“Evet, işte şimdi olacak”, “O sezon bu sezon”, “Artık yeni bir takımız”… Eğer ki bu sözlerden birini yahut birkaçını duyarsanız aklına gelen ya da tahmin ettiğiniz NFL takımlarından birisi Miami Dolphins muhakkak olmalıdır. Son iki sezonunda iki farklı dramaya imza atıp playoff hasretini dindirememek gerçekten büyük iş. Lige kötü başla, ligin ortasında toparla ve yükselişe geç ama en son maçta yine işleri eline yüzüne bulaştır. Klasik bir Dolphins sezon özetini bu şekilde toparlarsak hiç de yanlış olmaz.
Geçtiğimiz sezonun hikâyesinde ilk yedi maçlık mağlubiyet serisinden sonra yedi maçlık bir galibiyet serisiyle birlikte kendisini playoff yarışının içinde bulan bir Miami Dolphins takımı vardı. Nitekim takım kazanmaya devam ederken aslında bazı şeylerin eksik olduğu da başta gözüküyordu ancak kritik dönemlerde skorun Dolphins’in lehine sonuçlanması mevzubahis noksanları örtbas etmeye yetti. Tabii ki bu eksikler bir yerde patlayacaktı ki o da belki de sezonun kırılma anında cereyan etti. Şüphesiz bu husustaki en büyük eksiklik Tua Tagovailoa’nın oyun kurucu performansından başkası değildi. Takımın rahat kazandığı maçlarda bile şöyle göz dolduran bol rakamlı karşılaşma geçiremeyen genç oyun kurucu, son ana kadar akıllarda soru işareti bıraktı.
Çok kısa ve yüzeysel bir geçen sezon özetinden sonraki süreçte ise tabii ki de büyük olay koç değişikliği oldu. Sürpriz bir şekilde ansızın ve tartışmalı gönderilen Brian Flores’in boşluğunu San Francisco 49ers’te koç Shanahan’ın hücum koordinatörü Mike McDaniel ile doldurmaya karar verildi. Lakin Flores’in gidişinin ani olması ve beraberinde getirdiği iddialarla kulübü sarsa da özellikle 41 yaşındaki çalıştırıcının Tua ile ilgili haberleri de pek bir olay oldu. Deshaun Watson ile ilgili kulis yaptığı ve Tua’dan memnun olmadığı dile getirilen Flores, her ne kadar haberleri yalansa da geçen sezonun ölüm kalım maçı olan Tennessee Titans maçında Flores’in Tua ile konuşması ve genç oyun kurucunun tepkisizliği ise gözlerden kaçmamıştı. Nitekim daha sonralarda Tua’nın da verdiği röportajda Flores’e kendisini Dolphins’e draft ettiği için teşekkür etmek dışında sorulara cevap vermeyerek aslında ikili arasındaki iplerin ne denli soğuk olduğunu da göstermişti.
Şüphesiz oyun kurucu-head koç tartışmalarının sonlandığı bu minvalde Dolphins off-sezonun da hızlı takımları arasında yer aldı. Yaptığı hamlelerle birlikte önemli görevlere haiz oyuncularını da takımda tutarak güçlü bir kadro kurmaya çalıştılar. İşin savunma kısmında Emmanuel Ogbah, Elandon Roberts ve Xavien Howard’ı takımda tutmayı başararak iskeletini korurken savunma hattına Melvin Ingram gibi tecrübeli bir ismi katarak çeşitliliği sağlamakla birlikte tecrübeyi de arttırmış oldu. Öte yandan özellikle sol tackle Terron Armstead ve guard Connor Williams hamleleriyle kanayan yarası olan hücum hattına da iki önemli parça eklendi. Bununla birlikte hücumdaki koşucu eksikliğini de Chase Edmonds, Sony Michel ve Raheem Mostert gibi isimlerle çeşitlendiren turkuaz beyazlı takım, son yıllarda çok verim alamadığı koşu oyunlarında da işlerin farklı olacağının sinyallini verdi. Tua’ya yedek olarak da takıma katılan Teddy Bridgewater da yine hem Tua’ya destek verebilecek hem de olası istenmeyen sakatlık anında takımı taşıyabilecek doğru bir isim olarak öne çıkıyor. Lakin Tyreek Hill ismi ise aslında tüm ibreleri Dolphins’e çeviren hamlelerin tartışmasız şekilde başında geldi. Yüksek sürati, savunmada kademeler arası boşluklardan kendisine alan yaratma becerisi ve farklı hücumlarda da takımına değişik katkılar verme becerisiyle playmaker kelimesinin ete kemiğe bürünmüş hali olan 28 yaşındaki oyuncu, takımın en değerli parçası konumunda bulunuyor. Hele ki geçen seneki çaylak Jaylen Waddle’ın da ortaya koyduğu performansla birlikte Waddle-Tyreek Hill ikilisi şimdiden rakiplerin gözünü korkutmaya başladığı söylenebilir.
İşin draft kısmında ise yaptığı takaslardan sonra sadece dört seçim hakkı bulunan Dolphins, Linebacker Channing Tindall, wide receiver Erik Ezukanma, outside linebacker Cameron Goode ve oyun kurucu Skylar Thompson’u takıma kattı. Özellikle linebacker hattında sıkıntısı olan Miami ekibinin kolej şampiyonu Georgia’dan takıma kattığı Channing Tindall bir adım öne çıkan isim olarak gözüküyor. Savunmada birden fazla iş yapabilmesiyle birlikte tamamlayıcı rolü için doğru bir tercih olarak gözüken Tindall, gelecek sezonlara da kalmadan mevcut sezon içinde de takımın önemli bir ismi haline gelebilir. Öte yandan Texas Tech çıkışı wide receiver Erik Ezukanma’da potansiyel barındıran oyunculardan birisi. Sadece uzun pas oyunlarında değil aynı zamanda “catch and run” oyunlarda da iş yapabilen Ezukanma, koç McDaniel’in elinde farklı profilde bir oyuncuya dönüşüp B veya C planlarının başrolü olabilir.
Peki, yeni sezonda beklentiler neler? Turkuaz beyazlı ekip nasıl bir görüntü ortaya koyacak? Aslında kapalı bir kutu olma yolunda bir takım hüviyetinde olması en ideal senaryo gözüküyor. Öyle ki sezonun sürpriz yapabilecek takımları arasındaki yazılarda rahatlıkla görülebilecekken aynı zamanda ortalama üstü ile vasat arası derecelerde de yer alabilir. Yani bu takımın ibresinin neyi gösterdiği henüz belirsiz. Şüphesiz koç değişikliğinden dolayı soru işaretleri bir hayli fazla. Lakin koç McDaniel’in bir önceki macerasındaki hücumda yaptığı işler düşünüldüğünde Dolphins hücumunda meselelerin geçen iki sezona göre daha farklı olacağı aşikâr. Pas oyunlarının verimsizliği bir yana topu yerde de lig ortalamasının altında kullanan Dolphins’te, bu rakamlar yeni sezon öncesinde McDaniel ile değişme potansiyeli bir hayli yüksek Öte yandan akıllarda soru işareti bırakan kısım ise bu sene özelinde savunma olabilir. Özellikle koç Flores’in kurduğu dominant savunma takımı zaman zaman hücumun yükünü de alarak takımın en kilit ekibi olmayı başarıyordu. Yine de bardağın dolu tarafından da bakılacak olursa üç senedir Flores ile çalışan Josh Boyer’ın devam etmesi ve Patrick Surtain ve Sam Madison gibi Dolphins tarihinin önemli iki oyuncusunun savunma koçları arasında yer alması güzel detaylar.
Gelelim en can alıcı ve aslında soru işaretlerinin kaynağı olan hususa. Tabii ki mevzubahis konu Dolphins’in umduğunu bir türlü bulamadığı ama çok da umut bağladığı Tua Tagovailova’ya. Nitekim Florida ekibinin sezon öncesi değerlendirmesinde Tua her zaman birinci noktadaki yerini koruyor. Öyle ki yeni head koç Mike McDaniel’ın Tua üzerindeki etkisi belirleyici ana unsuru gibi gözüküyor. Tua için McDaniels’in güzel bir şans olsa da omuzlarındaki kendi kanıtlama baskısı hata yapma oranını doğrudan etkileyecektir. Yine de McDaniel’ın hücumunda minimum hatayla oynadığı sürece Tua’nın istediği performansa yavaşça ulaşması gayet muhtemel. Sürekli fark yaratma çabası içine girmemesi, ilk başta “game manager” rolünü özümsemesi ardından da hünerlerini ortaya koyması gibi kademeli bir geçiş her iki tarafında yararına olmaması içten bile değil. Ki zaten koç McDaniel’ın da hücum aksiyonlarının çeşitliliği bu senaryodaki Tua’nın elini güçlendiren en önemli koz olacaktır. Wide receiverlerden koşucu gibi yararlanması veya tight endlerden oyunu iki yönlü oynayan şemaları uygulatabilmesi bu kozlardan dikkat çekenleri. Tua tarafından ise koşudan aldığı verimle birlikte oyunu yönlendirmesi ve hücumunu sürekli sahada tutmasıyla işler sezonun ilerleyen bölümlerinde rayına oturacaktır. Tabii yine belirtmek gerekir ki Tua’nın da oyun ve karakter psikolojisi bu süreçteki destekleyici yahut köstekleyici bir detay olacaktır.
En nihayetinde takım sahibi Stephen Ross’tan kaynaklanan işin magazinsel ve yönetimsel facia boyutu bir yana, Dolphins adına farklı bir geçiş süreci izlenecek bir sezon daha bekliyor. En son böyle bir geçişi 2019’da yine yeni bir head koç olan Flores ile yaşamış ve mevzubahis ilk sezonunda bu geçişi derinden hissetmişti. Şüphesiz ise şimdiki geçiş iki sebepten daha farklı olacak. Birincisi yeni bir koç gelmiş olsa da takımın iskeleti kurulmuş vaziyette; ikincisi ise off-sezondaki hamlelerin takımdaki kanayan yaralara nokta hamleler söz konusu iskelete tam destek oldu. Tüm bu noktalarla birlikte Dolphins adına playoff hasretini bitirici ve Tua’dan da beklenenin alındığı bir sezon olması en büyük temenni. Tabii işin olumsuz kısmında ise Murphy kanunlarının da dediği gibi “Eğer bir işi halletmek için birden fazla olasılık varsa ve bu olasılıklardan biri istenmeyen sonuçlar veya felaket doğuracaksa; kesinlikle bu olasılık gerçekleşecektir.” Buna rağmen yine de zafer inanlarındır değil mi?