Peki, Siz Kiminle Uçuyorsunuz?
Belki hatırlayanınız vardır, bundan yaklaşık iki sene önce Minnesota Vikings oyuncu kadrosu ve teknik ekibini Green Bay deplasmanına taşıyan uçak, Wisconsin eyaletindeki Appleton Uluslararası Havalimanı’na yaptığı güvenli iniş sonrası taksi pozisyonunda ilerlerken yoğun kar yağışı sebebiyle kaygan bir hal alan zeminin azizliğine uğrayarak pistin dışına çıkmış ve kenardaki çim alana saplanmıştı. Vikings ekibi ve uçuş personeli bu olayı herhangi bir yaralanma olmadan atlatmasına rağmen oldukça küçük bir havalimanı olan Appleton’da herhangi bir portatif merdiven olmaması, terminalden yaklaşık 180 metre ötede zemine saplanmış halde bulunan uçağın tahliyesini bir hayli zorlaştırmıştı. Normalde bir saat süren uçuş, olaya itfaiye ekiplerinin de dahil olması ile saatlerce süren bir çabanın ardından ancak tamamlanabilmişti.
Yaşanan bu hadiseye tanık olan azınlığın ilgisini, itfaiye aracının ek merdiveni ile uçaktan ikişerli gruplar halinde tahliye edilen Vikings oyuncularının, saniyede yirmi santimetreye ancak varan bir hızla yere indirildikleri esnada sanki bir roller coaster’ın üzerindeymişçesine yaşadıkları büyük heyecan ve sergiledikleri şaşkınlık ifadeleri izlerken ben, o uçuşun Delta Havayolları’nın sahip olduğu bir uçakla yapılmış olmasına takılmıştım.
O zamana kadar her NFL takımının kendilerine mahsus bir, belki de birkaç uçağı olduğunu düşünüyordum. Yanıldığımın farkına vardığımda ise NFL’i ve sivil havacılığı takip eden birisinin bu konuda yeterli bir bilgiye sahip olmadığı gerçeğinin verdiği vakur bir hüzünle kendimi odama kapattım ve kitaplarıma gömüldüğüm koca bir iki yılın ardından bu yazıyla karşınıza çıktım. Bu iki yıllık süre içerisinde bu uğraşım kendi benliğimi aşan ve bilincimi teslim alan bir hal aldı, dolayısıyla az sonra okuyacağınız satırlar benim aciz zihnimden dökülenler değil, adeta ilahi bir kudretin bana yazdırdığı… Şaka şaka… Merak etmeyin, “Koskoca NFL’de üzerine yazacak başka şey mi kalmadı?” dedirten bu konu hakkında bu kadar romantik bir hikaye yaşayacak kadar aklımı yitirmedim. Ancak gerçekten de uzun süredir ertelediğim bir yazı fikri şu anda meraklıları ile, tabii eğer varsa, buluşuyor. Bırakın da bunun tadını çıkarayım!
NFL’de Hava Taşımacılığı
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, sanılanın aksine NFL’in tek ulaşım yolu hava değil; kara, hatta demiryolu halen takımları bir yerden başka bir yere taşımak için kullanılmakta. Ancak yaklaşık 10 milyon kilometrekarelik bir ülkeye sahip olduğunuzda, ülkeye neredeyse homojen olarak dağılmış 32 takımın ulaşımı da çok çok büyük oranda havayolu taşımacılığı ile sağlanıyor. Takımların havayolu ile ulaşımlarını sağlamak konusunda ise önlerinde iki opsiyonu bulunuyor:
1) Özel Jet
Bu opsiyonlardan ilki, takımın kendisine ait olan özel jetiyle oyuncu ve personelinin ulaşımının sağlaması. Ancak NFL tarihinde buna başvuran tek bir takım var ki o da New England Patriots. Tabii onlar için de bu özel jet deneyimi oldukça yeni. Nitekim takım, American Airlines’a ait Boeing 767 tipi orta-uzun menzilli, çift koridorlu iki adet uçağı henüz geride bıraktığımız sonbahar döneminde ikinci el uçak piyasasından satın aldı. Satın alınan bu uçakların First Class (birinci sınıf) haricinde yer alan tüm koltukları sökülüp, American Airlines’ın yerel uçuşlarda müşterilerinin kullanımına sunduğu First Class koltuklarıyla değiştirilirken, gövdeleri de takımın renkleri olan lacivert ve kırmızıya boyandı. Patriots buna ek olarak, uçakların kuyruk kısımlarına takım tarihinde kazandığı beş Lombardi Trophy’inin illüstrasyonunu ekleyip gövde gösterisi yapmaktan da geri kalmadı.
2011 yılından bu yana UPS ve FedEx gibi kargo firmalarının siparişleri üzerine yalnızca Freighter adlı kargo modeli üretilen Boeing 767’lerin Patriots’ın filosunda yer alan modeli, 12 saatlik ekstra uzun menzili ile öne çıkan 767-323ER modeli. Takımın, bu uçakları uçuracağı maksimum menzil ise yaklaşık altı saat süren Boston-Los Angeles ve Boston-Oakland hatları. Buna rağmen bu modelin tercih edilmesi, çok büyük ihtimalle ikinci el uçak piyasasında bu iki uçağın görece kelepir fiyatlara sahip olmasından kaynaklanıyor.
Patriots’ın bu tercihinden de anlaşılacağı üzere takımların özel jetlere yaklaşımlarını belirleyen en önemli unsur, uçakları fiyatı. Nitekim 767’nin ikinci el piyasası düşünüldüğünde, satılan uçakların fiyatı, uçağın mevcut durumu ve o zamana kadar kat ettiği toplam mile bağlı olarak beş milyon dolar ile 65 milyon dolar arasında değişiyor.
“İsterse doktordan temiz kullanılmış olsun, ben oyuncularımı ikinci el uçakta uçurtmam” diyen yüce gönüllü bir takım sahibinin orta uzun menzilli, çift koridorlu bir uçak bulabilmek için ise en az 200 milyon doları gözden çıkarması gerekiyor. Öte yandan, her şey uçağın fiyatını ödeyince de bitmiyor. Bakım-yakıt masrafı, pilotlara ve kabin ekibine ödenen ücretler derken masraf kağıdı uzadıkça uzuyor. Her ne kadar Patriots, uçaklarını off-season’da üçüncü kişilere kiralasa da bu yatırımın amortismanı uzun yılları bulacağa benziyor.
2) Charter Uçuşlar
Özel bir jete sahip olmanın ve o jeti işletmenin maliyeti bir hayli fazla olunca NFL takımları da çeşitli havayolu firmalarının sunduğu charter hizmetinden faydalanıyor. Peki charter nedir?
Charter, havayolu firmalarının sunduğu özel sefer hizmeti demektir. Bir kişi/kuruluş, herhangi bir havayolu firmasının tarifeli uçuşlarından bağımsız olarak kendi belirlediği iki nokta arasında o havayolunun bir uçağını kiralayarak uçuş gerçekleştiriyorsa bu uçuşa charter uçuşu, havayolu firmasının sunduğu bu hizmete de charter hizmeti denir.
Genellikle seyahat acenteleri bu hizmetten faydalanır ve belirledikleri iki nokta arasında herhangi bir havayolunun uçağını kiralayarak kendi müşterileri için dönemlik direkt seferler oluştururlar. Örneğin, yaz aylarında ortaya çıkan Düseldorf-Antalya direk uçuşları, charter uçuşlarıdır. Eğer aynı yolculuğu Türk Hava Yolları’nın tarifeli uçuşlarıyla tamamlamak isterseniz, Düseldorf’tan çıktıktan sonra THY’nin hub’ı olan İstanbul Atatürk Havalimanı veya İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nda aktarma yapmak durumundasınızdır. Keza bir başka ilginç örnek ise, İstanbul’dan New York’a Birleşik Arap Emirlikleri menşeili dünyanın önde gelen havayollarından Emirates ile uçmak isterseniz öncelikle İstanbul’dan kalkan tarifeli bir Emirates uçağı ile Emirates’in hub’ı olan Dubai Havalimanı’na gider, orada aktarma yapıp bir başka tarifeli Emirates uçağı ile Dubai’den New York’a uçarsınız. Dolayısıyla, yolculuğunuzun ilk basamağında rotanızın tam tersi yönünde hareket edip adeta bir adım geriye attıktan sonra iki adım ileriye atarak yolculuğunuzu tamamlamış olursunuz.
Havayollarının 50 yılı aşkın süredir izlediği bu hub temelli sisteme Hub-n-Spoke (Hub’a Uğra ve Dağıt olarak Türkçe’ye çevrilebilir) denir. 1950’lerin ortalarında ABD havayolu şirketi Delta Airlines’ın ortaya çıkardığı bu oldukça mantıklı sistem ile daha önceleri uygulanan ve her destinasyon arasında birebir eşleme yapan point-to-point (noktadan noktaya) sisteminin yarattığı gereksiz maliyetlerin önüne geçilmiştir.
Hub-n-Spoke sisteminin akılcılığını en basit haliyle şu örnek üzerinden anlayabiliriz: Bir havayolu şirketi olarak elinizde birbirine bağlamak istediğiniz 10 tane destinasyon olsun. Eğer point-to-point modeline göre uçuşlarınızı ayarlarsanız her noktayı her noktaya gidiş dönüş ile bağlayacağınızdan tam tamına 90 [P(10,2)=90] uçuş yapmanız gerekmektedir. Ancak bu noktalardan birini kendinize hub olarak seçip her uçuşu o noktadan yönlendirirseniz sadece 18 (9 *2=18) uçuş ile tüm sistemi idare edebilirsiniz. Aradaki fark bu denli büyük olunca Hub-n-Spoke modeline daha fazla uçuş ekleyip ortaya çıkabilecek uzun aktarmaların önüne de geçebilirsiniz. Ek olarak, Hub-n-Spoke modelinde kendinize bir (veya birkaç) hub belirleyip maddi yatırımınızı bu hub’(lar)a kanalize ettiğinizden farklı bölgelerdeki havalimanlarında bulunan uçaklarınızın yönetiminde ortaya çıkabilecek koordinasyon bozukluğu, ekstra masraflar gibi olumsuz durumların da havayolu şirketi olarak önüne geçmiş olursunuz.
İşte charter uçuşları da Hub-n-Spoke prensibine göre belirlenen tarifeli uçuşların dışında, istenilen destinasyonlar arasında direkt olarak gerçekleştirilen özel uçuşlardır.
NFL takımlarının charter uçuşlarını tercih etmesinde ise takımı aktarma yapmadan bir yerden bir yere taşımaya ek olarak charter uçuşlarının çok yüklü bir ücretinin olmaması ve ücreti en başta ödedikten sonra neredeyse her hizmetin müesseseden sağlanıyor oluşudur. Takımların senede sekizer kez bu hizmete ihtiyaç duydukları düşünüldüğünde saatine birkaç on bin dolar verdikleri charter uçuşlarının maliyetinin, özel bir jet satın alıp işletmekten çok aşağıda olduğu açık.
NFL takımlarının çoğunluğuna charter hizmeti sağlayan havayolu firmaları ise Amerika Birleşik Devletler’inde Big Three (Büyük Üçlü) olarak anılan Delta Airlines, American Airlines ve United Airlines’tır. Bu üç firma, Big Three lakabını yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nin en büyük ve en geniş çapta hizmet veren havayolu firmaları olmasına değil, dünyanın da en büyük uçak filolarına sahip şirketleri konumunda bulunmasından kazanıyor. Nitekim, American Airlines 1789, Delta Airlines 1330 ve United Airlines 1229 toplam uçağı ile dünyanın en büyük filosuna sahip havayolları listesinde ilk üç sırayı çekiyor.
Ancak gelin görün ki, bu üç havayolu da gerek Ekonomi gerek Businnes gerekse de First Class’lara sunduğu hizmetler anlamında dünyadaki iyi havayolu firmalarının oldukça gerisinde kalıyorlar.
Örneğin bu firmalardan biriyle uçarsanız şunu fark edersiniz ki koltuk aralığı oldukça dardır, uçak içi catering ise ya paralıdır ya da kalitesi oldukça düşüktür. Öte yandan, bu havayolu firmalarından kıtalararası bir uçuşa bilet aldığınızda dahi sekiz kilonun üzerindeki tek bir bagajınıza para ödemek durumunda kalabilirsiniz. Hizmet problemlerinin sonucu olarak şu iddia edilebilir ki, Amerikan havayolu firmaları havacılık sektörünün adeta BİM’i gibidir: Sürüm çoktur, bilet fiyatları görece ucuzdur ancak kalite de düşüktür. Bu sebeple sivil havacılık değerlendirmelerinde en güvenilir kuruluş olan Skytrax’in 2017 yılı “En iyi 100 Havayolu Listesi”ne Delta 32. sıradan girerken, American 74. ve United da 78. sırada kendisine yer bulabilmiştir. Aynı listede American ve United; Etiyopya, Vietnam ve Suudi Arabistan gibi havayolu firmalarının dahi arkasındadır. Üç havayolunun charter hizmeti özelinde ise dünya çapında hazırlanmış herhangi bir listeye ulaşamadım.
Amerikan havayollarının hizmet standartları hakkında yaptığımız acımasız eleştirileri bir kenara bırakıp konumuza geri dönersek, NFL takımları bu üç havayolu firması ile uzun veya kısa dönemlik anlaşmalar yapıp ulaşımlarını sağlarlar. Ancak bu anlaşmalar, bir sponsorluk anlaşması değildir. Örneğin Arizona Cardinals, 2018 sezonu için United Airlines ile charter anlaşması imzalamışsa bu kontrat United’ın Cardinals’a sponsor olduğunu göstermez. Yani bu anlaşma sonrasında, Cardinals’ın evi University of Phoenix Stadyumu’nda United’ın reklamlarını görmeyiz.
Benzer bir biçimde, bir havayolu firmasının bir takıma sponsor olması da o takıma ücretsiz charter hizmeti vereceği anlamına gelmez. Bu duruma MLB’den bir örnek verebiliriz. Delta ve Washington Nationals’ın 2016 Mart’ında imzaladıkları sponsorluk anlaşmasına göre Delta, Nationals Park’ın skorboard’larından home plate’in hemen arkasında kalan Premium koltuklarına kadar pek çok farklı yerde reklam hakkı elde ederken takıma charter hizmeti sunan havayolu da oldu. Ancak Nationals, deplasman yolculuklarında halen Delta’nın uçaklarını kullanabilmek için havayolu şirketine para ödüyor. Dolayısıyla Delta, sponsor anlaşması gereği Nationals’ın zorunlu olarak charter hizmeti alacağı firma konumuna yükselerek takımın kendisine belirli bir ücret ödemesini de garanti altına aldı.
Sanılanın aksine, Avrupa liglerinde havayolu şirketlerinin imzaladıkları sponsorluk anlaşmaları da bu zamana kadar benzer bir şekilde işledi. Örneğin 2009 yılında Türk Havayolları, Barcelona’nın resmi sponsoru olduğunda takıma ücretsiz charter hizmeti sunmayı vaat etmedi ve Barcelona, neredeyse her uçuşunda THY’ye charter ücreti ödedi. Öte yandan, Abu Dhabi kraliyet ailesinin sahibi olduğu ve dünyanın önde gelen havayolu firmalarından Etihad Airways de 2011 yılında Manchester City ile imzaladığı ve takımın maçlarını oynadığı stadyumunun isim haklarını da eline aldığı 400 milyon pound’luk rekor kontrat ile Manchester ekibinin resmi taşıyıcısı olarak her charter uçuşunda takımdan charter ücreti almayı garanti altına alarak total sponsorluk yükümlülüğünü az da olsa hafifletmiş oldu.
Charter Krizi ve NFL Piyasasına Giren Yeni Havayolu Firmaları
Yukarıda da belirttiğim gibi NFL takımlarının neredeyse tamamının charter hizmetini “Büyük Üçlü” karşılıyordu. Ta ki 2017 sonbaharına kadar… Geride bıraktığımız Eylül ayının sonlarında American Airlines şok bir açıklamayla içlerinde Miami Dolphins, Arizona Cardinals, Indianapolis Colts, Pittsburgh Steelers, Baltimore Ravens ve Jacksonville Jaguars’ın bulunduğu altı takımla olan charter anlaşmasını iptal ettiğini duyurdu. Böylece ligde American Airlines ile uçan üç takım kaldı: Philadelphia Eagles, Carolian Panthers ve Dallas Cowboys. American Airlines’ın bu kararını United Airlines takip ederken United da Buffalo Bills ve Detroit Lions’ın charter hizmetini bıraktığını açıkladı.
American bu kararının sebebini ise, ellerindeki iyi uçakları yolcu operasyonlarına sunmak istemeleri olarak açıkladı. United’ın 2017 Nisan’ında overbook (fazladan rezervasyon) ettiği uçuş öncesi koltuğunu terk etmeyen istemeyen bir yolcuyu güç kullanıp yaka paça kabinden çıkartarak yarattığı skandal sonrasında yolcu taşımacılığın sıkı gözlem altına alınması, American’ın yaptığı bu açıklamaya makul bir zemin oluşturuyor. Öte yandan, American’ın ilgili hatlarda yolcu taşımacılığından daha çok kar beklediği de konuşuluyor. Havayolu firmasının şu an NFL’de kalan üç charter müşterisi ise American’ın en büyük yolcu ve teknik hub’larının yer aldığı Dallas, Philadelphia ve Charlotte şehirlerini temsil ediyor.
American ve United’ın charter kontratlarını bozma kararından sonra ortada kalan sekiz takım soluğu daha küçük ve daha az bilinen havayolu firmalarında aldı. Örneğin Miami Dolphins ve Pittsburgh Steelers, 2017 sezonundan itibaren özel bir charter firması olan Miami Air ile uçuyor. Müşterilerine tek koridorlu, 2-2 First Class koltuk dizilimine sahip Boeing 737’lerle hizmet veren Miami Air’in filosunda bu modelden sadece beş tane bulunuyor. Dolayısıyla Dolphins ve Steelers, olası bir teknik arıza durumunda uçaksız kalmaktan korkuyor ki küçük havayolu firmalarının NFL takımlarının gözünde cazip olmamasının en önemli sebebi de bu.
Tıpkı Steelers ve Dolphins gibi charter anlaşması 2017 sonbaharında iptal edilen Jacksonville Jaguars’ın yeni taşıyıcısı ise kargo ve charter hizmeti sunan Atlas Air. 51 Beoing 747 ile, çoğu kargo modeli olsa da, dünyanın en geniş 747 filosuna sahip olan Atlas Air, Jaguars kadrosuna da Boeing’in bu iki katlı dev uçaklarından bir tanesini tahsis etmiş durumda. Jaguars ise “Queen of the Skies” (Göklerin kraliçesi) lakaplı 13 bin kilometrenin üzerinde bir menzile sahip olan bu uçağı sadece 45 dakikalık Jacksonville-Atlanta hattında dahi kullanıyor. Öte yandan, Jaguars’ın her sezon bir kez yaptığı Londra uçuşunu ise charter anlaşmalı olduğu asıl havayolu firması değil, Virgin Atlantic gerçekleştiriyor.
Bu konu hakkında şundan bahsetmeden de geçmemek gerekir, NFL’de öyle bir takım var ki kendisini Büyük Üçlü’den çoktan soyutlamış ve dolayısıyla havayolu firmaları, takımların charter kontratlarını teker teker düşürürken hiçbir tedirginlik yaşamamıştı. O takım Oakland Raiders. Raiders’ı 2000 yılından bu yana deplasmanlara Hawaiian Airlines taşıyor. Hub’ı Honolulu’daki Daniel K. Inouye Havalimanı olan havayolu firmasının 2017 itibariyle takımın hizmetine sunduğu üç Airbus A330 bulunuyor. Dünya çapında Boeing’in en önemli rakibi konumunda yer alan uçak üreticisi Airbus’ın geniş gövdeli ve orta uzun menzilli uçağı olan Airbus A330, aslında çeşitli havayolu firmalarının NFL takımlarına sundukları charter hizmetlerinde oldukça kullandıkları bir model. Örneğin son şampiyon Philadelphia Eagles da, Super Bowl’un oynandığı Minneapolis şehrine American Airlines’ın işlettiği bir A330 ile ulaşmıştı.
Bazı NFL takımları charter anlaşmalarını gizli tutmayı yeğlediğinden ve gizli tutulmasa bile konu hakkındaki güncel verilere ulaşmak epeyce zor olduğundan, her ne kadar yukarıda genel bir tablo çizmiş olsam da 32 takımın charter anlaşmalarını ayrı ayrı listeleyemeyeceğim.
Son eklemeler…
Bu yazı boyunca sizlerin de gördüğü üzere, kimisi basmış parayı almış kendi jetini kimisi de Büyük Üçlü’den uçak kapatmaya devam etmiş. Peki aralığı 30 santimetreyi bulmayan ekonomi koltuklarında imanı gevrerken yine de havayolu firmasının bedavadan vereceği avuç içi kadar beyaz peynirli sandviçin hayalini kuran sizler kiminle uçuyorsunuz?