2021 yılı draft sezonunun artık sonuna gelmiş bulunurken ona karşı yapmamız gereken sadece son bir görevimiz kaldı; karneleri dağıtmak. Bu sezon draft öncesi, draft anı ve draft sonrasında yayın ve programlarla dolu dolu bir dönem geçirdiğimizi düşünüyorum. Eğer eskilerdenseniz 2013 yılından beri takımların seçimleri üzerine ahkam kestiğimi bilirsiniz. Konfüçyüs’ün dediğine göre bir draft’ı değerlendirmek için en az üç seneye ihtiyacımız var. Pardon, Konfüçyüs değildi o değil mi? Neyse, kimin dediğini boş verin. Doğru bir önerme olsa da üç yıl sonra herkes değerlendirir, işin eğlencesi oyuncular tek bir maç dahi oynamadan değerlendirmek.

Geçtiğimiz yıl pandemi dolayısıyla tamamen online bir draft izlemiştik. Pandemi henüz sona ermemiş olsa da tamamı aşılanmış izleyicilerin katılımıyla bir yıl aradan sonra bu kez eski draft’lara en yakın olan şeyi izledik ve işlerin biraz da olsa normalleşmeye başladığını görmek hepimize moral verdi. Önümüzdeki sezon dolu tribünlerle birlikte her şeyin olması gerektiği gibi olduğu bir sezon izlememiz dileğiyle işimizin başına dönelim.

KAZANANLAR

Carolina Panthers

Aslında yıllar sonra bu draft sınıfının Panthers için iki tarafa da gittiğini görebiliriz. Sekizinci sırada hala Justin Fields’ı seçme ihtimalleri varken bunu kullanmayarak Sam Darnold ile devam etme yolunu seçtiler. Yıllar sonra kazanıp kaybetmediklerini belirleyecek faktör bu olacak olsa da seçimler sona erdiği andan itibaren en güzel ve potansiyel dolu sınıflardan birini bir araya getiren takımların başında geliyorlar. Özellikle genel menajer Scott Fitterer’ı henüz ilk yılında kısıtlı sürede yaptığı işten dolayı tebrik etmek gerek.

Yapılan seçimlere gelecek olursak ilk turdaki Jaycee Horn seçimi ilk bakışta biraz erken yapılmış bir seçim olarak gözükse de takımın ciddi bir ihtiyacını kapatmış oldular. Ayrıca Horn’un beklenen seçim aralığı zaten 10-15 arası olduğu için sekizinci sıra kesinlikle reach olarak görülmemeli. Üstelik bu oyuncunun draft’ın en iyi cornerback’lerinden birine dönüşme ihtimalinin az olmadığı bir durumda. Horn, bu sınıfın tek gerçek press man coverage oyuncusuydu. Panthers’ın savunma sistemine uyumu biraz soru işareti olsa da Horn gibi bir oyuncuya her türlü rol bulunur. İkinci tura geldiğimiz zaman 59. sıradan yapılan Terrace Marshall seçimi iki sene önce A.J. Brown ve D.K. Metcalf’i ikinci tura bırakan takımların üzüldüğü gibi Marshall’ı atlayan takımların da üzüleceği bir seçim olabilir. Marshall, LSU’da Justin Jefferson ve Ja’Marr Chase’in gölgesinde kalan bir oyuncu olmasına rağmen bir hayli üretken bir kolej kariyerini ardında bırakarak lige geliyor. Bu iki oyuncunun aksine uzun ve kenarlarda oynayan bir oyuncu olan Marshall’ı özel kılan ise boyutlarına oranla çok hızlı bir oyuncu olması. LSU’dan hücum koordinatörü olan Joe Brady’nin, NFL’de de hücum koordinatörlüğünü yapacak olması başka bir artısı.

Panthers’ın seçimlerine genel olarak baktığımız zaman ihtiyaçlar dahilinde yapılabilecek iyi seçimleri yaptıklarını görüyoruz ve yaptıkları bu işi beğenmemek gerçekten çok zor. Takımın en büyük ihtiyaçlarından birisi offensive tackle idi ancak ilk iki turda değere önem verdikleri için bu ihtiyaca sıra üçüncü turda geldi. BYU’dan seçtikleri Brady Christensen, çok atletik bir offensive line oyuncusu olsa da kısa kolları nedeniyle NFL’de tackle oynaması bir miktar soru işareti. Ancak en kötü ihtimalle ondan iyi bir guard çıkarabilirler. Yine aynı turda bir diğer ciddi ihtiyaç olan TE pozisyonu için çıkardığı TE’ler ile ünlü olan Notre Dame’den Tommy Tremble seçimi yapıldı. Bu sıradan iyi bir seçim olsa da receiver özelliklerinden çok blok yeteneğiyle öne çıkan bir oyuncu kendisi. Üçüncü gün seçimlerine bakacak olursak işte buradan fark yaratabilecek birkaç oyuncu bulmuş olabilir Panthers. Beşinci tur seçimleri Daviyon Nixon, zayıf defensive tackle sınıfının bana göre en iyi iki veya üçüncü oyuncusuydu ve buralara kadar düşmüş olmasına çok şaşırdım. Çabuk ayakları ve penetre yeteneği ile ilk günden itibaren Panthers savunmasının ortasından baskı getirecek oyuncu olabilir. Burada ciddi bir steal ihtimali var. Altıncı turdaki Deonte Brown ve Shi Smith seçimleri de uzun vadede önemli oyunculara dönüşebilecek potansiyellere sahip. Brown, tabir yerindeyse insan azmanı bir guard ve bu cüssesini nasıl daha iyi kullanabileceğini öğrenmesi gerekiyor. Shi Smith ise Curtis Samuel’ın ayrılığının ardından yaşanması muhtemel hız eksikliğini wide receiver odasına katabilecek bir oyuncu.

New England Patriots

Bill Belichick’in genel menajerliğinin koçluğu kadar iyi olmadığı yıllardır rivayet edilir. Özellikle de iş draft seçimlerine gelince… Sicil kaydına baktığımız zaman insanların bu eleştirilerinde çok haksız olduklarını da söyleyemeyiz ancak Belichick, tüm bu düşünceleri tek seferde ortadan kaldırma ihtimali bulunan bir draft sınıfı bir araya getirmiş olabilir. Eğer bir draft’tan yeni franchise quarterback’inizi seçtiyseniz geri kalan çok önemli değildir ve sadece bu kazanmanıza yeterdir. Mac Jones seçimi ile bu ihtimal var. Mac Jones, Alabama ile tarihe geçen sezonunun ardından sürekli Patriots ve Belichick ile yakıştırılmış, hatta Belichick’in onu almak için takas yapabileceği bile söylenmişti. Ancak günün sonunda gezegenler sıralandı ve Mac Jones resmen Belichick’in ayağına kadar gelmiş oldu. Jones, atletizm ve kol kuvveti gibi bazı fiziksel özelliklerde limitli olsa da fundamental olarak bu sınıfın en iyi QB’lerinden ve belki de en iyisi. Adımlama yeteneği ve karar verme mekanizması oldukça iyi. Bu nedenle Belichick ile iyi bir uyum göstermelerini bekleyebiliriz.

İkinci turda da yeniden Alabama üniversitesine giden Patriots, bu kez defensive tackle Christian Barmore’u seçti. Barmore, özellikle kolej playofflarında göstermiş olduğu performans ile ilk turun orta sıralarından ikinci turun ortalarına kadar olan geniş bir seçim aralığına sahipti ve bana göre bu sınıfın en iyi pass rusher defensive tackle’ıydı. Üçüncü tur seçimi Ronnie Perkins, görece zayıf olan edge rusher sınıfında ikinci turda seçilmesini beklediğim bir oyuncuydu ve üçüncü turdan onu draft etmek ciddi bir değer seçimi oldu. Beşinci turdaki Cameron McGrone seçimini ise potansiyeli çok yüksek bir seçim olarak görüyorum. Liseden 5 yıldızlı bir linebacker olarak Michigan’a geçiş yapan McGrone, çeşitli nedenlerden dolayı beklentinin altında kalan bir kolej kariyeri geçirdi. Bu kadar geniş linebacker sınıfında gerilere düşmesi de beklenen bir durumdu. Sahip olduğu atletizm ve iki kenar çizgi arası süratiyle radar altı oyuncuların başında geliyordu ve onun bu potansiyelini açabilecek bir koçun eline düşmesi gerçek bir kazan-kazan durumu oldu.

Cleveland Browns

Evet sevgili okurlar, bu sizin Cleveland Browns’unuz değil. 2020 yılında Andrew Berry’nin genel menajerlik koltuğuna oturmasıyla birlikte inanılmaz bir şekilde atılan doğru adımlarla doğru yönde ilerleyen takım için 2021 NFL Draftı da farklı olmadı. Genelde draft fiyaskolarıyla bildiğimiz Browns, son yıllarda hepimizi mahcup eden performanslar gösteriyor. Genel olarak çok dolu bir kadroya sahip olan Cleveland Browns’un sonraki seviyeler için kilit seçimler yapması gerekiyordu ve draft hafta sonunda da tam olarak bunu yaptılar. İlk turda yapılan Greg Newsome seçimi halihazırda genç ve potansiyelli olan Browns secondary için pastanın üzerindeki çilek gibi oldu. Newsome, bu sınıfın teknik açıdan en iyi cornerback’i olabilir ve NFL’e geçişte en az zorlanmasını beklediğim oyuncu. Çok iyi ayaklara ve oldukça esnek bir kalçaya sahip oluşu kaybettiği pozisyonları bile kısa sürede toparlamasına olanak sağlıyor.

İkinci turdaki Jeremiah Owusu-Koramoah seçimi belki de tüm draft’ta yapılan en büyük vurgun olabilir. Benim bu sınıfta Browns’a en çok yakıştırdığım ve ilk turda seçmelerini beklediğim oyuncuyu ikinci turda inanılmaz bir değerle draft ettiler. Owusu-Koramoah’ın bu düşüşüne yapılan son medikal testlerde kalbiyle alakalı bir sıkıntının neden olduğu söylense de durumun o kadar ciddi olmadığı anlaşıldı. Owusu-Koramoah, Browns defansının ortasında çok ihtiyaç duyulan hız ve atletizm eksiğini ilk günden gidermeye aday. Browns’un beğendiğim iki geç tur seçimine gelecek olursak ilki dördüncü turdan seçtikleri Tommy Togiai. Geçtiğimiz yıl final oynayan Ohio State’te savunmanın önemli bir parçası olan Togiai, en kötü ihtimalle üçüncü turda seçilmesi beklenen bir oyuncuyken Browns onu dördüncü turda bularak bir değerli seçim daha yapmış oldu. Son olarak altıncı turdaki Demetric Felton seçimi radar altı bir seçim olarak gözükse de ondan ciddi katkılar görebiliriz. Felton, muazzam bir rota koşma yeteneğine sahip ufak tefek bir running back. İlk bakışta Browns’un güçlü RB rotasyonuna girmekte zorlanabileceği düşünülebilir ancak ellerindeki oyunculardan farklı şeyler sunacaktır.

Bir Takım Hariç NFC North

Evet, o takımın kim olduğunu tahmin ediyorsunuz zaten ve ona sonradan değineceğiz. Seçim sırasına göre gitmek gerekirse Detroit Lions, biraz da şansının yardımıyla özellikle ilk günü büyük kazançla kapatan takımlardandı. Kyle Pitts ile beraber bu sınıfın QB dışında en iyi iki oyuncusundan biri olan Penei Sewell’ı yedinci sıradan çok büyük bir değerle seçtiler. Offensive tackle, bu takımın en büyük ihtiyacı değildi ancak Sewell gibi bir yetenek kapınızı çalarsa bu fırsatı tepemezsiniz. İki ve üçüncü turlarda iki tane defensive tackle seçerek Rams’ten gelen yeni genel menajer Brad Holmes, takım inşası hakkında bir kaç şey bildiğini gösterdi. Çizgilerden başlayarak takım kurmak her zaman için en geçerli yollardan biri olmuştur. Levi Onwuzurike, bana göre Barmore ve Nixon’ın ardından bu sınıfın en iyi üçüncü pass rusher defensive tackle’ıydı. Alim McNeil ise bir miktar pass rusher potansiyeli olsa da daha çok 0-1 teknik aralarında gidip gelen ana odağı koşu durdurmak olan bir oyuncu. Bu bağlamda iyi bir ikili seçmiş olabilirler. Son olarak Amon-Ra St. Brown, dördüncü tur için gayet iyi bir seçim olarak gözüküyor. Özellikle Lions’ın zayıf WR grubunda kendine güzel bir rol edinebilir.

Draft hafta sonunun en agresif takımlarının başında olan Chicago Bears’a gelecek olursak yaptıkları işi ben çok beğendim. Ryan Pace’in bu agresifliği daha önce ters tepmiş olabilir ancak artık kaybedecek bir şeyi olan bir genel menajer olarak bu hamleleri yapması gerekiyordu. Patriots örneğinde de bahsettiğim gibi Justin Fields, Bears için uzun yıllardır özlemini duydukları franchise quarterback’e dönüşürse sınıfın geri kalanını çok irdelemeye gerek yok. Ancak Bears burada aynı draft ile franchise left tackle’ını da bulmuş olabilir. İkinci turda da aynı agresiflikle yukarı takas yaparak seçtikleri Teven Jenkins, kolejde daha çok koşu odaklı bir sistemde oynamış olsa da üst düzey el ve ayak teknikleriyle NFL’de komple bir offensive tackle’a dönüşebilir.

Son olarak Minnesota Vikings’i zaten bu yazının bu köşesinde yıllardır görmeye alıştınız. Rick Spielman’ın takım yönetim şeklindeki bazı kararlarını sorgulayacak olsanız bile oyuncu seçimleri konusunda çok başarılı bir genel menajer olduğunu kabul etmek gerekiyor. İlk turda geriye takas yaparak muhtemelen orijinal sırasında da seçeceği Christian Darrisaw’ı seçmek gerçek bir alfa hamlesiydi. Daha önceleri de belirttiğim gibi, Darrisaw bu sınıfın süper yıldız potansiyeline sahip offensive tackle’larından birisi ve beklentim çok yüksek. Üçüncü turda yapılan dört seçimin de geleceği dair potansiyelli seçimler olduğundan bahsedebiliriz. QB Kellen Mond, sahip olduğu fiziksel özellikler olarak potansiyeli yüksek bir oyuncu ve oynamak için zorlanmayacağı, halihazırda starter olan oyuncunun arkasında gelişebileceği güzel bir ortama gitti. LB Chazz Surratt, çok çalışkan ve yüksek karakterli bir oyuncu olmasıyla bu sınıfta sürekli karşımıza çıkan bir isimdi. Daha önce çok görmediğimiz quarterback’ten linebacker’a geçişini yapan oyuncu olarak pozisyonu hala öğreniyor ama güzel bir potansiyeli var bu pozisyonda. Guard Wyatt Davis, Alabama’ya karşı oynadıkları şampiyonluk maçında yaşadığı diz sakatlığı olmasa çok daha yukarılardan seçilecek bir oyuncuydu. Sahip olduğu muazzam fizikle çok iyi bir koşu blokçusu olan Davis, sağlığına kavuştuğu an starter olarak forma giymeye başlayacaktır.

KAYBEDENLER

Green Bay Packers

NFC North’tan devam edelim ancak karşı kutuptan. Brian Gutekunst ve Packers’ın üst üste ikinci sene makalemin kaybedenler bölümüne isimlerini yazdırmaları hoş bir durum değil. Draft’a saatler kalan Aaron Rodgers’ın ayrılmak istemesi haberleriyle sarsılan takımın ana odağı bir miktar sarsılmış olsa da bu kesinlikle bir bahane olmamalı. İlk turdan yapılan Eric Stokes seçimi, Raiders ve Saints ile birlikte ilk turun en anlamsız seçimlerinden birisi oldu. Takımın cornerback ihtiyacı olduğunu söyleyebilirsiniz ancak seçilen ismin doğru olduğunu düşünmüyorum. Georgia’dakiş en iyi cornerback’i seçmedikleri gibi Stokes, kariyerinin bu noktasında iyi bir cornerback’ten çok iyi bir atlet ve çok fazla işçilik gerektiren bir oyuncu. İlk turdan seçtiğiniz adamların anından katkı vermesini beklersiniz. İkinci turda yapılan Josh Myers tercihi Corey Linsley’nin ayrılığı sonrası yine ihtiyaç duyulan bir seçimdi fakat tahtada hala daha iyi center oyuncuları olduğunu düşünüyorum. Özellikle bir kaç sıra sonra seçilen Creed Humphrey hala dururken. Üçüncü turda yapılan Amari Rodgers seçimi, Packers’ın bu draft’ta en çok beğendiğim seçimi oldu ancak onun da sınırlı rota ağacı ve fiziği nedeniyle sadece slotla sınırlı bir receiver’a dönüşmesi muhtemel.

Los Angeles Rams

Los Angeles Rams’in draft yapmayı seven bir takım olmadığı ortada. Ancak yine de biraz daha ciddiye almaları gerekiyor bu işi. Takımın en büyük ihtiyaçlarından birisi kesinlikle wide receiver değilken 57. sıra gibi alışık olmadıkları kadar yüksek bir noktadan çok tartışmalı bir wide receiver seçmeleri bazı kaşların çatılmasına neden oldu. Tutu Atwell, medikal combine’da ölçülen sadece 67 kilosuyla NFL tarihinin en zayıf receiver’larından birisi olacak. NFL standartlarını geçtim gündelik yaşam için bile oldukça ufak tefek bir insandan bahsediyoruz. Rams’in ona nasıl bir rol bulacağını merakla bekliyorum. Yapılan diğer seçimlerin hepsi kolej seviyesinde isim yapamamış ancak belli bir potansiyeli olan oyuncular. Rams’in daha önce bu tarz oyuncuları geliştirme noktasında başarılı işler yaptığına tanık olsak da daha hazır bir kaç oyuncuyla zayıflayan kadrolarına takviye yapmalarını beklerdim.

Las Vegas Raiders

Raiders’ı bu kısma yazıp yazmama konusunda bazı tereddütlerim vardı açıkçası ancak yine de dayanamadım. Öncelikle Alex Leatherwood’un kesinlikle kötü bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum ve Raiders ile başarılı olma ihtimali de bir hayli fazla. Ancak 17. sıra, ikinci turda da hala seçilebilir olması çok mümkün olan bir oyuncu için büyük bir reach gibi duruyor ve sıranın değerini yansıtan bir seçim olmadığını düşünüyorum. Özellikle Christian Darrisaw ve Teven Jenkins gibi isimler hala seçilmemişken. Trevon Moehrig seçimini geçiyorum çünkü hala inanmakta güçlük çektiğim kadar güzel bir seçim oldu ve belki de Derek Carr’dan sonra Raiders’ın yaptığı en iyi ikinci tur seçimi olacak. Üçüncü turda arka arkaya olan iki seçime baktığımız zaman yine bir Raiders klasiği görüyoruz; reach. Malcolm Koonce, istatistik olarak üretken bir kariyerle geliyor olsa da Buffalo gibi küçük bir okuldan gelen undersized bir pass rusher. Divine Deablo ise tüm draft’taki en iyi isimlerden birine sahip olmasının dışında çok ham bir oyuncu. Bir safety için çok iri ve linebacker tecrübesi neredeyse sıfır. Üçüncü tur bu tarz proje adamlar seçmek için çok yüksek.