Arizona Cardinals’ın şiir gibi bir zaferle biten haftasından hepinize merhaba değerli NFLTR okurları. Biraz çekinerek biraz da sürpriz yapma umuduyla gittiğimiz Los Angeles Rams deplasmanında bizi bile şaşkınlığa uğratacak derecede üstün bir oyunla 37-20’lik galibiyete ulaşan Cardinals, ilk dört haftanın sonunda NFL’in tek namağlup takımı olarak yoluna emin adımlarla devam ediyor.

Cardinals organizasyonunun St. Louis’den Phoenix, Arizona’ya taşındığı 1988 yılından Sean McVay’in Rams’in koçluğuna getirildiği 2017 sezonuna kadar oynanan Cardinals-Rams maçlarında üstünlük 23-15 Cardinals lehineyken, McVay geldikten sonra oynanan sekiz maçı da Rams kazanarak durumu eşitlemiş ve işin daha da kötüsü psikolojik üstünlüğü ele geçirmişti. İşte bu haftaki maç bu üstünlüğün sona ermesi adına oldukça önemliydi ve maç sonrasında Arizona Cardinals’ın sahibi Michael Bidwill’in de dediği gibi “Sekiz yeterliydi”. Açıkçası biz de sezon öncesi tahminimizi yaparken gruptaki üç rakibe karşı birer galibiyet alınmasının makul olduğunu düşünüyorduk. Ancak Rams’in sezona çok hızlı başlangıcı ve geçtiğimiz hafta da şampiyonluğun en büyük favorisi olarak gösterilen Tampa Bay Buccaneers’i üstün bir oyunla yenmesi neticesinde NFLTR yazarı sevgili Akın Türkmen de dahil olmak üzere birçok yazarın “Güç Sıralaması”nda Los Angeles Rams birinci sıraya yükselmişti. Bu nedenle doğal olarak ev sahibi oldukları bu maça favori olarak başladılar.  Bizim ise maçtan önceki umudumuz maçın Stafford-Murray düellosuna dönmesi ve az bir farkla kazanabilmekti. Ancak Kaan Özaydın haricinde pek çok otoritenin beklentisi ise Rams’in rahat bir şekilde maçı kazanacağı yönündeydi.

Aslında maç beklediğimiz gibi biraz sıkıntılı başladı. Maçın ilk drive’ında Rams hücumunu FG ile geçiştiren Cardinals, kendi ilk drive’ını da punt ile neticelendirince kalan kısım çok zor geçecek diye endişelenmeye başladığımız anda maçın ilk büyük hareketi sezonun secondary’deki yıldızı CB Byron Murphy’den geldi. Stafford’un DeSean Jackson’a attığı derin pası yakalayan Murphy bu sezonki üçüncü interception’una ulaştı. Topu kazanan Cardinals, hücum serisinin sonunda Kyler Murray’nin A.J. Green’e attığı 41 yardlık TD pası ile maçta ilk kez öne geçti. Ardından gelen Rams hücumunda ise Mathew Stafford’un 14 yardlık pasını yakalayan Van Jefferson 10-7 ile maçta son kez Rams’i öne geçirdi. Bu arada Van Jefferson’un babası Shawn Jefferson’un Cardinals WR koçu olduğunu da ekleyelim ve günün sonunda bu aile içi mücadelesinin kazananı da baba Jefferson olacaktı.

Bir sonraki hücum serisinde Kyler Murray’nin Maxx Williams’a attığı 14 yardlık TD pası ile tekrar öne geçen  Cardinals, sonraki Rams hücumunda OLB Markus Golden’ın Sony Michel’i fumble’a zorlaması ve Budda Baker’ın recover etmesiyle yeniden topa sahip oldu ve sonraki hücumu da günün yıldızlarından RB James Conner’ın TD ile sonuçlandırarak 21-10 öne geçti ve bir daha da arkasına bakmadı. İlk yarının sonunda gelen karşılıklı birer FG sonucunda devreyi 24-13 önde kapatan Cardinals, üçüncü çeyrekte Prater ile bir FG ve yine James Conner ile bir TD bularak farkı iyice açtı ve maçın son çeyreğini adeta formaliteye dönüştürdü.

Cardinals adına böylesine etkileyici bir performans söz konusu olunca eleştirilecek hemen hemen hiç bir şey olmadığı için izninizle övgü faslına geçebiliriz.

Öncelikle hücum tarafında biraz günah çıkarıp daha önceki yazılarımızda biraz alay konusu ettiğimiz Maxx Williams’ın performansına değinmemiz gerekiyor. Sezon başında Dan Arnold’un takımdan ayrılışıyla çok sıkıntı çekeceğimizi düşündüğümüz TE mevkiinde Maxx Williams bir anda “Ben de buradayım” demeyi başardı. Williams, sezon öncesinde hiçbir takviye yapılmayan ve bu nedenle geçen senelerdeki etkisiz performansları nedeniyle hiçbir beklentimizin olmadığı bu pozisyonda üç haftadır muhteşem işler çıkarıyor ve bizim için adeta “gökte ararken yerde bulduk” misali bir kahramana evrildi. Uzun yıllardır böyle bir TE etkisi görmediğimiz için Maxx Williams’ın 66 yard pas tutup bir TD pası yakaladığı bu maçtaki performansı bizi çok sevindirdi. Dan Arnold’ın yerini fazlasıyla doldurduğunu ve ihtiyacımız olduğu sürece ona güvenebileceğimizi hissediyoruz.

RB ekibimiz ise bu maçta gerçekten müthiş oynadı. Chase Edmonds 12 top taşımada 120 yard koşarken, James Conner ise 18 top taşımada 50 yard koşup iki TD yaptı. Her ne kadar Conner’ın koşu başına ortalaması 2.9 yard olsa da çoğunlukla üçüncü haklarda onun koştuğunu ve bu nedenle kısa mesafeleri almak için kullanıldığını da göz önüne almakta yarar var. Öte yandan Chase Edmonds’ın patlayıcı koşularından en güzel örneği maçın dördüncü çeyreğindeki 54 yardlık koşu oyununda gördük. Bunların üzerine Edmonds’ın dört pas yakalamada 19 yard ve Conner’ın da iki pas yakalayarak kazandırdığı 16 yardlık mesafelerin de hücumun sıkıştığı noktalarda Kyler Murray’i  oldukça rahatlattığını söyleyebiliriz.

WR grubu ise bu maçta biraz daha geri planda olmalarına rağmen kritik anlarda üzerlerine düşeni yaparak maçı başarı ile tamamladılar. Bu pozisyonda haftanın övgülerini A.J. Green’e göndereceğiz. Sezon öncesi yazımızda deposunda benzini kalmışsa oldukça önemli bir rol oynamasını ve DeAndre Hopkins’i ciddi anlamda rahatlatmasını beklediğimizi belirtmiştik. Green iki haftadır tam da kendinden bekleneni sahaya yansıtıyor ve onun varlığı bu sezon hücuma çok önemli bir güç katıyor. Bu sayede rakipler geçen sene olduğu gibi “DeAndre Hopkins’i kilitlersek Cardinals hücumunu da durdururuz” diyemiyorlar. Bunların en büyük sebebi ise rakip savunmaların DeAndre Hopkins’e karşı sürekli “2-man coverage” yapmaları. Bu noktada da artık devreye A.J. Green’in girmesiyle hücum adeta durdurulamaz bir hâl almaya aldı. Bu durum DeAndre Hopkins’in son dört maçtaki performansındaki  düşüşle de gözle görülür bir şekilde belli oluyor. Hopkins, Houston Texans zamanlarındaki gibi rekorlar kıramıyor. Biz yeni durumdan oldukça memnunuz ancak ilerleyen haftalarda Hopkins’in ön planda olacağı maçlar mutlaka olacaktır.

OL ünitesinde ise bu sezon başında takıma katılan Rodney Hudson, tüm line call’ları hatasız yürütmesinin yanı sıra takımın 216 yardlık toplam koşu performansına gerçek bir liderlik yaparak da çok önemli bir rol üstleniyor. Açıkçası geçtiğimiz sezonlarda bariz olan takımdaki koşu oyunları eksiğinin kapatılabilmesi için OL ünitesinden destek gelmesi gerekiyordu. James Connor’ın çok rahat bulduğu iki TD’ın ve Chase Edmonds’ın uzun koşu oyunları başarısının temelinde hep Rodney Hudson etkisi var.

Ve son olarak da Kyler Murray’den bahsedelim. Maçı 268 yard pas, iki TD pası ve 39 yard koşu ile tamamlayan Murray bu başarılı hücum takımına mükemmel bir şekilde liderlik etmeye ve MVP kalibresinde oynamaya devam ediyor. Murray bu performansını devam ettirdiği sürece Arizona Cardinals’ın sezon öncesinde hayal ettiklerimizin de ötesine gidebileceği ortada. Geçen sezonlarda Murray’nin performanısının daha çok koşu oyunlarından çıkmasını bekliyorduk. Bu yıl geçtiğimiz iki yıldan farklı olarak koşu oyunları büyük ölçüde azalmış durumda. Maç başına 100 yardlara yaklaşan Murray bu sezon çok fazla koşması gerekmiyor ve koşu istatistiği 30-40 yard civarlarında geziniyor. Böylesine bir mobil oyun kurucunun playbook’undaki bu ciddi değişiklik dikkatimizden kaçmıyor ancak yine de onun MVP adaylığı açısından hiçbir problem yok.

Savunma takımında ise sezonun formda isimleri Byron Murphy ve Budda Baker’ın yanı sıra Jalen Thompson’da kritik anlardaki tackle’ları ile ön plana çıkarken, D-Line ünitesi ise J.J. Watt önderliğinde her ne kadar sack yapamasalar da maç boyunca Stafford üzerinde yoğun bir baskı oluşturarak onun geçen haftalardaki performansını sahaya yansıtmasına engel oldular. Maç öncesinde bu sefer Jared Goff’un upgrade edilmiş versiyonunun karşımızda olmasından dolayı açıkçası biraz ürkmüştük. Fakat J.J. Watt’ın ve genel olarak D-Line ünitesinin Matthew Stafford üzerindeki yoğun baskısı sayesinde Cardinals üstün Sean McVay koçluğundan ve Matthew Stafford’un keskin paslarından kurtulmuş oldu diyebiliriz.

Bugüne kadar genellikle eleştirilerde bulunduğumuz koç Kliff Kingsbury ise bu hafta övgülerin en büyüğünü hak ediyor. Hücumu maç boyunca kenardan mükemmel yöneten Kingsbury, Cardinals kariyerindeki 36. maçında bugüne kadarki en iyi performansını gösterdi dersek abartmış olmayız. Sezon öncesi değerlendirmemizde Kingsbury’nin başarısının en iyi göstergelerinden birinin geçtiğimiz seneyi 27. sırada tamamladığımız üçüncü hak hücumlarındaki başarı yüzdemiz olacağını söylemiştik. Cardinals, ilk dört hafta sonunda üçüncü hak hücumları yüzdesinde 10. sırada yer alıyor ve bu da Kingsbury’nin kritik anlarda daha doğru tercihler yapmaya başladığını bize gösteriyor. Rams maçında da sadece maçın ilk drive’ında punt yapan Cardinals, diğer tüm hücumlardan sayı ile dönmeyi başardı.

NFC Batı grubunun diğer iki takımı ise bu hafta San Francisco’da karşılaştılar ve Seahawks deplasmanda 28-21’lik skorla galip geldi. RB ekibinin çoğunu sakatlıklarla kaybeden 49ers’ta maç içinde de Jimmy Garoppolo’nun sakatlanması ile dümene Trey Lance geçti. Maçı 157 yard pas atarak iki TD pası ile tamamlayan Lance’in sürekli koşuya yönelmesi dikkat çekiciydi. 49’ers hücumunda 156 yard top tutarak iki TD yapan Deebo Samuel başarılı performansını devam ettirmesine karşın yenilgiyi engelleyemedi. 49ers kicker’ı Robie Gould’un da sakatlığı nedeniyle oynamaması nedeniyle FG ve ekstra sayı denemelerini punter Mitch Wishnowski yaptı. Ancak sadece bir ekstra sayı denemesinde başarılı olabildi. Seahawks’da ise Russell Wilson yavaş başladığı maçı 149 yard pas, iki TD pası, 26 koşu yardı ve bir TD koşusu ile tamamladı. DK Metcalf 65 yard,  bir TD ile oynarken Tyler Lockett 24 yardda kaldı. Seahawks savunması önceki haftalara nazaran daha iyi bir görüntü verirken bu sefer öne geçtikleri maçı sonlarda zorlansalar da korumayı başardılar.

Önümüzdeki hafta yine NFC Batı takımları birbirleriyle oynayacaklar. Perşembe gecesi maçında Seattle’da Rams ile Seahawks, Pazar günü 11.25 seansında ise Glendale, Arizona’da 49’ers ile Cardinals karşılaşacaklar. Rams ve Cardinals’ın kazandıkları bir senaryoda beşinci haftanın sonunda hem Seahawks hem de 49ers ile galibiyet farkı üçe çıkacağı için Cardinals’ın playoff yarışında büyük bir avantajı eline geçirme fırsatı bulunuyor. Ancak yine de geçtiğimiz sezonun 16. haftasında benzer problemlerle mücadele eden 49ers’ın Cardinals’ı yenerek playoff’a kalmasına engel olduğunu unutmuyoruz. Bu nedenle bu maçta oldukça dikkatli olunması, hatalardan ve cezalardan uzak durulması gerekiyor. Mevcut form durumlarını da göz önüne aldığımızda, Cardinals’ın galibiyete daha yakın taraf olduğunu düşünüyoruz.

Bu maçın değerlendirmesiyle haftaya yeniden görüşmek üzere…