En son Dolphins ile ilgili bir yazı yazmaya yeltendiğimde, henüz ligin dişli takımlarından olan Philadelphia Eagles ve Frankfurt’taki Kansas City Chiefs maçı oynanmıştı. Nitekim bu maçlardan istediğini elde edemeyen Dolphins, bay haftasına ise sadece aradaki New England Patriots’u yenerek altı galibiyet üç mağlubiyetle girmek durumunda kaldı. O yüzden bu son üç hafta ağırlıklı ve gelecek tahminli bir yazı olarak sizlere sunmuş bulunmaktayım değerli okurlar ve potansiyel Dolphins taraftarları.
Hücumda Tua Tagovailoa’dan başlayacak olursak Eagles karşısında zorlansa da yüzde yetmişlik bir pas isabetini yakaladı ancak kritik anlardaki isabet konusunda istenilen düzeyde üretkenlik sağlayamadı. Özellikle mevzubahis Eagles maçında son pozisyonda Giants maçındaki gibi yine endzone çizgisinin dibine pas atma tercihinde bulunarak interception yaptı ve maçın momentumunu karşı tarafa teslim etti. Öte yandan Patriots karşısında maça kötü bir interception ile başlasa da sonrasında çabuk toparlayarak önce Tyreek Hill’e yine uzun pas; ardından da orta alanda Jaylen Waddle’a bulduğu isabetlerle maçı çevirdi. Lakin Chiefs maçında ise Tua’nın baskıdan kaçamaması ve çabuk oyun denemeleri pek işe yaramaması da hücum verimliliğini düşürmüştü. Genel olarak değerlendirildiğinde ise baskı altında pas yüzdesinin düştüğü ve son anlardaki oyunlarda çoğunlukla hata yaptığı tanımı da çıkarılabilir.
Tua’dan hücumun genel işleyişine dönecek olursak Tyreek Hill, yine patlayıcı oyun serilerine devam ederken Jaylen Waddle’da hafif sakatlığı olsa da sahada yer alarak bu sezon ilk kez 100 yardı geçti. Bu iki isme ek olarak ise Claypool zaman zaman hücuma dahil olsa da McDaniel sonunda Cedrick Wilson’u da plana dahil etti ve istediğini aldı. Wilson’un fiziğiyle birlikte özellikle endzone’da ve kısa yardlarda fayda sağladığı söylenebilir ki bu üç maçta iki TD’si bulunuyor. Nitekim yine de bu hususta üçüncü receiver pozisyonu için kullanılmaya devam edecek gibi gözüküyor ki hem sakatlanıp ufak bir operasyon geçiren Claypool’un yokluğunda hem de muhtemelen belirli bir süre sakatlıktan dolayı az kullanılacak olan Braxton Berrios’tan dolayı top alacaktır. Koşu tarafında ise en sevindirici haber lige çok hızlı bir giriş yapan Devon Achane’nin (Eyşan) dönmesi oldu. Dış koşuları sık tercih eden Dolphins için Eyşan’ın dönüşü yer oyunlarının verimliliğini sezon başına döndürecektir. Öte yandan Mostert’ın da hafif sakatlığı bulunmasından dolayı en azından Eyşan-Mostert arasında top paylaşımı olacaktır. Bunlar dışında da bir diğer sakatlıktan dönen Jeff Wilson’un da döner dönmez koşu ve pas oyunlarında eşit şekilde yer alma durumu da yine devam edip checkdown ve kısa yardlar için sahada olabilecek bir isim olacaktır.
Hücumun diğer parçası olan hücum hattına değinmek gerekirse tecrübeli sol tackle Terron Armstead sakatlıktan döner dönmez iyi işler yaparken center Connor Williams’ın yokluğunda Liam Eichenberg, Eagles ve Patriots karşısında bireysel anlamda idareten oynadığı görevinde önceki deneyimi gibi çok saçmalamadı. Fakat Connor Williams’ın her maç yaptığı istisnasız holding cezaları ve yüksek snaplerine koç ekibinden bir baba yiğit çıkıp “dur” derse iyi olabilir. Ters tarafta ise nazar değimesin Austin Jackson, “ben kontrat isterem” şeklindeki oyunu sezonun bireysel anlamdaki başarılarından birisi oldu. Ancak hem sol hem de sağ gard oyuncularını da büyük ihtimalle birkaç maç kaybetmek özellikle A-gap için ciddi sorun. Robert Jones ve Robert Hunt henüz sakat listesine konmadılar ancak en az bir iki maç olmayacaklardır. Bunlar yerine bu sene hücum hattında joker olan Liam Eichenberg ve Lester Cotton forma şansı bulacaktır ki bu isimler aslında tackle olarak oynamışlardı. Sakat listesinde ise Isaiah Wynn var ki en azından o dönmüş olsaydı biraz daha yüreklere su serpebilirdi.
Nitekim bu noktada koç McDaniel için de hücum anlamında bir iki şey ekleyelim: Öncelikle kendisi cesur kararlar verebilen ve “yaşamak cesurların hakkı” deyip 4&1’de 10 yardlık pas oyunu oynatabilen bir koç. Fakat bu karar mekanizması her zaman işlemediği de ortada. Öyle ki agresif savunmayı oynayabilen ve iyi pas rusha sahip takımların henüz tam oturmamış hücum hattını epeyce terlettiği durumlarda Tua’nın da hata yapma riski çok artıyor. Az önce belirtilen Eagles maçı buna örnektir ki orada gelen pas rush ve ofans line’daki hatalar Tua’yı top kaybına zorlayan etmenlerden. Bu hususa ek olarak playaction ile genellikle uzun rota tercihleri de sıklıkla oyun planının ilk maddesi olarak yer alıyor ancak hücumların buna karşı da önlem aldığını birçok kez gözler önüne serildi. Öte yandan personel seçimleri açısından da özellikle maçların tıkandığı noktalarda değişiklik yapmakta geç kalması da bir başka konu. Şüphesiz Dolphins’e karşı oynayan savunmalar underneath rotaları ağırlıklı olarak savunup iki derin safety ile oynadığı durumlarda Dolphins, koşuyu kullanıp verim sağlayabiliyor ancak koşuyu ne zaman bırakması gerektiği konularda sıkıntı yaşayıp erkenden pas oyunlarına döndüğünde ise genellikle sonuç hüsran oluyor. Tabii ki de bu durumla alakalı istatistiki bir veri yok; ancak bunca zaman Dolphins maçlarını izleyen biri olarak göz testine takılan önemli hususlardan birisi. Bunlar dışında kendisinin oyuncu ve medya ilişkileriyle ligin en sempatik isimlerinden olduğu su götürmez bir gerçek.
İşin savunma kısmı ise aslında mağlubiyetler dışında en büyük gelişimi gösteren ekip oldu. Sezon başında tutuk başlangıç yapan Fangio savunması özellikle seri galibiyetlerin geldiği süreçte zaman zaman aksamıştı. Bununla birlikte Bradley Chubb ve Jerome Baker gibi oyuncuların da performans düşüklükleri gözle görülmüştü. Lakin artık Fangio sistemine adaptasyon mu derseniz ya da sakat oyuncuların dönüşü mü dersiniz bilemeyiz ancak Jaelen Phillips’in volümünü arttırmasıyla ön taraftaki sabit dört kişilik baskı da kurulmuş oldu ki bunun en güzel örneği Chiefs maçında ortaya çıktı. Özellikle Chubb ve Phillips’in 5 ve 7-teknik oyunları Patrick Mahomes’u yeterince zorlarken kenardan gelip hızlı oyuncu derdine derman olan Andrew Van Ginkel de gayet verimli işlere imza attı. Tabii bu noktada Zach Sieler ve Christian Wilkins ikilisinin de bir iki kelam etmezsem ayıp olur. Kendileri için ligin en “underrated” interior defansif lineman olduklarını düşünüyorum. Gel gelelim bu iki oyuncunun da verdiği katkılarla ön alandaki stunt oyunlarının da artması bireysel anlamda da performansları beraberinde getirdi ve savunma direncini LOS’ta kurmayı başardı. Savunma çeşitliliği anlamında ise eğer Van Ginkel sahada ise Chubb veya Phillips ikilisinden birisi coverage’a inerek hücum hattında boşluk oluşturmaya çalıştılar ki bu da Fangio’nun üçüncü haklarda kullandığı bir oyun çeşidi olarak öne çıktı. Son olarak linebacker hattında ise David Long ve Jerome Baker ikilisi, çabuk uyum sağlayan ikili oldular. Her iki oyuncunun da hem coverage hem blitz becerisinin olması ön alana destek verme konusunda fayda sağladı. Yine de David Long’un koşu bliztlerinde ve underneath rotaları savunmada Baker’dan bir adım daha önde olduğunu söyleyebilirim.
Arka alanda ise en başta Jalen Ramsey, Patriots ile oynanan maçta sahalara geri döndü. Beklenenden bir ay kadar daha erken sahaya adım atan Ramsey, gelir gelmez de farkını ortaya koydu ve interception’u yaptı. Öte yandan son maçlarda sakat olan Xavien Howard ise iki hafta oynamayıp dinlenirken Ramsey gibi yeşil sahadaki yerini aldı. Bu iki ismin sağlıklı bir şekilde dönüşü ise şüphesiz pas savunmasındaki direnci arttırdı. Acil durum cornerback’i olarak takıma katılan Eli Apple, beklenenin altındaki oyunu birçok maçta savunmanın başını ağrıtmıştı. Yine de belirtmek gerekir ki özellikle Howard cephesinde kasık sakatlığının olması man coverage oynanan durumlarda yatay rotaları takipte eski performansından uzak kalmasını neden olmuş ki Chiefs maçında bunun etkileri bir kez daha gözüktü. Eğer bay haftasında biraz daha toparlamış olursa sezonun son bölümü için onun bireysel oyunu ve turnover becerisine bu takımın ciddi şekilde ihtiyacı olacaktır.
Yine secondary’den devam edersek bir ismi daha büyük, kocaman, dev gibi bir parantez açmak istiyorum: Kader Kohou. Geçen sene draft edilmemiş çaylak olarak gelen Kohou, bu sezon Fangio’nun jokeri olarak defansif back pozisyonuna evrildi. Hızlı ve atletik olan Kohou, aynı zamanda oyun bilgisini de geliştirmesiyle takıma fazladan iş yaparak katkı sağlayan oyuncuların başında geliyor. Eagles maçında pas bloklayıp Jerome Baker’ın TD yapması ve Chiefs maçındaki blitzleri ise oyuna iki yönlü katkısının örneklerinden. Diyerek parantezi kapatıp Jevon Holland ve DeShon Elliott’a geçersek bu ikili de sezon başındaki artan grafiklerini sürdüren isimler oldular. Zaman zaman Brandon Jones’un da destek verdiği senaryolar olsa da Elliot ve Holland ikilisi hem pas hem de koşuda fazlasıyla görevlerini yerine getiriyorlar. Son olarak Jalen Ramsey gibi sakatlıktan dönen Nik Needham da Kohou gibi defansif back olarak forma şansı bulmaya başladı. Özellikle hücumun nickel şemasına zorladığı durumlarda muhakkak sahada olan Needham, aynı zamanda bltiz oyunlarında da Kohou ön alana gittiğinde coverage inen isim oldu.
Şayet Miami ekibinin kalan fikstürüne baktığımızda ise bay haftasını evinde Las Vegas Raiders’ı ağırlayarak başlayacak ve sonrasında ise üst üste iki deplasman olarak sırasıyla New York Jets ve Washington Commanders ile oynayacak. Dipnot olarak New York Jets maçının NFL tarihinde kara Cuma günü oynanacak ilk maç olarak da tarihe geçecek. Bu üç maçın akabinde kalan beş maçın dördünü evinde oynayacak olan turkuaz beyazlı takım, Tennessee Titans, New York Jets, Dallas Cowboys ve son hafta Buffalo Bills’i ağırlayacak. Son deplasman maçını ise Baltimore Ravens karşısında sondan bir önceki hafta çıkacak. Bu takvimde açıkçası en dişli rakipler Cowboys, Ravens ve Bills olarak gözüküyor ki bu maçlar aynı zamanda fikstürün de son üç sırasında yer alıyor. Nitekim öncesindeki maçlarında kolay geçeceğini söylemek zor. Özellikle Jets ve Commanders deplasmanları sürpriz barındıracak maçlardan ikisi. Yine de savunma bu ritimdeyken hücumda da koşu oyunları da ana planda verimli olduğu zaman Dolphins’in yine iki TD farkla kazabileceği maçlar olmaması için herhangi bir sebep yok.
En nihayetinde sonuca bakıldığında ilk dokuz maçını altı galibiyetle kapatmış olan Dolphins, mevcut grup ve konferansın gidişine istinaden playoff şansı bir hayli yüksek takım olarak öne çıkıyor. Bendeniz sezon başındaki yazımda derece olarak 10 galibiyet tanımlamıştım ancak fikstürdeki bazı takımların gereğinden fazla kötü olmaları ve hücumun da “iyi” kelimesinin üstüne çıkmasıyla işler değişti. Öyle ki sezon sonu tahminimi 12 galibiyetle değiştirerek değerli şairimizin sözünü de ufak bir değişiklik ile ilk dokuz haftalık süreci yolun yarısı olarak tanımlamış bulunmaktayım. Tabii işin diğer boyutunda ise eğer sezon sonu playoff ile biterse koç McDaniel ile de üst üste ikinci senede de post sezon macerası yaşanmış olacak ve başta Tua olmak üzere Dolphins takımı playoff’larda da kendini kanıtlama fırsatı doğacak. O zaman galibiyet tahmininin gerçekleşmesi ve yüzde elli galibiyet üzeri bir takımın daha mağlup edilmesi dileğiyle…