadığını gördüğümde New Orleans Saints – New York Giants maçına biletleri seyahate çıkmadan haftalar önce almış oldum. New York gibi karışık ve bombaların patladığı döneme denk gelmesi sebebi ile olağanüstü güvenlik tedbirlerinin alındığı dönemde bile MetLife Stadium’a ulaşım çok kolay ve konforluydu. Penn Station’dan maç ve etkinlik günlerine özel olarak konulan trenlerle, tüm kalabalığa rağmen oturarak seyahet etme şansına sahipsiniz çünkü stada gidişte de, dönüşte de tren kapasitesi sayısında yolcu, gruplar halinde içeri alınıyor. Trenler birbiri ardına kalktığı ve tarifede çok sık sefer olduğu için de, uzun bekleme kuyrukları oluşmuyor.
Stada geldiğinizde ise neredeyse “Penguenlerin Yürüyüşü” belgeselindeki uzunluktaki bir yolu kat etmek durumunda kalıyorsunuz. Zira yapımı 1.6 milyar dolara mal olan stadyum, 195 dekarın üzerinde bir yüzölçümüne sahip. 28.000 araç kapasiteli otoparkı tailgating için müthiş bir alan yaratırken, o uzun yürüyüşün de karnavala dönüşmesini sağlıyor. Seyirci kapasitesi 82,500 olan stadyumda hem New York Jets, hem de New York Giants takımları oynadığı için, sezonda ortalama 20 sezon maçı ile NFL’in en aktif kullanılan stadı olma özelliğine sahip. Dört katlı stadyumun her katında 16-24 koltuklu 200’den fazla loca bulunmakta ve normal sezon maçlarından birini bu localardan izlemek istemeniz durumunda bulabileceğiniz en ucuz bilet 9000 dolardan başlamakta.
Fan Zone’daki mağazalardan alışverişimizi yaptıktan ve tailgate eğlencelerine katılıp, onlarca fotoğraf çekip sonra giriş yapacağımız Pepsi kapısına ulaştık. NFL’in bu sezon başlattığı “şeffaf çanta” uygulaması gerçekten çok başarılı olmuş. Sadece maçlarda değil, stadyumdaki tüm etkinliklere seyirciler sadece çantasız ya da belli boyutları aşmayan, tamamen şeffaf çantalarla giriş yapabiliyorlar. Bu uygulama da güvenlik aramalarını çok daha hızlı ve pratik hale getirmiş.
Gate 106, Row 42’deki koltuklarımıza geçmeden önce yiyecek alışverişi yapmaya karar verdik. O esnada MetLife’taki ilk maçına katılan seyircilere verilen passcard’larımız ve sertifikalarımızı almaya gittiğimizde ise 2004-2014 yılları arasındaki 10 yıllık New York Giants kariyerinde iki kez Super Bowl kazanan ve dört kez Pro Bowl olan eski guard Chris Snee ile “meet and greet” olacağını ve passcard’ımız ile bu etkinliğe katılabileceğimizi söylediler. Tabi ki soluğu “meet and greet” alanında aldık. Kısa ancak zevkli bir sohbet ve imza-fotoğraf faslından sonra yiyecek ve içeceklerimizi de alarak koltuklarımıza yerleştik.
Bu kadar büyük ve akustiği muhteşem bir stadyumda Çarşı taraftarını görmeyi gerçekten isterdim. Kickoff’tan bitiş düdüğüne kadar neredeyse tüm maçı ayakta izledik. Ancak sanırım karma oturma sistemi yüzünden, kollektif bir tezahürat ya da tribün şovu olmadı. Maç öncesi tahminlerimde son derece yüksek skorlu geçecek bir karşılaşma olacağını ve galip gelen tarafın misafir New Orleans Saints takımı olacağını belirtmeme rağmen, skor açısından son derece kısır geçen maçı son saniye alan golü ile 16 – 13 ev sahibi New York Giants takımı kazandı. Benim tahminlerimi yatıran olay da Saints alan golü denemesini bloklayıp return TD yapan Giants defansının maça damgasını vurması oldu. İlk yarıyı bu defansif touchdown ile 7-3 galip kapatan ev sahibi Giants takımı tam uzatmalara gidecek denilen bir anda skoru lehine çevirmeyi bildi.
Eli Manning’in başarılı performansına rağmen wide receiver’lar Sterling Shepard, Victor Cruz ve Odell Beckham Jr’ın beklentilerin altında kalmaları skorun artmasını engellerken, Giants’ın son drive’da third down durumunda Cruz’un 34 yardlık top tutuşu maça damgasını vuran oyun oldu. Bu tutuşun ardından üç kez knee down yaparak zamanı eriten Giants takımı maçın bitimine iki saniye kala Brown ile 23 yardlık bir alan golü kaydederek sahadan galip ayrılan taraf oldu. Biz ise tadı damağımızda kalan bir deneyim yaşadık. Bu atmosferde maç izlemek umarım ki herkes nasip olur.
Hepinize football dolu günler diliyorum…