Merhaba sevgili NFLTR takipçileri. Türünün nadir örneği olan biz taraftarları için umutların daha da yükseldiği bir sezonun arifesinde Arizona Cardinals’ın genel bir off-season değerlendirmesi ve yeni sezondan beklentilerimizle açılışımızı yapıyoruz.
Biz NFL severler için her yıl draft tartışmaları ve değerlendirmelerinin ardından Mayıs’ın ilk yarısından itibaren yılın en sıkıcı ayları başlar ve preseason maçları başlayana kadar da devam eder. Gerçi bu yıl NBA sezonunun Temmuz ortalarına sarkması ve ardından gelen Tokyo Olimpiyatları sayesinde bir nebze olsun idare etmeye çalışsak da açıkçası bizim için hiç biri NFL’in yerini tutmuyor.
Bizler de yeni sezonun başlamasını sabırsızlıkla beklerken, geçtiğimiz yıl off-season döneminde başladığımız Arizona Cardinals ile ilgili değerlendirmelerimizi bu yıl da ara vermeden sürdürmeye çalışacağız. “Ne buluyorsunuz bu sporda?” diyenlere inat bulduklarımızı ve gördüklerimizi paylaşmaya devam edeceğiz.
“The Valley” olarak adlandırılan yaklaşık 60 millik bir vadi içerisinde kurulu Phoenix şehrindeki tüm Arizona Cardinals taraftarları, NBA takımları Phoenix Suns’ın büyük bir sürprize imza atarak finallere yükselme başarısının ardından şehrin NFL takımından da benzer bir sürprizi hayal ederek yeni sezona başlıyor.
Hatırlayacağınız gibi Arizona Cardinals için bir önceki off-season döneminde DeAndre Hopkins takasıyla birlikte yükselen playoff beklentileri sezonun son iki maçındaki San Francisco 49ers ve Los Angeles Rams mağlubiyetleriyle gerçeğe dönüşememişti. Halbuki bu maçların biri dahi kazanılsa playoff’a girilecekti. Ancak 49ers’ın sakatlıklar nedeniyle kötü geçen sezonlarının sonunda aşırı motive bir şekilde geldikleri deplasman maçında aldıkları galibiyet, sezon sonunda takımdan ayrılacak olan defans koçları Robert Saleh’in takıma adeta bir veda hediyesi gibi oldu. Bizim için ise artık her şey son maça kalmıştı ve LA Rams deplasmanında her şeyin belli olacağı kader maçında, Kyler Murray’nin sakatlanmasıyla işler tamamen çıkmaza girdi ve netice hüsran oldu.
Ancak biz yine de geçen sezonu ileriye doğru atılmış bir adım olarak görüyoruz. Kyler Murray’nin sezonun ilk yarısında MVP adayları arasına girecek kadar iyi oynamasıyla 5-2’lik bir derece ile bay haftasına girilmiş olmasına rağmen kalan bölümde elde edilen 3-6’lık bir derece sonucu 8-8 tamamlanan bir sezondan elimizde kalan en önemli şey ise, kazanılan tecrübe oldu.
Tüm bunların ardından bu off-season dönemi de bizim için gayet hareketli geçti. Free Agency periyodunun bazı önemli hamlelerini ve draft seçimlerinin tümünü önceki yazılarımızda ayrıntılı şekilde değerlendirdiğimiz için gelenler ve gidenleri topluca hatırlatmakla yetinelim:
Gelenler: J.J. Watt (DE), A.J. Green (WR), Rodney Hudson (C), Malcolm Butler (CB), James Conner (RB), Matt Prater (K), Colt McCoy (QB), Brian Winters (G), Shawn Williams (S), Kylie Fits (OLB), Brandon Bowen (OT)
Gidenler: Patrick Peterson (CB), Haason Reddick (OLB), Kenyan Drake (RB), Dan Arnold (TE), Mason Cole (OL), Trent Sherfield (WR), Angelo Blackson (DT), Brett Maher (K), Zane Gonzalez (K), DeVondre Campbell (LB)
Arizona Cardinals’ın artık franchise QB’sini bulmuş bir takım olarak Kyler Murray’nin çaylak kontratıyla oynadığı ve bu nedenle transferde daha agresif hareket edebilme imkanına sahip olabileceği bu dönemde, pandemi koşullarından dolayı düşen maaş bütçesi tavanı nedeniyle bu avantajdan pek de yararlanabildiğini söyleyemeyiz.
Yapılan tüm hamleler ve draft seçimleri neticesinde elimizdeki kadroya göre değerlendirmemizi önce savunma sonra da hücum takımları için yapalım.
Savunma: Başarıdan bir CB uzaklıkta mıyız?
Defans takımına bakıldığında özellikle J.J. Watt’ın gelişiyle birlikte Chandler Jones-J.J. Watt ikilisi ile kağıt üzerinde ligin en güçlü pass rush savunmalarından birine sahip olduğumuzu düşünüyorduk. Ancak kontratının 20 milyon dolarlık son yılına giren savunmanın lideri Chandler Jones’un, kontratında beklediği uzatmayı alamadığı için takasını istediği haberleri moralleri ister istemez bozdu. Jones’un geçen yılın beşinci haftasında yaşadığı biceps sakatlığı neticesinde sezonu kapatmasının ardından bu yılın başında takımdan kesileceği beklentileri NFL çevrelerinde sıklıkla dile getiriliyordu. Ancak Cardinals GM’i Steve Keim tam tersi yönde demeçleri ile Jones’un kesinlikle takımda kalacağını açıklayınca, olası bir kontrat uzatımı ile sözleşmenin yeniden yapılandırılmasına gidileceğini ve takımın maaş bütçesinde ciddi bir boşluk yaratılacağını düşünüyorduk. Ancak böyle bir gelişme olmayınca pre-season öncesinde Jones takımdan takasını istedi. İlk anda pek çok kişinin aklına benzer problemi yaşayan Miami Dolphins CB’i Xavien Howard ile Jones’un takas edilme olasılığı gelse de Miami ile Howard arasındaki sorun çözülünce bu olasılık gündemden çabucak düştü. Bu konuda en son gelen haberler Chandler Jones’un hol out’u düşünmediği ve kontratının son yılını oynayacağı şeklinde. Bu süreçte Cardinals’ın resmi sosyal medya hesaplarından Chandler Jones’un kamp resimleri paylaşılmaya devam edildi. Yani sorun şimdilik rafa kalkmış durumda. Aksi yönde olabilecek bir gelişmenin tüm sezon planlamasını büyük bir sıkıntıya sokabileceği aşikar. Çünkü takımın birazdan bahsedeceğimiz yeterli olmayan CB ekibi de düşünüldüğünde, ön tarafta güçlü bir baskı kurulamazsa rakipler pas hücumlarını rahatça işletip savunmamızı perişan edebilirler.
Bu gelişmeler sonrasında elimizde bulunan J.J. Watt, Rashard Lawrence, Jordan Phillips, Zach Allen, Leki Fotu, Corey Peters’dan oluşan DL kadrosu şu anda yeterli görünüyor. Bunların arasında sahada en çok göreceğimiz isimler ise muhtemelen Watt, Phillips ve Allen olacaktır.
Arizona Cardinals defansının belki de en zengin bölgesi LB oyuncularından oluşuyor. OLB mevkisinde Chandler Jones, Markus Golden, Devon Kennard, Dennis Gardeck, Kylie Fits ve çaylak Victor Dimukeje’den oluşan ekip, defansif koordinatör Vance Joseph’ın blitz savunmasını bu yıl da sık sık kullanacağını şimdiden bize gösteriyor. ILB pozisyonunda ise geçen yıl ve bu yılki draftlerin ilk tur seçimleri Isaiah Simmons ve Zaven Collins’in yanı sıra tecrübeli Jordan Hicks ve Zeke Turner ile birlikte special team ekibinde de önemli rol oynayan Tanner Vallejo’yu görüyoruz. LB pozisyonunda eksikliği hissedilecek tek isim ise Haason Reddick olacak. Kontratının biteceği önceki sezon gösterdiği üstün başarısı ile Chandler Jones’un sakatlığını hiç aratmamıştı. Taraftar forumlarında “Keşke Jones’un sakatlığı olmasaydı da Reddick ile beraber oynasalardı” görüşleri çok sefer dile getirilmişti. LB hattında ligin en iyi ekiplerinden birine sahip olduğumuz muhakkak ve bu ekibe güvenimiz tam. Fakat Haason Reddick de olsaydı işte o zaman rakip takımlara tam bir kâbus yaşatırlardı diye de düşünmeden edemiyoruz.
Secondary’ye geldiğimizde ise karşımızda büyük soru işaretleri beliriyor. CB bölgesini sona bırakıp öncelikle işin olumlu kısmı olan safety pozisyonundan başlayacak olursak, tabii ki ligin en değerli safetylerinden (bize göre en iyisi) Budda Baker’ın varlığı o bölgedeki en önemli güvencemiz olacak. Onun yanı sıra Jalen Thompson, Chris Banjo, Charles Washington, Shawn Williams ve James Wiggins’den oluşan bu ekip ile özellikle red zone savunmasında geçtiğimiz yıl lig üçüncüsü olduğumuz düşünüldüğünde bu yıl için de bize fazlasıyla güven veriyor. Budda Baker’ın sahada en çok göreceğimiz partnerleri yine Jalen Thompson veya Chris Banjo olacaktır. NFL çevrelerinde adı çok bilinmese de bizim çok seviğimiz bir isim olan Deionte Thompson da bu ekibin arasında bulunuyor. Geçtiğimiz iki sezonda Budda Baker’in sakatlıkları sırasında sahaya her çıktığında özellikle yaptığı tackle’lar ile birlikte üstün performans gösteren Deionte’nin isminin 53 kişilik kadroda yer alacaklar arasında neden geçmediği konusunda şaşkınlık içerisindeyiz.
Gelelim savunmanın en sıkıntılı yeri olan CB pozisyonuna. Bu off-season döneminde takımın sembol isimlerinden biri olan Patrick Peterson’u kaybeden Cardinals onun boşluğunu Super Bowl 49’daki meşhur interception’un baş aktörü Malcolm Butler ile doldurma yoluna gitti. Her ne kadar Butler’ın gelişinin özellikle Russell Wilson üzerinde psikolojik bir etki oluşturmasını umsak da, kendisinin eski günlerinden epey uzakta olduğu ortada. Onun yanı sıra son iki sezonu sakatlıklar yüzünden hiç oynamadan geçiren ve bu nedenle sezon öncesinde takımdan kesilip sonra yeniden anlaşılan Robert Alford ile birlikte Byron Murphy, Darqueze Dennard ve bu yılın 4.tur seçimi Marco Wilson’dan oluşan CB ekibi kağıt üzerinde hiç yeterli görünmüyor. Bu grup içerisinde şu an için ümit veren tek gelişme, pre‑season maçlarındaki parlayan görüntüsü ile Byron Murphy’nin performansı. Ancak yukarıda da değindiğimiz gibi ön tarafta kurulacak yeterli bir baskı sayesinde buradaki yükün nispeten hafifleyeceğini ve sezon boyunca çok da sırıtmayacağını umuyoruz. İnşallah üst seviye bir CB için hamle yapılmamasının sancısını yaşamayız.
Geçtiğimiz yılı toplam verilen sayılarda 12. Sırada kapatan savunma için bu yıl artık ilk 5’i zorlama zamanı geldi diyebiliriz.
Hücum: Kyler Murray’nin Rüşdünü İspat Etme Senesi
İşin hücum tarafına geçtiğimizde ise burada da geçtiğimiz sezona kıyasla gelişen ve ümit veren bir ekiple karşılaşıyoruz.
QB Kyler Murray çaylak sezonundaki pozitif görüntüsünün ardından geçtiğimiz sene de gelişimini sürdürmüştü. Hatta sezonun ilk yarısındaki performansı ile MVP adayları arasında gösterilirken sezonun kalan yarısında rakipler tarafından özellikle sürpriz koşularına yönelik tedbirler alınmaya başlandıkça, bu performansından biraz uzaklaştığını gördük. Öte yandan onun sakatlandığı sezonun son maçında düştüğümüz acınacak hallerimizi görünce de onun takım için ne kadar önemli olduğunu daha iyi anladık. Açıkçası Cardinals’in bu sezon nereye kadar gideceğini Murray’nin performansı belirleyecek. Eline ligin hiçbir takımında olmadığı kadar silah verilen böyle bir senede başarılı olması ve artık Cardinals’ı bir playoff takımı haline getirmesi gerekiyor. Öte yandan sezonun son maçındaki zavallı görüntümüzün ardından NFLTR Podcast’lerinde söylenen meşhur özdeyişlerden olan “Bir takımın QB’den sonraki en önemli pozisyonu yedek QB’dir” sözünü doğrularcasına yedek QB pozisyonuna ligin tecrübeli oyuncularından Colt McCoy’un gelişiyle artık içimiz biraz daha rahat olacak. Takımın üçüncü QB’sine gelirsek geçen sezonun 17. haftasındaki Rams maçında Kyler Murray’nin sakatlanması sonucu Chris Streveler büyük bir hype ile oyuna girmiş fakat beklenen performansının yarısını bile sahaya yansıtamamıştı. Maç boyunca yalnızca bir pozisyonda hücumu endzone’a kadar yaklaştırmayı başarsa da, orada da interception atarak her şeyi berbat etmiş ve taraftarların gözünde adeta dibe vurmuştu. Biz yine de bu durumu hayatındaki ilk NFL maçı olmasına ve üstelik bu maç sezonun en kritik maçı olduğu için heyecanına ve stresine bağlıyorduk. Streveler pre-season’da gösterdiği güzel performanslarla beraber taraftar gözünde değerini biraz olsun yükseltmeyi başardı. Bu sezon QB’den yana bir sıkıntımız olmayacağına inanıyoruz.
Hücum hattına geldiğimizde ise ligin en iyi center’larından biri olan Rodney Hudson’ın da katılımıyla iyi bir üniteye sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. D.J. Humphries, Justin Pugh, Rodney Hudson, Brian Winters, Kelvin Beachum’dan oluşan OL hattı Max Garcia, Justin Murray, Josh Jones, Josh Miles, Brandon Bowen gibi yedekleriyle birlikte Murray’e gereken korumayı sağlayacaktır. Ancak geçtiğimiz sene canımızı çok yakan ve bu alanda ligin zirvelerinde olduğumuz cezalardan uzak durmakta fayda var.
RB mevkisinde geçtiğimiz yıl transition tag verilip workhorse olarak kullanılan Kenyan Drake’in performansı kimseyi tatmin etmediğinden yeni bir sözleşme verilmedi ve yerine yarı fiyatına James Conner’ın gelişi ile birlikte biraz daha farklı bir sisteme evrileceğiz gibi görünüyor. Geçen yıl top verilen bir çok pozisyonda patlayıcı gücünü göstermiş ve pas tutma yeteneği de iyi bir RB olan Chase Edmonds’un daha ön planda olacağı ve Conner ile topu paylaşacakları bir sistem görmemiz muhtemel. Jonathan Ward ve Arizona’nın yerlisi kontenjanından Eno Benjamin de bu pozisyonu yedekleyecekler. Özellikle Eno Benjamin, gerek antrenmanlarda gerekse pre-season maçlarındaki başarısıyla olası bir sakatlık durumunda göreve hazır olduğunu gösterdi. Koşu hücumları konusunda taraftarların içi rahat olacak.
WR mevkisine geldiğimizde ise ligin belki de en zengin ekiplerinden birine sahip olduğumuzu görüyoruz. DeAndre Hopkins, A.J. Green, Christian Kirk, Rondale Moore, KeeSean Johnson ve Andy Isabella’dan oluşan bu ekiple en başından beri hayalini kurduğumuz “Air Raid Offense” için her şey hazır. Eğer deposunda hala benzini kalmışsa A.J. Green’in sağlayacağı katkı ile DeAndre Hopkins’in de ciddi anlamda rahatlayacağı bir sezon bekliyoruz. Öte yandan bu yılın ikinci tur seçimi Rondale Moore ile de yeni bir “Tyreek Hill klonuna” sahip olduğumuza inanıyoruz. Christian Kirk’ün de kendini her sene geliştirmesinin yanı sıra pre-season’da gördüğümüz kadarıyla bu sezon büyük bir patlama yapmasını bekliyoruz.
Hücumun yumuşak karnı ise TE ekibimiz olacak. Geçtiğimiz yıl bazı maçlarda fena işler yapmayan Dan Arnold’un Carolina Panthers’a gidişinin ardından bu mevkiye önemli bir takviye yapılmadı ve kadrodaki Maxx Williams ve Darrell Daniels ikilisiyle yola devam edilecek. Açıkçası bu zengin WR hattı içerisinde kendilerinden pas yakalama anlamında önemli bir katkı beklemiyor ve sezon boyu yapacakları tüm bloklama çalışmalarında başarılar diliyoruz. Yine de sürpriz bir-iki TD yaparlarsa elbette hayır demeyiz.
Geçtiğimiz sezonu alınan sayı anlamında 13. sırada bitiren hücum için de artık daha iyisini gösterme vakti geldi diyebiliriz.
Bir paragraf ile de yeni kickerımız Matt Prater’a değinelim. Geçtiğimiz yıl Cardinals taraftarına saç baş yolduran ve son 4 maç kızağa çekilen Zane Gonzalez’in yerine Mike Nugent ile sezon tamamlanmıştı. Ancak Nugent’ın da 50 yard üzeri deneme yaptığını hiç görememiştik. Ligin en tecrübeli kickerlarından olan Matt Prater’ın gelişiyle içimizdeki yangınların söndüğünü söyleyebiliriz. Pre-season başlamadan önce antrenmanlarda attığı 60 yard üstü field goal’ler ile bizi çok heyecanlandıran Matt Prater, pre-season’daki Dallas Cowboys maçında art arda attığı goller ile bize yeni bir Zane Gonzalez vakası yaşatmayacağı konusunda içimizi rahatlattı.
Coaching: Kingsbury ile olur mu?
Kliff Kingsbury’nin iki sene önce kolej liginde bile head koç olarak iş bulamayıp hücum koçu olarak çalışacakken bir anda NFL’de head koç olarak görev alması bizim gibi NFL çevreleri için de büyük bir sürpriz olmuştu. “Patrick Mahomes’un kolejdeki koçu” ünvanıyla geldiği NFL’de geçen iki yılına baktığımızda ise Kingsbury açısından her ne kadar pozitif bir gelişim görsek de Arizona Cardinals’ın yer aldığı NFC Batı grubundaki takımların Pete Carroll, Sean McVay ve Kyle Shanahan gibi hepsi önceki senelerde takımlarını Super Bowl’a götürmüş koçlarına ne yazık ki biraz gıptayla bakıyoruz. Koçluk açısından onun da bu yıl rüşdünü ispat etme senesi olacak. Geçen sezon tüm üçüncü hak hücumlarında lig genelinde 27. sırada olunması, Kingsbury’nin özellikle kritik anlarda yetersiz kaldığını gösteren en önemli istatistiklerden birisi. Taraftarlar olarak bu sene özellikle üçüncü haklarda hücum çizgisi gerisine atılan saçma sapan screen pasları artık görmek istemiyoruz. Kingsbury’nin bu sezon Kyler Murray’i biraz daha özgür bırakmasında fayda olacak.
Öte yandan bir diğer önemli konu da playbook’un zenginleştirilmesi. Geçtiğimizin sezonun ikinci bölümünde yaşanan çöküş büyük ölçüde Cardinals’ın rakipler tarafından çözümlenen hücum sisteminin yeterince güncellenememesinden de kaynaklanıyordu.
Bahsettiğimiz sıkıntılarını aşabilirse hala Kingsbury’de bir umut var. Ancak bu sene de playoff görülmezse sene sonu yollar ayrılabilir.
Beklentiler: Tabii ki Playoff!
NFC Batı takımlarının bu yılki grup içi ALTI maç haricindeki maçları NFC Kuzey (Green Bay Packers, Chicago Bears, Minnesota Vikings, Detrit Lions) ve AFC Güney (Tennessee Titans, Indianapolis Colts, Houston Texans, Jacksonville Jaguars) takımlarıyla olacak. Cardinals ise ilave olarak NFC’de geçen yıl grubunu üçüncü sırada bitirdiği için NFC Doğu ve NFC Güney gruplarını üçüncü bitiren Dallas Cowboys ve Carolina Panthers ile oynayacak. Bu yıl takvime eklenen 17. maç için ise AFC grubu üçüncülerinden Cleveland Browns maçı için deplasmana gidilecek.
NFC Batı grubu ligin en güçlü gruplarından birisi ve kağıt üzerinde tüm takımların playoff için şansı var. Bu nedenle grup içi maçlarda üç galibiyet ve üç mağlubiyet bizim için gayet makul görünüyor. Tennessee Titans, Cleveland Browns ve Dallas Cowboys deplasmanları ile içerdeki Green Bay Packers maçları da nispeten daha zor görünüyor. Şu an için, belirttiğimiz bu maçları kaybedeceğimiz ve kalan diğer maçları kazanacağımız varsayımıyla 10-7 ile playoff‘a kalacağımızı öngörüyoruz. Tabiiki sakatlıklar ve diğer takımlarda yaşanacak gelişmeler doğrultusunda tahminimizi sezon içerisinde güncelleyebiliriz.
Sezonun ilk maçı sonrasındaki değerlendirmelerimiz ile tekrar görüşmek üzere yeni sezonun hepimiz için keyifli geçmesini diliyoruz…