AFC Bölümsel Tur Önizlemesi… Evet, olabildiğince fazla Türkçe kelime kullanmaya çalıştığım için bu kulağa biraz garip geliyor ve bir miktar zorlama olmuş olabilir. Hala anlamadıysanız bu yazının içeriği “Divisional Round Preview” olacak yani AFC’de playoff’ların ikinci turu. Öncelikle iki haftadır bu köşede buluşamadığımız için sizlerden özür diliyorum. Podcast takipçilerinin konuya hâkim olduğu üzere yurtdışı seyahatim ve diğer başka nedenlerden dolayı bu süreçte yazma fırsatı bulamadım. O yüzden “AFC’den hangi takımlar playoff yapar?” gibi üzerinden asırlar geçmiş soruları geçerek hala güncelliğini koruyan sorulara bu yazıda cevap vereceğim. Ancak bu ve bundan sonraki yazılar yeni lig sezonuna kadar soru-cevap formatında olmayacak. Malum hem normal sezon bitti hem de draft sezonuna yaklaşıyoruz. Sezonun bittiği andan itibaren draft yazılarına başlıyor olacağım. O nedenle mevcut formatı sürdürmek zor olacak. Yine de sizlerden gelecek talep doğrultusunda draft zamanı yaklaştıkça draft ile alakalı sorularınızı bu formatta cevaplayabilirim. Neyse, biz en iyisi güncele dönelim ve devam etmekte olan NFL Playoffları’nı konuşalım…

Indianapolis Colts – Kansas City Chiefs (13 Ocak Pazar, TSİ 00.35)

AFC’nin son sırasından playoff yapan takımı Colts, buna rağmen wild card turundaki en rahat galibiyeti alan takımdı. Andrew Luck’ın 222 pas yardı ve iki touchdown pası ile deplasmanda Houston Texans’ı ikna edici bir performans sonunda mağlup ettiler. Colts, maçın ilk snap’inden sonuna kadar sürekli kontrolü elinde tutan taraftı ve ikinci yarıda oyunu rölantiye almasalar tabela 21-7’den daha farklı olurdu. Colts’un bu sezon gösterdiği bu gelişimde Andrew Luck’ın dönüşünün elbet büyük katkısı var ancak asıl farkı yaratan koç kadrosu oldu. Josh McDaniels dramasının ardından orta bırakılmış gibi gözükseler de yedek plan olan Frank Reich, aslında en başından beri bu takımın ihtiyacı olan koçmuş. Geçen sezon Eagles şampiyon olurken takımın hücum koordinatörlüğünü yapa Reich, Doug Pederson’ın bir nebze gölgesinde kalmıştı. Ancak bu sezon hem Colts’un yaşadığı ofansif değişim hem de Eagles’ın ofansif olarak zorlanışı başlı başına Reich’ın değerini zaten gösteriyor. Yedinci haftadan bu yana maç başına ortalama 28 sayı üretiyor Colts hücumu ve bunu oldukça kısıtlı “play maker” oyuncularla yapıyorlar. Tüm övgünün Frank Reich’a gitmesi biraz haksızlık olur çünkü daha kısıtlı imkanlarla büyük işler yapan başka bir koç daha var bu takımda; Matt Eberflus. Reich’ın Cowboys’tan getirip savunma koordinatörü yaptığı Eberflus, savunmada gerçek bir yıldız olmamasına rağmen beklentileri fazlasıyla aşan bir savunma takımı oluşturdu. Bunda Darius Leonard’ın daha çaylak yılında ligin en iyi linebacker’larından birisine dönüşmesinin de payı büyük ama bilin bakalım Eberflus’ın Cowboys’taki görevi neydi? Linebacker koçluğu. Colts defansı bu sezon ligin en düşük üçüncü rakamı olan sadece 21 pass touchdown’ına izin verdi ve ligin en az koşu yardına izin veren onuncu takımıydılar. Wild card turunda Colts’un bu iki koçunun karşıt rakip koçlara resmen ders verdiğini izledi. Bunu bir satranç olarak düşünürsek Colts, Texans’ın tüm hamlelerini muazzam karşıladı ve Texans’ı rakip hamlelere verecek hiçbir cevabı yoktu.

Kansas City Chiefs ise AFC’nin bir numarası olarak girdiği playoff’larda ilk haftayı bay geçti. Sezon içinde ligin en iyi takımı olmasa bile en azından ligin en iyi hücumuna sahip takım olduklarını gördük. Patrick Mahomes büyük bir sürpriz olmazsa MVP ödülünü alacak. 5,097 pas yardı ve 50 pas touchdown’ı gibi tarihi bir sezon sonunda takımı da ligin en iyi derecelerinden birine sahipken en değerli oyuncu olamaması biraz ayıp olur zaten. Mahomes’un bu sezon sadece istatistik kağıtlarıyla değil rakip savunmalarla da dalga geçtiğini izledik. Ravens maçındaki “no-look pass”, Chargers maçındaki touchdown pasından sonra eline bakması, hangi maç olduğunu hatırlamadığım çoğu QB’nin tamamlayamayacağı sahayı çaprazlamasına kat eden paslar… Mahomes gerçekten çok özel bir sezon geçirdi ve ne kadar özel bir oyuncu olduğunu da kanıtladı. Ancak bu tek başına Chiefs’in şampiyon olmasına yetecek mi? İyi bir QB şampiyonluk için elbette yardımcı olan bir şart ancak yeterli bir şart değil. Chiefs, şuan playoff’larda yer alan takımlar içinde en kötü defansa sahip takım. Neredeyse tüm savunma kategorilerinde ligin en kötüleri arasındalar. Rakiplerin ilk veya ikinci haklarında Chiefs karşısında first down alma oranları %77 ve sadece iki takım onlardan daha kötü. Savunmalarına karşı big play yüzdesi 8.6 ve bu alanda da onlardan daha kötü sadece iki takım var. Bu takımlar kim bilmiyorum ama çok büyük ihtimalle Raiders ve Buccaneers olduklarını düşünüyorum. İlginç bir şekilde Chiefs, bu sezon 52 ile ligin en çok sack yapan takımlarından birisi ve iyi oldukları tek nokta da bu. Bu başarıyı da aslında Dee Ford ve Chris Jones’a borçlular çünkü bu ikili 52 sack’in 30 tanesinden sorumlu. Yine de yüksek sack sayısının genel olarak defansa pek katkıda bulunduğundan bahsedemeyiz çünkü Chiefs defansı total savunmada 31. sırada ve maç başına 26 sayıya izin veriyorlar.

Savunma, görüldüğü gibi Chiefs’in zayıf karnı ancak sezon içinde kusursuza yakın hücum performanslarıyla bu zayıflığı tolere etmeyi başardılar. Bu sezon toplamda 565 sayı üreten Chiefs, 2013 Broncos ve 2007 Patriots’ın ardından tarihin en skorer üçüncü takımı olmayı başardı. Ancak şöyle bir kötü haber var ki ne 2013 Broncos ne de 2007 Patriots sezonu şampiyonlukla noktalamayı başaramadı. Üstelik o takımların savunması Chiefs savunmasına göre oldukça iyiydi. Ayrıca bu maça gelirken Indianapolis Colts’un daha formda olan taraf olduğunu söyleyebiliriz. Chiefs, normal sezonun son üç karşılaşmasında iki mağlubiyet aldı ve bu mağlubiyetlerin ikisi de Chargers ve Seahawks gibi playoff takımlarına karşıydı. Her şeyden önce bol skorlu bir karşılaşma olasını bekliyorum. Chiefs kağıt üzerinde favori olsa da Colts, oldukça tehlikeli, tuzak bir takım. Ayrıca bu iki takım playoff tarihinde daha önce dört kez karşılaşırken dört maçı da Colts kazandı. En sonuncusu bundan altı yıl önceydi ve Andrew Luck önderliğindeki Colts’un, playoff tarihinin ikinci en büyük farkından geri gelerek kazanması hala hafızalardaki tazeliğini koruyor. Ben bu hafta Colts’tan bir upset daha bekliyorum ve riske girerek Colts kazanır diyorum.

Los Angeles Chargers – New England Patriots (13 Ocak Pazar, TSİ 21.05)

LA Chargers, Chiefs ile birlikte AFC’nin en iyi derecesine sahip olsa da aynı grupta yer aldığı rakibine karşı tie-breaker dezavantajı olduğu için kendisini birden beşinci sırada buldu. Wild card turunda çok rahat götürdükleri Baltimore Ravens karşılaşmasını son bölümde biraz sıkıntıya soksalar da genel olarak hakim oldukları maçı kazanarak Patriots’ın rakibi olmayı başardılar. Ancak Chargers, Ravens karşısında o kadar basit hatalar yaptı ki Patriots gibi rakibinin basit hatalarından beslenen bir takımla oynanacak karşılaşma öncesi kırmızı alarm verdi. Bir kaçan tackle ve çok rahat pas arası yapılabilecekken ıskalanan top bir anda Ravens’ı maça ortak etmişti. Chargers o maçı bir şekilde kazandı ancak dediğim gibi benzer hataları Foxborough da yapamazlar. Ravens maçına tekrar dönecek olursak, Chargers’ın o karşılaşmada kullandığı yedi defensive back’li dime formasyonlarının bütün hafta boyunca övüldüğüne denk gelmişsinizdir. Aslıda Chargers’ın bu taktiği bir bakıma zorunluluktu çünkü Jatavis Brown’ın sakatlığının hala deva etmesi ve linebacker hattındaki diğer sakatlıklar sezon içinde de altı defensive back’li dime paketler kullanmalarına sebebiyet vermişti. Brown da olmayınca normalde safety olan Adrian Philips’in yanında Jahleel Addai’yi de linebacker olarak izledik. İkinci alanda daha hızlı ve daha atletik oyuncularla oynamak daha fazla alan cover etmek anlamına geldiği için Ravens koşu hücumuna karşı etkili bir hamleydi bu. Ancak burada asıl farkı yaratan Chargers’ın kiminle oynadığından ziyade nasıl oynadığıydı. Ligin en iyi pass rusher ikililerinden olan Joey Bosa ve Melvin Ingram’ı asıl görevlerinin dışında koşuları dışa yönlendirmekte kullandılar. Rakibin ne zaman koşacağını ve genelde koştuğunu bildiğiniz zaman pass rush’a zaten pek ihtiyacınız olmuyor. Bosa ve Ingram maç boyunca A ve B gap’lerini doldurarak Ravnes’ı dıştan koşmaya zorladılar ve böylelikle linebacker oynayan hızlı safety’lerinin avantajını kullanabildiler. İki hafta önce kaybettikleri maçtan gerekli dersleri çıkarmış olduğunu gördük Gus Bradley’nin. Hücumda ligin en iyi savunmalarından birine karşı deplasmanda zorlanmaları beklenen bir şeydi ancak Melvin Gordon’ın sakatlığı Patriots karşısında oynamamasına sebebiyet verirse Chargers tarafında canlar sıkılabilir.

New England Patriots, kendi standartlarında sallantıda geçirdikleri bir sezonun ardından yine bir şekilde ilk iki sırayı alarak ilk turu bay geçmeyi başardı. Bundan ziyade ev sahibi avantajı Patriots için çok önemliydi. Josh Gordon’ın bir kez daha ceza alması pas hücumunda özellikle derin toplarda sıkıntı yaşadıklarını düşünürsek ciddi bir kayıp oldu. Ancak daha önceki yazılarımda da bahsettiğim üzere bu sezonki Patriots’ın artık yeni bir kimliği var. Son yıllarda hiç olmadıkları kadar koşu odaklı bir takıma dönüşmüş durumdalar. Son iki haftada toplamda 400+ koşu yardına ulaştılar. Michel-White- Burkhead’den oluşan running back grubu oldukça dengeli ve her türlü özelliği barındırıyor. İyi de koşu bloğu yapan bir line’ı da denkleme eklediğimiz zaman etkili bir koşu hücumu çıkıyor karşımıza. Patriots hücumunun ikinci güçlü yanı da artık alameti farikaları haline gelen kısa ve orta mesafeli paslar. Running back James White, 87 ile takımın en çok pas tutan oyuncusu, yedi touchdown reception ile en çok touchdown pası tutan oyuncusu ve recieving yard’da 751 ile takımın en çok yar pas tutan ikinci oyuncusu. Yani kısa ve orta mesafeye atılan pasların Patriots pas hücumunun esas noktası olduğundan bahsedebiliriz.

Chargers, Ravens’ı nasıl durdurduysa Patriots koşu hücumlarını da aynı şekilde durdurabilir mi dersiniz? Düz bir mantıkla düşündüğümüz zaman bunun cevabı evet ancak aslında durum öyle değil. Chargers’ın koşuyu dışa yönlendirmeli dime paket taktiği rakibi tahmin edebildiğiniz zaman işe yarayabilecek bir taktik. Tom Brady’yi tahmin etmek Lamar Jackson’ı tahmin etmekten çok daha zor olacak. Patriots, Ravens’ın aksine yüzde olarak daha çok under center oynayan bir takım ve bu sayede rakip savunmaya play action yedirmek çok daha kolay. Yukarıda Pats’in kısa ve orta mesafe pas oyununda ne kadar etkili olduğundan bahsetmiştim, Chargers ise tüm ligde rakip running back’lere en fazla pas yardına izin veren takım. Yani Patriots’ın güçlü yanı Chargers’ı savunmada en zayıf olduğu alan. Bunu play action’larla harmanladığınız zaman Chargers defansı için çok uzun bir gece olabilir. Öte yandan Chargers, ligin en iyi deplasman takımı ve bu sezon deplasmanda sadece bir kez kaybettiler. O da yine Los Angeles’ta Rams karşısında geldi. Yani bu sezon Los Angeles dışında maç kaybetmediler hiç. Deplasmanda kazandıkları bazı maçlar ise Seahawks, Chiefs ve Ravens. Ancak karşılarındaki rakip ise bu sezon kendi sahasında hiç kaybetmedi. Melvin Gordon’ın sağlık durumu bu maç için önemli bir faktör olacak. Chargers’ın geçmişten bu yana süregelen basit hatalar yapma hastalığı ve Patriots’ın Foxborough avantajı bu karşılaşmada New England Patirots’ı seçmeme neden oluyor.

SORULAR

Sanırım Case Keenum’ın Broncos’ta işi bitti. Manning’ten sonra bu takım tam bir qb öğütücü oldu, acaba sorun Keenum da mı yoksa koç grubunda mı? Sanki Jets ile beraber birer tane McVay ve Naggy bulabilseler her şey çok farklı olacak gibi. Ne dersin?

– Ali

Daha draft gerçekleşmeden ve free agency yaşanmadan Keenum’ın Broncos’ta işi bitti demek doğru olmaz. Ortada fazla opsiyon da yokken Keenum hala belirli bir seviyede değerli sayılabilecek bir QB. En azından Broncos’un yapmaya çalıştığı şey için. Takımın başına geçtiğimiz günlerde Vic Fangio’yu getirerek bir nevi Keenum ile devam edeceklerinin sinyalini verdiler bence. Fangio, çok uzun süredir ligin en iyi savunma koordinatörlerinden biriydi ve çalıştırdığı neredeyse her defansı en iyi 10 defans içine soktu sürekli. Broncos zaten içinde birden fazla yıldız olan ortalama üstü bir savunmaya sahip ve Fangio ile bunu birkaç seviye daha yukarı çekebilirler. Yani benim anladığım güçlü defansın sürüklediği ve idare eden bir hücumun eşlik ettiği bir takım kurmanın peşindeler. Bu stratejinin geçtiğimiz yıllarda bazı takımlarda işe yaradığını gördük.

Bu sezon, bazı takımları zaman zaman ligi domine ettiklerimi gördük (Rams, Saints ve Chiefs). Ama, bu takımlarda da bi’ istikrar sorunu gördük. Ne bileyim bi’ 2007 Pats ya da 2013 Seahawks dominantlığını göremedik. Bu inişli çıkışlı form durumu playoff’larda sürpriz beklentilerini güçlendiriyor mu?

– Murat Tezcan

Bu takımların ligi domine edememiş olmasının nedeni hepsinin belli başlı savunma problemlerinin olmasından kaynaklanıyor. Mesela 2007 Patriots, NFL tarihine geçen bir hücum takımına sahip olmasının yanı sıra hiç fena olmayan bir savunmaya da sahipti. Aynı şekilde 2013 Seahawks direkt savunmanın sürüklediği bir takımdı. Bu takımlar arasında bir tek Saints’in elit seviyeye yakın bir savunmaya sahip olduğunu söyleyebiliriz ki o da sezonun yarısından sonra sahaya yansımaya naşladı, özellikle Eli Apple takasından sonra. Wild card turu geride kalmışken henüz çok büyük bir sürprizle karşılaştığımızı düşünmüyorum. Evet, Eagles’ın Bears’ı yenmesi sürpriz olarak nitelendirilebilir ancak kimsenin ihtimal vermediği bir durum da değildi. Rams-Saints-Chiefs üçlüsü özelinde bu hafta belki üçünün birden kaybettiğine şahit olabiliriz çünkü Saints dışında diğer iki takımın da çok ciddi zaafları var ve tek bir maçta her şey olabilir.

Browns oldu mu?

– Yavuz             

Browns yıllar sonra ilk defa sezonun kazanan dereceyle bitirmeye bu kadar çok yaklaştı. Baker Mayfield, etrafında kazanan bir takım kurulabilecek bir oyuncu olduğunu gösterdi, genç ve gelişime çok açık bir savunmaya sahipler ve hücumda sadece birkaç yetenek oyuncusuna daha ihtiyaç duyuyorlar. Henüz Browns oldu demek için erken ancak doğru yolda olduklarını ve olmalarına az kaldığını söyleyebiliriz.

16 maç az değil mi? Artma ihtimali var mı ilerki yıllarda?

– Serhat Duman

16 maç biz izleyenler için az gibi gözükse de aslında değil. Burada en yoğun fiziksel eforun sarf edildiği bir spordan bahsediyoruz. Maç sayısının arttırılmasının sakatlık sayılarını arttırmak ve oyuncu ömürlerini azaltmak gibi olumsuz sonuçlar doğurması çok olası. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda böyle bir şeyin pek mümkün olduğunu düşünmüyorum.

Sayın Şahinoğlu, Bears bu hafta Vikings karşılaşmasıyla bir nevi playoff wild-card turunda karşılaşacağı takımı kendisi seçiyor, Vikings’i yenerse muhtemelen Eagles ile karşılaşacaklar, kaybederlerse Soldier Field’da Vikings’i ağırlayacaklar. Bears olsanız sezonun son maçında kazanmayı mı kaybetmeyi mi tercih edersiniz?

Eğer ki yazı bu maçından tarihinden sonra yazılmışsa, soru 2:

Khalil Mack’i özlüyor musun? :)

– Çağatay Akkaya

Yazı maalesef bu maçın tarihinden çokça sonra yazıldığı için ilk soru çöpe gidiyor, bunun için bir kez daha özür diliyorum. İkinci soruya gelecek olursak insanların yaralarını deşmenin bir manası yok sevgili Çağatay, bu sorunun cevabını zaten biliyorsun…