Bu hafta hiç kimsenin ipinde olmayan CFL yazım ile karşınızdayım. Ben yazarken kahroldum. Siz de okurken saçlarınız beyazlayabilir…

Sitemizi takip edenlerin bildiği üzere bizim bir NFL maçlarına tahminler veren bir yazar grubumuz var ve haftalık tahminlerde yüzde elli doğru oranının altına düşenler CFL ya da NCAA yazısı yazmak zorunda kalıyor. Ben de geçen seneki bol sürprizli haftalardan birinden nasibimi almış bulunmaktayım. Bu yazımda size “Orda şirin bir köy var uzakta, gitmesek de, görmesek de o köy bizim köyümüzdür” türkülerine ilham olmuş, şirin beldemiz Calgary’nin, bu sezon 12 maçın 10’unu kazanmış olan ve şampiyonluğun en büyük favorisi Stampeders’in şanlı tarihini anlatacağım.

Stampeders’in logosu her ne kadar vahşi bir at olsa da, kelime anlamı “Altın Arayıcıları”dır. Yani logosunu Denver Broncos’dan, adını ise San Fransisco 49’ers takımından esinlenmiş desek yeridir.

Bilindiği üzere Japonya, Meksika ve Kanada football programları yüzyılı aşkın bir geçmişe sahip programlardır. Tamamı 1900’lerin hemen başlarında kurulmuştur.

Şirin beldemiz Calgary de daha sonra adı TAFL’de ve fantasy’de efsaneleşecek olan “Tigers” takımını 1909 yılında kurmuş. Türkiye’deki isimdaşının aksine, Calgary Tigers, Batı Kanada Ligi’ni dört yıl boyunca domine ederek ilk şampiyonluğuna 1911 yılında ulaşmış. Bu süreçte Kanada ve Calgary’de yeni takımlar kurulmuş olsa da, 1919’da ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a ayak basması ile (pardon yanlış oldu, hala TAFL yazdığımı zannediyorum sanırım) 1. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile Kanada’daki football programı da askıya alınmış oluyor.

Savaşın etkilerinin azalmaya başladığı 1923 yıllarında, kardan ve ağaçtan başka bir şey olmayan Calgary’deki 50. Topçu Taburu, yapacak daha iyi şeyler, daha doğrusu öpecek Kanadalı dilberler bulamayınca, bari football oynayalım diyorlar ve football programı Calgary’e geri geliyor. Tüm desteği ve organizasyonu 50. Tabur sağladığı için de, takımın adı da haliyle Calgary Fiftieth oluyor. Bu yeni takım division şampiyonu olsa da, Western Final’de (AFC/NFC Championship’in Kanadacası) güzel Kanada’mızın bir diğer gözde beldesi olan Winnipeg’e yenilerek sezonu kapatıyor.

Bu başarıdan sonra Calgary football’unun üzerine DÖRT yıl sürecek bir ölü toprağı serpiliyor. Kanada tabiri ile çığ altında kalıyorlar. Ta ki, adına kurban olduğum şanlı Tigers yeniden ortaya çıkıp, pençesini vurana kadar. 1928 baharında, şanlı Tigers’lar geri dönüp adını dağlara yazdıracak olan Kanada football tarihindeki ilk “forward pass”ı atıyorlar. Bunu gören rakipler far yemiş tavşan gibi kalıyor, adeta Arizona kertenkelesine dönüyorlar tabi. Tigers olm bu, boru mu? ;)

Artık 50. Amerikan Taburu bu yıllarda Calgary’e ne ettiyse, Calgary Fiftieth de, yankilerden duyduğu hafif bir tiksintiden olsa gerek, 1930’da adını Calgary Altomahs (bir Kanada kızılderili kabilesi) olarak değiştiriyor ve 2000 kişilik Mewata Stadı’nı kurarak tribün ve naklen yayın gelirleri literatürünü Kanada topraklarına taşıma şerefine nail oluyor.

1935 yılında Calgary’de football adına köklü değişiklikler oluyor ve sadece takımın adı Calgary Bronks olarak değişmiyor, aynı zamanda ARFU (Alberta Rugby Football Union) çatısı altında oynamayı bırakıp, WIFU (Western Interprovincal Football Union) çatısı altında oynamaya başlıyorlar. Çatı değişiyor derken, mecazi anlamda. Calgary aynı Calgary, stad yine aynı Mewata Stadı.

Nihayet bu totem işe yarıyor ve şirin beldemiz Calgary’nin köklü takım 1938 yılında lig şampiyonluğuna ulaşmayı başarıyor. Calgary’nin bu zaferi sadece Kanada’da değil, dünya genelinde büyük yankı uyandırıyor. Bu başarıyı hazmedemeyen Almanlar, 1940 yılında Adolph Hitler önderliğinde 2. Dünya Savaşı’nı başlatarak, Calgary football programının yeniden kapanmasını sağlamayı başarıyorlar.

1945 yılında Calgary’nin yardımına bu kez Ruslar yetişiyor ve Stalingrad’da Almanları perişan ederek 2. Dünya Savaşı’nı sona erdiriyorlar.

Bu süreçte artık Kanada’nın Kanada’dan başka dostu olmadığını anlayan Calgary’liler “Ne New York’un şekeri, ne Redskin’in yüzü. Bize nakit lazım aga” diyerek, takıma Amerikalı, kızılderili falan isimleri vermeyi bırakıp Stampeders (Altın Arayıcıları) adını veriyor. Altın fiyatlarındaki artışla doğru orantılı olarak da, Calgary football’u tırmanışa geçiyor. Bol buzlu ve karlı bir 1945 yazında Calgary Stampeders zorlu iki maçın sonunda Regina’da Ottawa Roughriders’ı yenmeyi başarsa da, yine o mendebur Winnipeg’lere yenilerek Western Finali maçından boynu bükük ayrılan taraf oluyor. Altının yükselişi, Calgary’nin yükselişini tetikliyor ve Stampeders 1948 yılında “perfect season”unu yaşıyor. Normal sezon 12 – 0 bitiren Stampeders, Grey Cup (Super Bowl’un Kanadacası) finalinde belalısı Ottawa Roughriders’ı 12 – 7 mağlup ederek, şanlı CFL tarihinin tek namağlup şampiyonu olarak tarihe geçmeyi başarıyor.

Calgary Stampeders’ın galibiyet serisi 22 Ekim 1949 yılına kadar sürüyor. Bu tarihte, yine Roughriders’lardan Saskatchewan’a 9 – 6 yenilseler de, 22 maçlık bir galibiyet serisini Kanada football tarihine altın (24 ayar hem de, adamlar altın arayıcısı. Ne sandın?) harflerle yazmayı başarıyorlar ki bu rekor da CFL’de hala egale edilebilmiş değil. Hatta o yıl Grey Cup’ta Montreal Alouettes’e 28 – 15 yenilerek şampiyonluğu kaybettikleri için de, bu rekor en büyük tesellileri oluyor.

Şanlı CFL’in şirin takımı Calgary Stampeders’in ilk 50 yılı böyle geçiyor. Yüzyılın ikinci yarısında Calgary’de football adına ne gelişmeler olduğunu merak edenler varsa (ki olduğundan şüpheliyim) bu haftaki NFL tahminlerde yüzde barajının altında kalmam için şimdiden dua etmeye başlasalar iyi olur…