Başlık ne kadar Amerikanvari de olsa, Amerika dışındaki bir avuç Buffalo taraftarının bu sezon hissettiklerini çok iyi anlatıyor. Yılların verdiği ezilmişlik; 90’ların başından beri başarıya hasret gecen sezonlar… Sadece NFL’de değil Amerika’daki tüm profesyonel takım sporları arasında en uzun sure playoff yapamama rekoru. Ne İsa’ya ne Musa’ya yaranılan 8-8 sezonlar. “Jim Kelly’den sonraki QB’miz acaba bu olabilir mi?” dediğimiz sayısız game manager ile kaybedilen uzun yıllar ve nihayet 3-0 başlayan bir sezon…
Peki bir insan neden Buffalo taraftarı olur? Başka çaresi yoktur da ondan olur: 92 yılında henüz 12 yaşında gözü açılmamış bir çocukken televizyonda garip isimli bir kanalda ilk kez rastladığı bir spor müsabakası gösterilmektedir. Kırmızı kask takan takımın renklerini o kadar çok sever ki başına gelecekleri bilmeden bir anda taraftarı oluverir. (HBB, Super Bowl XXVI)
Takımın eski sahibi Ralph Wilson ve efsanevi koç Marv Levy bugün yerlerini Pegula ailesi ve koç Sean McDermott’a bırakmış durumdalar. Emlak krali Terry Pegula takımı satın aldığında eminim benimle beraber Buffalo, NY’daki takımaşdalarım da ayni şeyi düşünüyordu, “Kim bu apartman yöneticisi kılıklı adam ve futboldan ne anlar?” Gerçekten de futbol uzmanı değildi ama Güney Koreli sempatik eşi Kim ile sporcu çocuklar yetiştirmiş ve sporcu ruhundan anlar hale gelmişlerdi. O kadar ki yıldız ama sorunlu oyuncular guard Richie Incognito ve DB Marcell Dareus takımdan ayrılırken Kim Pegula’ya özel olarak teşekkür ettiler.
Yeni patronlar ilk iki yıl etliye sütlüye karışmayarak genel menajer Doug Whaley ve head koç Rex Ryan’i izlemekle yetindiler. Fiyasko draft seçimleri, yedek QB’likten öteye geçemeyeceği belli bir oyun kurucuda (Tyrod Taylor) ısrar ve divisional rakiplerini bile iyi analiz edememe gibi hatalar bu ikilinin ipini çekmeye yetti. Eminim Pegula ailesi GM’lige Brandon Beane ve head koçluğa Sean McDermott’i getirirken “iyi insan olma” kriterine de bakmışlardır çünkü Carolina’dan yapılan bu iki transfer, takip ettiğim kadarıyla saha dışında da çok iyi insanlar.
—
Burada Terry Pegula’ya küçük bir parantez açmak istiyorum… Geçenlerde kendisi taa Nevada’da bir pub’ın o semtte yasayan bir avuç Buffalo taraftarının isteğini kırmayarak her Pazar Buffalo maçlarını gösterdiğini öğreniyor ve pub’ın sahibine bir teşekkür mektubu yazıyor. Belki NFL’de çok genel geçer bir şeydir bu ama beni çok etkiledi. Şimdi o mektup çerçevelenmiş ve pub’ın en güzel duvarında kendine yer bulmuş olsa gerek…
—
Yukarıda sözünü ettiğim 25 yıla yaklaşan başarısızlıkta elbette division rakibimiz New England Patriots’ın hegemonyasının rolü inkar edilemez. Düşünün ki yapabileceğiniz en iyi şey division ikincisi olup wild card bileti kapmak ama bunun için bile ikincilik derecenizin konferansta ilk ikiye girmesi gerekiyor. Neyse ki zaman çabuk geçiyor ve Boston’daki dostlarımızın Jim Kelly’nin vedasına sevindiği gibi bizim de Tom Brady’nin vedasına sevineceğimiz günler yaklaşıyor… O kadar ki Brady’nin bize karşı çıktığı maçlarda rekoru tam 30-3!
Her yerde yeterince Patriots yazısı okuduğunuz için ezeli rakipten daha fazla bahsetmeye gerek yok. Siz bu yazıyı okurken Pazar günkü Patriots – Bills maçı oynanmış ve büyük ihtimalle yine yeni yeniden Buffalo yenilmiş olacak. Ancak bu keyfimizi kaçırmayacak çünkü fikstür bize gülümsüyor. Kalan maçlar grubun zayıf halkası Jets (1), zayıf halkalıkta çıtayı yükselterek tüm lige yayılmış Miami (2) ve sezona kötü giren Titans, Pittsburgh, Washington, Cleveland, Denver gibi takımlarla. Sezon öncesi hiç kimsenin beş veya altı galibiyetten fazla vermediği Buffalo Bills’in ben 10 galibiyete kadar yolu olduğunu düşünüyorum.
Burada Tennessee Titans’dan bahsetmeden geçmek olmaz. Bir Green Bay – Chicago veya Philadelphia – New York Giants rekabeti kadar olmasa da bu konferans rakibiyle olan tarihimiz çok sansasyonel maçlar barındırıyor. Önce onları 93 yılındaki wild card maçında (o zamanki isimleri Houston Oilers ve QB’leri bugün de NFL çevrelerinde çok saygı duyulan Warren Moon’du) yedek oyun kurucumuz (bugünkü Indianapolis Colts head koçu) Frank Reich ile NFL tarihindeki en büyük geri dönüşe imza atarak tam 32 sayı geriden gelerek yeniyoruz, sonra onlar bizi 2000 yılında bugün “Music City Miracle” olarak bilinen wild card maçında binde bir görülecek bir special teams dehasıyla (Alan Lowry) playoff dışına itiyorlar. Bakalım bu seneki maçta bunlara benzer bir tarihi ana tanık olacak mıyız…
Daha fazla uzatmadan daha önce çok fazla yerde okumadığınız bir takımın bir takımın kısa hikayesini burada bitiriyorum. Kadro analizine girmediğimi biliyorum, o da belki başka bir yazının konusu olur. Satın aldığım ilk NFL forması CB Tre’Davious White aynı zamanda kişisel kahramanlarımdan biri, onun hikayesine de orada yer veririm… Pazar günkü New England Patriots maçını Moskova’da kosmopolit bir arkadaş grubuyla bir pub’da izleyeceğim. Belki bir mucize olur ve maçın sonunda bu yazının başlığını üç dilde birden haykırırım:
– Now here you have some Buffalo football!
– Vot tebya vazmi nemnojko Baffalovskiy futbol!
– Al sana biraz Buffalo futbolu iste!