Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba sevgili futbolseverler. Yaklaşık sekiz ay süren futbolsuz günlerin ardından lig başladı ve ne olduğunu anlamdan beş haftası geçti bile. Batı New York ekibi Buffalo Bills geçen sezon konferans finali oynama başarısı göstermiş ancak bundan daha iyisini yapabileceğinin de sinyallerini vermişti. Bu doğrultuda draft’ın ilk iki turunda birden konferans finalinde eksikliği en çok hissedilen defensive end pozisyonuna takviye yapıldı. Bu hamlenin ne kadar işe yaradığını geçtiğimiz Pazar günü Prime Time’ da oynanan Kansas City Chiefs maçında gördük ve genel manager Brandon Beane’in hanesine bir artı daha ekledik.

NFL takım ve taraftarları doğal olarak en çok kendi division rakiplerini takip eder ve onlarla rekabet geliştirirler. Bizim de geçtiğimiz 20 yıla damga vurmaları nedeniyle en haz etmediğimiz rakibimiz New England Patriots’dır. Ben, Bills taraftarı olarak geçen seneki maçtan ötürü Chiefs ile de buna benzer bir rekabet olacağını hissediyordum ki ilk çeyrekte oyuncular arasında yaşanan gerginlik bu düşüncemi doğruladı. Onlar AFC’nin başpehlivanı, biz ise güreşe doymayan yeni pehlivandık.

Maçı çeyrek çeyrek analiz etmektense can alıcı anlara değinmek yeterli olur sanıyorum. (Çünkü) yukarıda da anlatmaya çalıştığım gibi işin/maçın psikolojik yanı ağır basıyordu.

İlk çeyrek başlar başlamaz Chiefs’in quarterback’i Patrick Mahomes geçen seferki dansını yapamaycağını anlamış olmalı, çünkü Super Bowl’da Tampa Bay Buccaneers’in uyguladığı savunmanın hemen hemen aynısı ile karşılaştı. İlk şoku ilk yarının bitimine 1:50 kala touchdown’a giderken Bills safety’si Jordan Poyer’a takıldığında yaşadığını düşünüyorum. Poyer interception yapamadı ama devreyi 24-13 önde kapatmamızı sağladı.

Kansas City’deki fırtınalı hava nedeniyle ikinci yarı yaklaşık bir saat gecikmeli başladı. Andy Reid ve Chiefs oyuncuları ne yapıyorlardı bilmiyorum ama bizi takımın soyunma odasına sandviç siparişi verdiğini ve birbirleriyle şakalaştıklarını duyuna rahatladığımı söyleyebilirim.

Üçüncü çeyreğin bitimine 7:15 kala diğer safety’miz Micah Hyde, Mahomes’un pasını engellemekle kalmayıp pick six (intercepition ve arkasından gelen touchdown) yapınca Chiefs’in gardı biraz daha düşüyordu. 2:55 kala bir interception da yazının başında takıma draft ile katıldığını söylediğimiz DE’lerden Greg Rousseau’dan geldi ve Arrowhead stadı tribünleri sessizliğe gömüldü.

Son çeyrekte Bills quarterback’i Josh Allen, bir gb’den görmeye pek alışık olmadığımız şekilde ilk down’ı kendisini devirmek için üzerine doğru koşan rakip defensive back’in üzerinden atlayarak aldı. Hurdle olarak tabir edilen bu hareket basketboldaki alley oop kadar spektaküler. Allen üç yıl önceki Minnesota Vikings maçında da rakip back Anthony Barr’ın üzerinden atlamıştı ve bu maçta da aynı atletikliği gösterince maçın ardından taraftar sitelerinde stadyum üzerinden, Eyfel kulesinin üzerinden, dünyanın üzerinden atladığı tasarımlar birbiri ardına paylaşıldı.

Bills maçı 38-20 kazanırken Chiefs’in koçu Andy Reid “Bunun gelişini görmediğini itiraf ediyorum” dedi. Bills cephesinde ise guard Dion Dawkins “Bizim için diğerleri gibi bir galibiyetti” derken en çok sevinenlerden biri sanırım yıldız wide receiver Stefon Diggs oldu. Konferans finali maçı da bu statta oynanmıştı ve mağlubiyetten sonra tüm Bills takımı soyunma odasına giderken o sahada kalmış, dolu gözlerle galibiyeti kutlayan Chiefs takımını izlemişti.

Buffalo Bills uzun bir aradan sonra güç sıralamalarında ilk sıraya yazılırken prime time’ın gediklisi olmaya da başlıyor. Haftaya Titans maçı Pazartesi gecesi oynanacak ve Super Bowl’a giden yolda bir engelin daha üzerinden atlanacak…