Uzun bir aranın ardından hepinize merhaba değerli okurlar. Cardinals lobisi olarak, ligin yarısını geride bıraktığımız bu hafta itibarı ile ligin en sempatik takımlarından biri haline dönüşen Arizona Cardinals’ın ilk sezon içi değerlendirmesiyle karşınızdayız. Sezona girerken NFL’i yakından takip eden birçok kişinin  “tanking yapıyorlar” eleştirileri altında küçümsediği bir takımın şu ana kadar sahada verdiği mücadele, bizlere bir kez daha NFL’de oyuncu ve koç ekibinin asla tanking yapmadığını net bir şekilde kanıtladı. Elbette NFL’de bazı takım sahibi ya da GM’ler ileriye dönük kazanım elde etmek amacıyla kadrolarını kasıtlı olarak zayıflatmak isteyebilirlerse de, sahadaki oyuncuların tamamına yakını bu işten hayatlarını kazanıyorlar ve bahis vb yasa dışı işleri olmayan hiçbir oyuncu sahaya bile bile kaybetmek için çıkmıyor.

Sezon öncesi biz de dahil olmak üzere Cardinals taraftarlarının genel beklentisi takımın toplamda üç-dört galibiyet dahi alamadan ligi sonuncu olarak bitireceğiydi. Kabul etmemiz gerekir ki, Haziran ayı başında DeAndre Hopkins’in serbest bırakılmasıyla başlayan sürecin, 2020 draftı ilk tur (sekizinci sıra) seçimi ILB Isaiah Simmons’un yedinci tur draft hakkı karşılığında New York Giants’a gönderilmesi ve Kyler Murray’nin ACL sakatlığı nedeniyle büyük bölümünü (tanking yapıldığını iddia edenlere göre tamamını) kaçırması beklenen sezonda takımın as QB’si olması beklenen tecrübeli Colt McCoy’un preseason sonunda takımdan kesilmesi gibi hamleler ile devam etmesi, doğal olarak çirkin bir “tanking” görüntüsü oluşmasına yol açmıştı. İtiraf edelim, o dönemde bizim de aklımızdan 0-17 senaryoları geçmeye başlamıştı.

Ancak 10 hafta sonunda sahada gördüklerimiz bizi oldukça memnun ediyor ve takımın sahaya koyduğu mücadele azmi gelecek açısından da oldukça umut veriyor. Takımın pek çok eksiği olduğu bir gerçek olsa da önümüzdeki sene biri yüksek sıralardan olması muhtemel iki adet ilk tur dahil olmak üzere ilk 100’de toplam altı seçim hakkı nokta atışı iyi kullanılabilirse veya bu haklar takas ile daha fazla seçim hakkına dönüştürülüp eksik bölgeler doldurulabilirse iki sene içinde bomboş bir maaş bütçesi  ile yapılacak önemli serbest oyuncu hamleleri ile yeniden iddialı hale gelinebileceğini düşünüyoruz.

Tabii bunlar bardağın dolu tarafı. Öte yandan çok iyi mücadele edilmesine rağmen son Atlanta maçı haricindeki çoğu maçın sonunda takımın gücünün yetmediğinin de farkındayız. Bu nedenle takımın tüm yönlerini artıları ve eksileriyle değerlendirmekte fayda var.

Hücum

İstatistiksel olarak bakıldığında genel anlamda hücum takımı, 10 maçın toplamında 176 sayı ile lig genelinde 25. sırada yer alırken maç başına kazanılan yard bakımından ise 188 yard pas (ligde 31. Sıra) ve 126.5 yard koşu (ligde dokuzuncu sıra) olmak üzere ortalama 314.5 yard ile 26. sırada bulunuyor. Sezon öncesi beklentilerin aksine fena olmayan bir performans olduğunu söyleyebiliriz. Buradaki en önemli problem, takımın ilk sekiz maçtaki starter QB’si Joshua Dobbs’un sezonun başlamasına sadece iki hafta kala takıma katılmış olmasıydı. Halbuki Cardinals, Mart ayında serbest oyuncu transferi döneminin başlangıcında da Joshua Dobbs’u kadroya katmak istiyordu ve bununla ilgili çok sayıda haber çıkmıştı. Takımın yeni hücum koçu Drew Petzing, Cleveland’da QB koçu olarak birlikte çalıştığı Dobbs’un Kyler Murray’nin yokluğunda onun boşluğunu doldurmasını istiyordu. Ancak o dönemde bir takım maddi gerekçelerle gerçekleşmeyen transfer, sezonun başlamasına kısa bir süre kala Dobbs’un Browns’un QB ekibinde geri planda kalacağının belli olması nedeniyle Petzing’i arayıp Cardinals’a gelmek istemesi sonucu daha uygun şartlarda (beşinci tur draft hakkı karşılığı) gerçekleşince off season boyunca Petzing’in hücum şemasına uyum gösteremeyen Colt McCoy‘un da ipi çekilmiş oldu. Petzing’in playbook’una çok daha yatkın olan Dobbs’un bütün bir off season boyunca takım ile birlikte olmuş olabilse, belki de çok daha etkili olabilirdi. Ancak Cardinals forması giydiği sekiz maçlık periyotta  yüzde 62.8 pas tamamlama yüzdesiyle 1569 yard pas atıp sekiz TD pası, beş interception, 258 yard koşu ve üç koşu TD’luk performansı ile Murray’nin dönüşü sonrasında da iyi bir back up olabileceğini kanıtlamıştı.

Öte yandan ilk üç maçtan sonra zorlaşan fikstür ile birlikte Dobbs’un performansının da düşmeye başladığı ve tüm sezonu taşımaya yetmeyeceği de ortadaydı. Ancak Cardinals’ın zaten tanking yaptığı için tüm sezon boyu Kyler Murray’i oynatmayacağına inanan pek çok NFL yorumcusunun düşüncelerinin tersine Kyler Murray 10. Hafta itibarıyla takıma döndü. Cardinals’ın gelecek adına stratejilerini oluşturabilmek için Murray’nin sakatlık dönüşündeki performansını görmesi oldukça yararlı olacaktır. Joshua Dobbs ise Kirk Cousins’in sezonu kapatmasına neden olan aşil sakatlığı sonucunda Minnesota Vikings’de yeni bir fırsat yakaladı ve iki haftadır devam eden bir peri masalına doğru geçiş yaptı. Bu arada Kyler Murray’nin dönüşü öncesinde dokuzuncu haftada kariyerinde ilk kez starter olma imkanı yakalayan çaylak QB Clayton Tune ise “benim oynamam için henüz çok erken” dercesine berbat bir performans sergileyerek takımın 27-0’lık yenilgisinde önemli bir pay sahibi olarak yedek rolüne geçti. Mümkünse kendisini bir daha sahada görmezsek çok iyi olacak.

Sezon öncesinde Cardinals’ın QB yetersizliği yüzünden daha koşu ağırlıklı bir hücum sistemiyle oynayacağı ve James Conner’ın work horse olarak kullanılacağı bekleniyordu. Açıkçası Conner da sezona oldukça iyi bir giriş yaptı ve ilk beş maçta maç başına 72.8 yard (koşu başına 5.4 yard) koşup 2 TD ile başarılı bir performans göstermesine rağmen, beşinci haftada Cincinnati Bengals maçında dizinden sakatlanarak IR listesine gitti. Conner dışında takımın koşu istatistiğinde halen ikinci sırada Dobbs’un (258 yard) ve dördüncü sırada WR Rondale Moore’un (21 koşuda 150 yard) yer alması nedeniyle bundan sonrası için koşu hücumunun ciddi sıkıntılar çekeceğini gösteriyor. Conner’ın sakat olduğu periyodu geçen yılın altıncı tur seçimi Keaontay Ingram ve bu yılın draft edilmeyen serbest oyuncu olarak takıma katılan çaylak Emari Demarcado ve eski Chiefs oyuncusu Damien Williams ile götürmeye çalışan Cardinals için  bu oyuncuların çok da yeterli görünmeyen performansları ve ara ara yaşadıkları sakatlıklar nedeniyle aksayan koşu hücumu, James Conner’ın bu hafta takıma dönmesi ve Kyler Murray’nin de kritik anlarda yapacağı katkı ile daha iyiye gidecek gibi görünüyor. Kyler Murray’nin 11 ay sonra çıktığı ilk maçında 249 yard pas atıp 33 yard koşu ve bir koşu TD performansı ile “halen bu takımın franchise QB’si benim” mesajını verdi. Özellikle maçın son hücum serisinde yaptığı 13 yard kazandıran kritik koşu ve ardından McBride’a attığı 33 yardlık pas ile galibiyeti getirerek bir anlamda Cardinals’ın ilk seçim hakkını kazanma ihtimalini de iyice düşürmüş ve bu sayede kendi geleceğini  kurtarma yolunda ilk adımını atmış oldu.

Şu ana kadar beklendiği gibi pas hücumunun pek fazla işlememesi önceliğin koşuya verilmesinden ve Dobss’un sınırlı pas yeteneğinden kaynaklanmış olsa da özellikle Zach Ertz’ün sakat listesine gitmesinin ardından geçtiğimiz yılın ikinci tur seçimi (tüm draft’ta ilk seçilen TE) Trey McBride’ın ön plana çıkmaya başlaması ve bu yılın üçüncü tur seçimi Michael Wilson’un bazı maçlarda yakaladığı uzun mesafeli paslar, Kyler Murray ile neler yapacaklarını merak etmemizi sağlıyor. Tabii Murray’nin Oklahoma Sooners’dan kankası Marquise Brown’un da beklendiği gibi en çok pas yakalayan WR olması şimdilik fena görünmüyor. Marquise Brown’un sene sonunda serbest kalacak olması nedeniyle 5 Kasım’da sona eren takas dönemi bitmeden takas edileceği dedikoduları epeyce yayılmış olsa da bunun gerçekleşmemiş olması da off season’da ona yeni bir kontrat verilebileceğini gösteriyor.  NFL’in meşhur WR’lerinden Marvin Harrison’un oğlu Ohio State WR’si Marvin Harrison Jr. pek çok takım taraftarı gibi bizi de büyülemiş durumda  ve şayet bu ekibe onun eklenmesi mümkün olursa bizim için ileriye dönük en büyük adımlardan biri olabilir.

Hücum takımının değerlendirmesinde en yetersiz mevki olan OL ünitesine geldiğimizde ise hepimizin kabul edeceği gibi burada bireysel isimlerden önce bir ünite olarak düşünmek gerekiyor. Ancak doğaldır ki her bir bireyin oyun ve uyum kalitesi yükseldikçe ünitenin de etkinliği yükseliyor. DJ Humphries (LG), Elijah Wilkinson (LG), Hjalte Froholdt (C), Will Hernandez (RG) ve Paris Johnson Jr. (RT)’dan oluşan bu ekip Paris Johnson dışında veteran oyunculardan oluşsa da Line’ın kendi arasındaki uyumsuzluğu göze çarpıyor. Dj. Humphries’ın da eski performansından çok uzak kalması geçtiğimiz yıl olduğu gibi OL’yi kötü hale getiriyor fakat bu sezonun Offensive Line açısından tek artısı maçların kaybedilmesindeki en büyük problem olmaması.

Savunma

Defans kısmına gelecek olursak, keşke hiç gelmesek dediğinizi duyar gibiyiz fakat maalesef ligin en kötü defanslarından birine sahip olmak gerçekten ızdırap verici.

İzin verilen pas yardında maç başına ortalama 223.8 yard ile ligin 17. sırasında vasat bir performans sergileyen savunmanın kayda değer isimleri sırasıyla, 2021 NFL Draftı dört tur seçimi CB Marco Wilson ve takımın tecrübeli isimleri LB Kyzir White ile yılların eskitemediği safety ikilisi Jalen Thompson ve Budda Baker diyebiliriz. Marco Wilson’u birinci sıraya koymamızın sebebi ilk sezonunda maçlara çoğunlukla starter olarak çıkmaması ve starter olduğu bu ikinci sezonunda çok sürpriz bir şekilde Budda Baker gibi veteran DB’lerin önüne geçmesi ve bu da bizleri bir hayli umutlandırıyor. Budda Baker’ın ilk beş hafta sakatlığından dolayı oynayamaması özellikle derin pas savunmasında kendini belli ediyordu. Sakatlığının dönüşünde ise uzun pasların savunması biraz daha rayına girdi diyebiliriz.

Cardinals, koşu savunmasında ise ortalama 128.7 yard ile ligin 26. sırasında bulunuyor. Geçtiğimiz sezonun sonunda emekliliğini açıklayan DE J.J. Watt ile sezon öncesinde takımdan ayrılan OLB Markus Golden, DL Michael Dogbee ve en favori oyuncularımızdan DL Zach Allen’ın kayıpları özellikle koşu savunmasına büyük bir darbe vurdu. Bu sezon yine de önemli pass rush oyuncularımız olan Dennis Gardeck, Zaven Collins ve Leki Fotu olsa da 2022 sezonuna göre yetersiz kalıyor.Ancak özellikle son maçlarda öne çıkmaya başlayan ikinci tur seçimi çaylak edge BJ Ojulari’nin performansı şimdilik değinebileceğimiz önemli bir kazancımız oldu.

Savunmanın genel rakamlarına bakacak olursak maç başına ortalama 26.7 sayı ve toplamda 27 touchdown’a izin verilerek skor savunmasında ligin 28. sırasında, endzone savunmasında yüzde 58.5 oran ile ligin 21. ve son olarak üçüncü hak savunmasında yüzde 43.8 ile ligin 27. sırasında kalınmış olması, GM Monti Ossenfort’un sezon bitiminde mesaisinin daha büyük kısmını savunmayı geliştirmeye harcayacağını gösteriyor. Özellikle savunma koordinatörü Nick Rallis tarafından verilen gerçekten berbat kararlar ile üçüncü hak savunmalarının büyük bir kısmının ilk hakka dönüşmesi ve endzone savunmalarının yarısından fazlasının da touchdown ile sonuçlanması hem savunmanın direncini hem de takımı neredeyse her maçta geriye düşüren en büyük etken. Cardinals öncesinde beş sezonluk NFL tecrübesi olan Nick Rallis bu sezon Cardinals’te ilk defa savunma koordinatör olarak görev yapmaya başladı. LB koçluğundan defansif koordinatörlüğüne hızlı bir geçiş yapan Nick Rallis böyle giderse Cardinals ile uzun süre devam edemeyecek gibi gözüküyor.

Son olarak head koç Jonathan Gannon’a da değinecek olursak, savunma kökenli bir koç olması nedeniyle savunmanın hücuma göre daha iyi olmasını beklediğimiz sezonda tam tersi bir durumla karşılaşmamız bizi aşırtmış olsa da şu ana kadar oyuncuların sergilediği mücadele ruhunu takımı verebilmiş olması ile beklentilerimizi aşmış durumda. Ancak yine de onun da takımla birlikte kat edecek uzun bir yolu var.

Yeniden yapılanma süreçleri elbette sancılı bir süreç ve bu yolardan geçmeden başarıya ulaşmak pek de mümkün değil. Ancak yine de geleceğe yönelik umutlarımızı artıran bir başlangıç yapmış olmak şu an için elimizdeki en pozitif şey. Ancak daha yapılacak çok iş var. İnşallah inşa edilen bu geleceğin çok daha güzel yerlere ulaştığı zamanlara geldiğimizde bu yazılarımızı da değerli bir hatıra olarak gösterebiliriz.

Bir sonraki yazımızda yeniden görüşmek dileğiyle…